"Yeniden başlanan ilişkiler."
Seungmin stresle bacağını sallıyordu, gözü bir yandan saatte bitmek üzere olan ders için dakika sayıyordu. Sonunda yelkovanın sekizi göstermesiyle birlikte zil de çalmıştı. Seungmin çantasını aldığı gibi kapıdan fırlarken geride şaşkınca ona bakan arkadaşlarını bırakmıştı. Genç normalde salına salına hazırlanır, okuldan en son çıkan olurdu.
Çocuk koridorda Minho'yu yakalayabilmek, daha doğrusu kaçırmamak için koşarken hızını alamayıp birine çarpmıştı. Çarpışmayla birlikte o geriye doğru savrulurken çarptığı kişi ise kollarından tutarak düşmesini engellemişti.
Seungmin kafasını kaldırıp kime çarptığına baktığında Minho'yu görmesiyle rahatlamıştı. Bu çocuğa o kadar rezil olmuştu ki artık umursamıyordu. Başkasına rezil olsa üzülebilirdi.
"Kötü bir takipçisin Seung, kendini çabuk fark ettirdin."
Minho gülmüştü. Seungmin de ona karşı gülümsedi.
"Gel bakalım, gidelim hadi." Oğlan Seungmini kolunun altına almış ve birlikre yürümeye başlamışlardı.
Seungmin omzuna duran kola baktı, sonra minhoya, sonra tekrar kola. Bu döngüyü bir süre daha tekrarlamıştı. Minho ise pek oralı değildi. Dümdüz önüne bakmış yürüyordu.
Kolları, kolları bile iyi gözüküyordu oğlanın. Kasları okul tişörtünden belli oluyordu. Oğlan sonra kendininkilere baktı. İnce ve güçsüz kollarına. Minho'ya mı imreniyorum acaba diye düşündü? Onun özgüvenini mi kıskanıyorum? O mu olmak istiyorum? Yoksa... Yok yok o olmak istiyorum herhalde. Evet evet kesinlikle öyle.
Seungmin bakışlarını yere sabitlemişti oğlandan çekip Minho arada göz ucuyla ona bakıyor kendi kendine gülümsüyor sonra önüne geri dönüyordu.
Okuldan çıktıktan sonra arabaya binmişlerdi. Aralarında okulla alakalı veya öylesine konuşmalar dışında pek bir muhabbet dönmemişti.
Minho kasabanın arkasında kalan ormanlık alana doğru sürmüştü arabayı, belli bir yere kadar arabayla gittikten sonra inip yürümeye başlamışlardı.
"Dikkatli ol, yol çok iyi sayılmaz."
Minho önden gidiyor seungmin ise onun arkasından onu takip ediyordu. Chris gerçekten tam anlamıyla kaçmıştı. Şehirden kalabalıktan ve sesten uzaklaşmıştı.
Sonunda küçük külübe gibi bir yere gelmişlerdi sonunda. Gençler burayı liseye başladıklarında bulmuşlardı. Kimsesiz külübeyi emek emek işlemiş eşyalarıyla doldurmuş ve kendileri için bir yere çevirmişlerdi. Önce Minho içeri girmiş ardından ise seungmin tabi onun arkasına saklanarak.
Chris kapının sesini duyduğunda fazla umursamamış ve kendine hazırladığı yemeği hazırlamaya devam etmişti sadece.
"Minho, hyunjin, changbin hanginiz geldi?"
"Ben geldim." demişti sadece Minho. Seungmin abisini ilk gördüğünde nedense ağlamak istemişti. Duygulanmış gözlerinin dolduğunu hissetmişti. Sebebini bilmiyordu bile.
Chris arkasını döndüğünde gördüğü kardeşiyle kaşlarını çattı. "Onun burada ne işi var?"
Seungmin abisinin kendisini fark etmesiyle birlikte ona sarılmıştı. Chris bu hareketle şaşkına dönerken ne yapacağını bilememiş, kolları havada öylece kala kalmıştı.
"Seni yargılamıyorum, her şeyin senin için yeterince zor olduğunu biliyorum. yanında olmama izin ver. lütfen."
Chris onu içtenlikle sarmalayan kardeşine sonunda karşılık vermiş o da ona sarılmıştı. "Günah zırvalıklarına noldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
priest - 2min
Fanfiction"İnsanoğlu günahkar mıdır? Elbette günahkardır tanrım, elbetteki sen haklısın. Ancak bir insanı sevmek günah mıdır? Tanrım ben senin yolundan ayrılmak istemem, her daim senin izinden yürümek isterim. Ancak tanrım, ancak bir günah bu kadar güzel is...