0.2

14 3 0
                                    

Hoşçakal sevgilim, belki bir gün başka diyarda karşılaşırız.

Bölüm 2

Prens onu başıyla onayladığında bahçeyi terk etti. Ben hala köpekle oynarken gözlerinin üzerimde olduğunu seziyordum.

Ormanı anımsatan gözleri beni adeta deliyordu.
Onu görmesem de bana doğru adım attığını hissediyordum.

Kolumu nazikçe kavrayan eli yüzüne bakmamı sağlamıştı. Yüzünde herhangi bir mimik yoktu.Dimdik bir şekilde karşımda duruyor gözleri rahatsız olmamı ister gibi doğrudan bakıyordu.

"Gitmemiz gerek Prenses."

Bu bir rica tonunda değil emir verir gibi söylemişti. Bakışlarımı kucağıma kafasını  koymuş olan köpeğe çevirdim. Tüylerini okşarken cevap verdim.

"İsterseniz önden gidebilirsiniz Prensim."

Kendime engel olamayıp sırıttığımda gitmesini umduğum Prens aniden kucağımdaki köpeği aldı. Onu yere indirdiğinde köpeğim koşarak kaçmıştı.
Bunu yapmak onun haddine değildi.

Elbette bir Prensti. Bir Velihat Prensti hatta, fakat ben onun bunu yapabileceği birisi değildim.

"Ne yapıyorsunuz siz!"

Sert sesim ve keskin bakışlarım onu etkilememiş olucak ki kendiside aynı şekilde bana karşılık veriyordu.

"Sakin olun lütfen. Bizi çağırıyorlar gitmemiz lazım."

Bir kaç kez nefes alıp verirken Prens alayla sırıttı.

"Sizi tekrar kucağıma almama ister misiniz Leydim?"

Sözlerine karşı ona saçmalama tarzında bakış attım.

"İlk ve sondu. Bir daha böyle bir şeye kalkışmayın."

Prensin ciddiyeti yerine geldiğinde kolunu tutmam için uzattı.
Çok bişey olmasada bileğim acıyor ve ayakta yürümek ızdırap veriyordu.
Kolunu kavradığımda adımlarını bana göre ayarladı.

Muhafızlardan yardım alabileceğimi söylediğimde bunu duymamış gibi yaparak kolundan destek aldığım eli sıkıca kavradı. Benim adımlarım eşliğinde salonu bulduğumuzda kapı muhafızlar tarafından açıldı.

İçeri girdiğimizde herkesin gözü kolunu tutmuş elimdeydi. Surat ifadeleri değişik şekiller aldığında Kraliçe Jasmin eliyle boş  koltukları gösterdi. Tek koltuk olmasına rağmen resmen dip dibeydi.

Koltukların normalde uzak olması gerekirken neden biz yapışık bir şekilde oturuyorduk?

Kraliçe Jasmin benim adımlarımı farketmiş olucak ki konuştu.

"Milenacığım, bacağında bir sorun mu var tatlım?"

Gözlerim babamı bulduğunda çok kısa bir süre onda oyalandı. Kraliçe'ye gülümsedim ve ekledim;

"Bahçeye çıkmıştık birden bileğim burkuldu. Bende nasıl olduğunu anlamadım.

"Çok geçmiş olsun tatlım kendine İyi bak yakında düğün var sonuçta.

Gülümseyerek eşine baktığında ben son cümlesini anlamaya çalışıyordum. Kimin düğünü vardı? Benimle ne alakası vardı?
Zihnime düşen düşüncelerle kalbim neredeyse duracaktı. Beni evlendiremezlerdi değil mi ? Daha çok erkendi. Olamazdı.

İkimizden de ses çıkmazken benim babam yani Kral Boris ve Prens Darian'ın babası Kral Lucas birbirleri ile bakıştıktan sonra lafa Kral Lucas girdi.

"Çocuklar öncelikle biz büyükleriniz sizler adına karar aldık. Bu karar iki krallık içinde çok önemli."

Söylenecek şeyleri duymaya hazır değildim.

"Tebrikler yakında eş olacaksınız."

Evleneceğim için mi üzülecektim yoksa evleneceğim kişinin Prens Darian olmasına mı?
Şaşkınlığımı koruyamazken ağzımdan sesli bir nida çıktı.

"Ne?"

Verdiğim tepki yüzlerinin değişmesini sağlarken ben hale eş olacaksınız sözüne takılmıştım. Daha önce neredeyse hiç iletişimimin olmadığı bir Prens ile evlenektim.

Kral Lucas oğluna tebessüm ederek baktığında gözlerimi kısa bir süüre kapattım.

"Milena ile eş olmak ister misin oğlum?"

Hayır demesi için tanrıya yalvardım. Biz olamazdık .Onun bunu kabul etmemesini bekledim.

Sert sesi kulaklarımı bulduğunda göğsüm acıyla ezildi.

"Kabulümdür baba."

Bir prensese yakışmayan davranışlar yapıcaktım ki Annemin bana bakışlarında yapma kelimesi canlandı.

Göğsüm hızla inip kalkarken Annem konuştu.

"Boris senin iyiliğin için kabul etti kızım. Düğününüz harika olucak."

Yaşlı gözlerim babama ulaştığında kısık sesle konuştum.

"Gerçekten mi baba?"

Karl Boris bir kaç saniye bakışlarını gözlerime kitledi ve sonra Prens Darian'a döndü.

"Prens senin için en uygun eş Milena. Bunu kabullen."

Kraliçe Elis ikimize gülümseyerek baktığında bir şeyler söyleyeceğini anladım ve bu düşüncem doğru çıkmıştı.

"Milena'ya odasına kadar eşlik eder misin Darian? Hem konuşursunuz baş başa."

Sert sesi kulaklarımdan uğultu olarak çıkmıştı.

"Tabiki, bu benim için bir emirdir."

Kalktığında bende bileğimi acımayacak şekilde yavaşça kalktım. Koluna girmem için yaklaştığında elimi koluna sardım. Yavaşça salonun kapısına ilerlerken acıyan bileğimi daha fazla yüklenmemek için kolunu sıkıyordum.

Onların gülüşme sesleri benim acım olurken Prens Darian adımlarını hızlandırdı . Ona yetişmek için koluna daha sıkı sarılırken sonunda büyük kapının yanına ulaşmıştık.
Kapıyı muhafızlar açtığında kafesinden kaçmış,özgür bir kuş gibi rahatlamıştım.

Salondan çıktığımızda omuzlarım istemsizce aşağı düşmüştü. Sevdiğim biri varken neden başkası ile evleniyordum?

Geleceğim onlar tarafından planlanırken bana bir şey demek düşmüyordu. Ne kadar Prenses dahi olsan babana söz geçiremiyordun... Hele ki istenilmeyen çocuksan.

Bedenimi Prensin tarafına döndürdüğümde ifadesiz tutmak istediğim sesimle konuştum.

"Her şey planlanmış zaten. Benim yanıma gelmemize gerek yok. İsterseniz bahçede dolanıp sonra onların yanına gidin. Şüphelenmezler bile."

Prensin gözlerinden alaycı bir ifade geçti. Dalga geçtiğimi sanıyordu sanırım.
Kafasını bellli belirsiz sallayıp dudaklarını ıslanmıştı.

"Lütfen zorluk çıkarmayın Prenses. Gerçekten uğraşmak istemiyorum."

Ona benimle gelmesini,ilgilenmesini ben istememiştim. Her fırsatta onun yardımına ihtiyacım olmadığını dile getirmiştim. Şimdide benimle uğraşmak istemediğini söylüyordu.

Her sinirlendiği zaman yaptığım gibi gözlerimi  kapatım derin bir nefes verdim.
Aramızda sesslizlik olurken beni merdivenlere doğru ilerletti.

Odamı tarif ettikten kısa bir süre sonra odaya varmıştık. İçeriye izin almadan girdiğinde göz devirip odadaki koltuğa oturdum.

Yeşil gözleri odamın içini incelerken birden ayağa kalktı. Bu ani hareketine anlam veremezken eli masanın üzerindeki çiçekli taca gitti.

Sevdiğimin bana yaptığı o çiçekli taç...

Yüzümü gülümseme kaplarken Prens aniden çiçek uçlarının bağlandığı kısmı kopartmıştı.

Çiçekler yere düşüp tacın yarısı gittiğini gördüğümde yumruklarımı sıktım ve hiç de yumuşak olmayan sesle Prense bağırdım.

"Napıyorsunuz siz!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 24 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yarama Panzehir +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin