0.1

35 3 1
                                    

"Öyle bir güzelliğin var ki gözlerimi bile kırpmak istemiyorum. Tanrı olsaydın günah işlemez,sana her zaman,her koşulda tapardım."

Sözleri yaralı kalbime işlerken bizden olmayacağını kendime hatırlatıyordum.
Bu düşünce bile yasaktı,biz olamazdık.

Bana özgürlüğü ve doğayı andıran yeşil harelerinde onu cevapsız bıraktığım için bir hüzün çöktü;Gündüzün yerini gecenin alması gibi.

Bana bir adım daha yaklaşarak elimi tuttu.Eli bir erkek eli olamayacak kadar yumuşak dokuya sahipti. Gözlerimin odak noktası olan damarları ise ben buradayım diye haykırıyordu. Bileğinden başlayan yeşil damarlar direseğine kadar gidiyordu.

Ben onu incelerken o beklenmedik bir şey yaparak elimi avucunun içine aldı.
Toprak rengi gözlerim heyecan ve telaşla büyüdü.Avuç içi sıcacıktı ,bu sadece elimi değil uzun zamandır dinlemediğim buzdan kalbimin buzullarını dâhi eritiyordu.

"Benden uzak durun.Sizi sevmediğimi bile bile hâlâ bu benim peşinden niçin koşuyorsunuz?

Gözleri hazine bulmuşçasına parlıyordu,gözlerime bakarken. Parlak pembemsi dudakları kurumuştu.Bunu farkettiğinde dudaklarının,hayat suyunundan faydalanmasına izin verdi.

Kendimi ifadesiz olmak için kasarken yakınlığımızdan dolayı vücudum ısınıyordu. Avucunun içindeki elimi sanki bir eşyanın kırılmasıından korkarcasına çektim ve ondan birkaç adım uzaklaştım.

Uzaklaştığımda sanki bedenine bir şok dalgası dağılmıştı,ama bizi korkutan şey yankılanan ismimdi...

"Prenses Milena!"

Panik içinde gözlerim ismimi söyleyen kişiyi aradı. Hektor ve ben o kişinin kim olduğunu gördüğümüzde Hektor'un eli belindeki görkemli kılıcına gitti.

Yarama Panzehir +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin