BAD NEWS BAD TIMES

86 7 19
                                    



Gözümden akan son yaşı da sildikten sonra duvardan destek alarak titreyen dizlerimin üzerine ayağa
kalktığımda terk edilişimin üzerinden henüz dört saat
geçmişti. Bir yandan da bunun onun için ağladığım son sefer olacağına dair kendime sözler verirken, bir yandan da hıçkırarak ağlama isteğimi bastırmaya çalışıyordum. Hayatımda ilk kez birini sevmiştim ve o
da onu sevdiğimi söylediğim gün beni bırakmıştı.
Gideceğini uzun bir zamandır biliyorsa neden bana umut vermişti? Her şeyi göz önünde bulundurarak, ne kadar kötü duruma düşeceğimi hesaba katarak göz
göre göre neden ona bu denli bağlanmama izin vermişti? En kötüsü de bütün bunlar için ona
kızamıyordum bile.

Ağlamaktan ağrımış başımı tutarak salona girdiğimde gözüme ilk çarpan şey bitmiş kahve kupası ve reçelli
bıçağıydı. Tabağında ise son bir pankek duruyordu.
Bu manzara her ne kadar dram filmlerinden fırlamış bir sahne gibi görünse de gerçekti ve sevdiğini kaybeden zavallı başrol de bendim. Çok kolay bir şeymişçesine hayatıma kaldığım yerden devam
etmemi istemişti ama ben onunla geçirdiğim bir
aydan sonra eski hayatımın neye benzediğini bile unutmuştum. Sanırım çok fazla karanlık, çaresizlik ve
umutsuzluk içeriyordu. Anısının kaybolmamasını
istediğim için kupasını ve tabağını öylece olduğu yerde bırakırken içimden güçlü olmam gerektiğini
tekrar ediyordum. Bu sadece geçmem gereken bir aşamaydı, elbette hasar alacaktım ama bunu en az zararla atlatabilirdim, belki, umarım...

Israrla çalan zil sesi beni tekrar gerçek dünyaya
döndürürken, gelenin kim olabileceği hakkında hiçbir
fikrim olmadığı için pes edene kadar çalmasına izin verecekken gürültüye hassaslaşmış başımdan dolayı
sürüklene sürüklene kapıya ilerledim.

"Bay Mossy?"

Aylar, hatta yıllardır görmediğim ev sahibimi karşımda takım elbiseli bir halde görmekten nutkum tutulurken adamın ciddi suratından iyi haber getirmediği belli oluyordu. Kendisi civardaki çoğu apartmanın sahibiydi ve acmasızlığıyla bilinen kötü bir ünü vardı.

"William Tomlinson'du değil mi?"

Bulutlu havaya rağmen taktığı siyah güneş gözlüklerini çıkartıp yakasına taktı. Tam tahmin ettiğim gibi suratında mimik oynamıyordu. Harry' nin de tanınmamak için sürekli güneş gözlüğü taktığı aklıma gelince dudaklarımı düz bir çizgi halinde tutmaya çalıştım.

"Aslında Louis Tomlinson yeterli olur. William adını pek kullanmıyorum."

Çokta umrunda olmadığını belli edercesine başını salladıktan sonra ayakkabısının topuğunu sabırsızca
yere vurdu. İnsanların bu adamı sevmemekte oldukça haklı olduğunu saniyeler geçtikçe daha iyi anlıyordum.

"Affedersiniz, içeri gelin lütfen."

Beklediği daveti almasıyla uzun boyuyla ruh emici
gibi içeri süzülürken istemsizce titrememe engel
olamadım. Bugün dayanma noktam bir hayli sınanmıştı ve görünüşe göre de sınamaya devam ediyordu. Kapıyı kapatıp onun peşinden salona girdiğimde etrafın ilk kez bu kadar dağınık olduğunu fark ettim. Boşa zaman harcamak istemediğimiz için yıkamadığımız bulaşıklar bir yığın halinde granit tezgahta duruyordu. Dağılmış yastıklar, üst üste
konmuş ders kitapları, kablolar, CD'ler ve birkaç çeşit ilaç kutuları normaldeki halinin aksine ortadaydı.
Adamın yüzünde beliren ilk mimik olan kaşlarını
çatma, bu dağınıklığa tepkisini yeterli ölçüde ortaya
koyuyordu.

"Bir sey içer misiniz Bay Mossy?"

Adam takım elbisesinin uçlarını özenle düzelttikten
sonra birkaç saat önce Harry'nin oturduğu koltuğa
çöktü.

"Hayır teşekkürler William. Sadece şunları kaldırırsan yeterli olur. Seninle konuşacaklarım var."

Tiksinircesine işaret ettiği Harry'nin kupasını ve tabağını, dolan gözlerimle içimden defalarca özür
dileyerek mutfağa bıraktıktan sonra kendimi her türlü kötü habere hazırlayarak geri döndüm.

Back to Life (apk)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin