0.1

28 3 0
                                    

Bizde Adem ve Havva gibi o yasaklı meyveden yemiştik.

Bölüm 1

İnce bir sesin ismimi seslenmesi ile gözlerimi araladım. Karşımda nedimelerimden birini gördüğümde gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım.

"Prenses Milena , lütfen uyanın."

Pürüzsüz beyaz tenimden kayan geceliğime dikkat ederek kuş tüyünden farksız yatağımdan kalktım.

Gözlerimi 10.yaş günümde büyükannemin bana hediye etmiş olduğu saatte gezdirdim. Hâlâ bugün gibi hatırlıyordum. Tek bir çizik oluşmasına dâhi engel olmuştum. Büyükannemden bana kalan tek şey bu eski saatti.

Odaya dolan hizmetçilerle sıkıntıdan ofladım. Beni giyinme odama kadar eşlik etmişlerdi.
Her türlü renkten elbise bulunan gardırobuma bir göz gezdirdim. Lacivert bir elbise seçtiğimi elim ile gösterdim.

Elbise çok az kabarıktı. Gerdanım ile omuzumu açık bırakan bir yakaya sahip,belinde elbiseden 1 ton koyu olan korseye sahipti. Aşağı doğru ilerledikçe tüller kendini belli ediyordu.

Hizmetçilerden biri askıdan alıp bana uzattı. Onlar giyinmeme yardımcı olduktan sonra banyoya gidip aynada kendime bakmaya başladım.

Anlıma düşen kahverengi perçemlerim ile gözlerim uyuşuyordu.
Kaşlarım kavisli ve ince,gözlerim çekik kirpiklerim ise uzun ve oldukça gördü. Küçük kemersiz burnum , dolgun ve kırmızı renkte dudaklara sahiptim. Ayrıca V şeklinde bir çenem vardı.

Genellikle tanıdığım kadınların yüzleri yuvarlaktı fakat ben öyle değildim
Ben mi farklıydım yoksa Tanrı bana ihtimas mı geçmişti?
Bunu gerçekten merak ediyordum ama ben sıradan biri olmamalıydım çünkü;Ben prenses Milena'yım.

Pürüzsüz cildimi soğuk su ile temizleyerek banyodan çıkacakken önümde beliren hizmetçiye baktım. Elinde siyah topuklu ayakkabı vardı. Bağcıkları ayak bileklerin bir karış kadar üstündeydi.

Odamdaki bir koltuğa oturduğunda hizmetçi önümde diz çöküp ayaklarımı bacaklarının üstüne koydu. Hızlıca topuklu ayakkabıyı ayağıma geçirdiğinde bağcıklarını bağlamaya başladı . Bağcığı bapladıktan sonra diğer ayağımada aynısını yaptı.

Küçük bir tebessüm ile teşekkür ettikten sonra odamın dışındaki muhafızlarım ile yemek salonuna ilerlemeye başladım.

Beni gören saray çalışanları başlarını eğiyor,saygıyla selam veriyorlardı.
Yüzümdeki gülümseme ile onları cevapladığımda çoktan yemek salonuna gelmiştik. Sanırım misafirlerimiz vardı çünkü tabak sayıları fazlaydı.

Odada göz gezdirdiğimde farklılıklar olduğunu fark ettim.
Oda altın ve gümüş tonlarına sahipti. Gri avizler yerine altın büyük avizeler gelmişti. Sandalyeler grinin en güzel tonuna bürünmüştü. Altın ve gümüş desenli cam masanın üstü çeşit çeşit kahvaltılar ile donatılmıştı. Daha önce var olduğunu bile bilmediğim kadehler , tabaklar,kaşık ve çatallar vardı.
Ne olduğunu anlamadığım için istemsizce kafamı belli belirsiz salladım.

Kral ve Kraliçe benden hemen sonra salona girmişti. Hızla yerlerine otururken bende onların aksine sakince ilerledim. Kral'ın sol tarafında oturmadan referans yaptıktan sonra konuştum.

"Kral'ım,Kraliçe'm günaydın."

Kafalarıyla beni yanıtladıktan sonra sandalyeye oturdum.

Kraliçe bir telaş içerisindeydi fakat nedenini anlamamıştım .Ona daha dikkatli bakarken bakışları bakışlarımı yakaldı. Merak ettiğimi anlamış olacak ki gülerek konuştu.

Yarama Panzehir +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin