0.8

139 26 17
                                    

"Doğru hissettiren yanlışlar."

Seungmin geriye çekilirken ne yaptığını yeni fark ediyor gibiydi. Öpüşmeleri çok uzun sayılmazdı, hatta öpüşme bile sayılmayabilirdi. Oğlan uzanmış diğerinin dudaklarına ufak bir buse kondurup geri çekilmişti.

Bir dakika bir daha altına çizmek istediğim bir şey var. Seungmin Minho'yu ufak ya da büyük fark etmez öpmüştü değil mi?

Öyle ya da böyle ilk öpücüğünü Minho'ya vermişti. Evlenmeden öpüşmüştü, evlenmeden bir erkekle öpüşmüştü. Evlenmeden bir papazın oğluyla öpüşmüştü. Bu hafta pazar günü kilise biraz garip olacaktı anlaşılan.

Çocuk tüm bunları bir anda idrak etmeye çalışırken sadece "Tanrım." diyebilmişti. Yapmadan önce niye düşünmemişti ki?

Büyük olan ise küçüğün bir anda gelen cesaretine karşın dona kalmıştı. Evet kendisinden bu tarz atılımlar bekliyordu, aralarında böyle bir şey geçeceği de belliydi ama bunu başlatanın Seungmin olması kesinlikle beklediği bir şey değildi.

Bir şeyler demem gerekiyor, Minho düşün. Düşün Minho bir şey söylemelisin. Öyle bir şey söylemelisin ki Seungmin'in özgüvenini kırmamalısın.

Ortamdaki sessizlik artık garip olacak seviyeye geldiğinde Seungmin dayanamamış ve ayağa kalkmıştı. "Tanrım, ben ne yaptım."

Onunla birlikte Minho da ayağa kalkmış odanın etrafında volta atan çocuğa bakıyordu. "Seungmin." Oğlan durmuş ve büyük olana bakmıştı.

Minho ise bu duruma biraz bozuluyor gibiydi. Ne yani önce öpüp sonra da pişman mı olmuştu?

"Pişman mısın?" Seungmin o an ne kadar saçma davrandığını idrak edebilmişti. Kendiyle çelişiyordu ve karşısındakine de zarar veriyordu bu harketiyle. Özellikle de karşısında en çok zarar vermek istemediği kişi vardı. Bugüne kadar onu anlayan ve yanında olan tek kişi.

"Hayır, değilim." dedi Minhoya bakarken. Birkaç saniye önceki haline göre oldukça sakindi. Ama yine de kalbi deli gibi atıyor içi ise alev alev yanıyordu.

Minho birkaç adım daha atıp çocuğa iyice yaklaştı ve ellerini kollarının üzerine koydu. Hem hareketleriyle hem de sözleriyle yanında olduğunu hissettirmek istiyordu. "Bir an için yaptığına pişman oldun diye korktum." dedi Minho.

"Kafam çok karışık. Yaptığım yanlış. Biz yani olmamalı." Birkaç adım geriye atmıştı oğlan. "Bunun doğru olmadığını sen de biliyorsun."

"Ama doğru hissettiriyor değil mi?" demişti Minho. "Hissettirmemeli ama hissettiriyor. Çok saçma değil mi Seung? Seni böyle yaratan tanrının seni böyle kabul etmediğini hissediyorsun."

Olduğu gibi kendini kabul etmekten bunca sene korkmuşken Seungmin tabiki de bir anda kendini kabul edemezdi. Tanrıyla hesaplaşması yıllardır devam ediyordu. Kendinden hissettiklerinden dürtülerinden korktukça tanrıya sığınmış kendini unutabilmek için onun doğrularını kendininkilere seçmişti.

Onu yaratmış tanrı onu böyle kabul edemez miydi? Sonuçta böyle yaratan oydu. Neden suçluluk duymasına sebep oluyordu.

Kendini hiç bu kadar iyi hissetmemişken belki de hiç bu kadar özgür hissetmemişken neden bu hisleri yüzünden suçlu hissetmesi gerekiyordu?

Mutlu olmak onun da hakkı değil miydi yoksa böyle doğduğu için asla mutlu olamayacağı bir hayata mı sığınmalıydı?

Tanrının yolunda ama yalan bir hayata.

"Sen korkmuyor musun?" demişti Seungmin. Çünkü kendisi korkuyordu. Tanrıdan, cehennemden, yanlış yapmaktan. Ama en çok neyden korkuyordu biliyor musunuz? Bir daha mutlu hissedememekten.

priest - 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin