Her sabah uyandığımda içimde ona karşı tanımlayamadığım duygularımın muhasebesini yaparken buluyordum kendimi. Bana sabahken, ona akşamdı. Ben geceyken o gündüzdü. Aynı gökyüzüne bakarken bile farklı zamanların esiriydik.
Ellerimi saçlarımdan geçirdiğimde aynaya baktım ve akşamdan kalma halime acırcasına mutfağa adımladım. Annem yine en sevdiğim kızarmış ekmeği yapmıştı. Gülümsedim. "Kaya,oğlum. Günaydın. Geç otur soğutma ekmeğini." hoşuma gitmişti bu halleri. Evimde gibi hissetmeyeli uzun zaman olmuştu.
"Nünüm ellerine sağlık ama arkadaşlarıma söz verdim bugün." diyerek tabağımdaki tereyağlı kızarmış ekmeği ağzıma atıp iki yanağından öpmüştüm. Annem şaşkınlıkla karışık, "Öyle mi? Tamam. Çok iyi. Git gez dolaş biraz havan değişsin." dediğinde benim için mutlu olduğunu sezimledim.
Aynada kendime bakarken kırışmış gömleğimi yatağın üzerine atıp baş ucumdaki komodinin üzerinden kolyelerimi boynumdan geçirirken durdum. Ucunda su perisi olan kolyemin birini atletin içerisine atıp diğerlerini dışarıda bıraktım. O âna gitmek bana acıdan başka bir şey vermiyordu.
"Unutalım gitsin. Hiç olmamış gibi düşün." parça parça Suna'nın sözcükleri zihnimde canlanıyordu. "Aynı evde yaşıyoruz. Ben senin yüzüne nasıl bakacağım?" kulaklarımı kapatsam bile sesler beynimi infilak etmişti çoktan. Yalnızlığı mesken yaptığım İstanbul'da tek konuştuğum kadındı.
.
Odanın gerilimi gittikçe artarken Kaya yarasına merhem olan bu kadına uzunca baktı. Adım atsa umut vermiş olacaktı. Atmasa bu sefer Suna'yı kendisiyle baş başa bırakmak niyetinde değildi. Bir, iki, üç.. Tam üç adımda karşısındaki genç kadının gözlerine baktı bir süre. Yüzünü bir şiirin mısrasını okur gibi okudu.
Dokunmayı isterken bir o kadar çekingendi. Gözlerinden süzülen yaşları ezberledi. Tek bir damla yaş kalmayasıya kadar silmişti hepsini. Ağlamasının sebebi olarak kendisini görmüştü. Hep öyle yapmıştı zaten. Annesi, babası tarafından dövülürken de hep kendini suçlardı. "Benim yüzümden." dedi fısıltıyla.
Suna anlamaz bakışlarla Kaya'ya baktı bir süre. Yüzünde dolaşan elleri yıllardır içinde tuttuğu acıları kapatır gibiydi. Alnını Kaya'nın alnına doğru getirdi. "Hiçbir şey için kendini suçlu hissetme." diyerek aralarındaki mesafeyi kapattı genç kadın. Kaya ise sevgisizliğinden cesaret alıp Suna'nın elini kendi eline götürdü.
Çorak bir ülke gibiydi kalbi genç adamın. Dudakları birbirini bulduğunda Suna artık imkansızlığına teslim olmuştu. Eli, Kaya'nın yüzünde dudaklarını hunharca öperken Kaya ise Suna'ya ayak uyduruyordu. Yalıda tuhaf bir sessizlik hakimdi şimdi.
Kaya, çalışma masasına ilerlerken Suna'nın belinden tuttu ve masaya oturttu. Yüzünü santim santim ezberlerken çizdiği resimleri gözü görmeden yere serdi. Genç kadın nefeslenmek adına, "Durmalıyız Kaya." dedi. "Alright, duruyorum." deyip son öpücüğü boynuna yerleştirmişti.
.
Gözlerimi yumduğumda hep aynı zamana gitmenin saçmalığı altında ezilip duruyordum. Suna'nın kapıyı çarpıp gidişi ve beni öylece bir başıma bırakması kendime yaptığım saygısızlıktan başka bir şey değildi. Yaşayamadıklarına üzüldüm. Yaşadıklarının hesabını sordum. Ama yetemedim. Yetmedi.
Kapı çaldığında, "Ben bakarım Nünüm." diyerek kapıyı açtım. Yutkundum. Durdum. Parmağında yüzüğü ile çıkagelen gerçeğim karşımda öylece dikiliyordu.
Şehrimin ışıklarını söndüren su perisini gördüm. Kolyemi avucumun içerisinde kanatırcasına tutarken gözlerim doldu. Saçları dağılmış, dudağının kenarında morluk izi geçmemiş onu kapatmaya çalışmıştı. Kalbim un ufak olurken elindeki küçük bavula baktığımda, "Suna.." diye öylece kalakaldım.
Londra'nın soğuk akşamında üstünde bir ceket bile yoktu. Bembeyaz ay misali parlayan teni solmuştu. "Gidecek bir yerim yoktu. B-ben.. şey.." kendime doğru çekip sarıldım. Bedeni buz kesmişti. Hıçkıra hıçkıra ağlarken yüzünü omzuma gömdü. Saçlarını kokladım bir süre. Özlemim çığ gibi büyümüştü meğerse.
Tek bir kelimesiyle dünyamı yıkan kadın bir bakışıyla yine beni alt etmişti bu gece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİN OYUNU
General FictionGözlerimin içine baktı usulca. Beni önceden tanırcasına. Ruhumu okumaya başladı ve buna izin verip teslim oldum yangınında yanmaya. Ateşi söndürebilen türden gözleri vardı. Dağınık saçlarını ellerimin arasında hissetmek istedim. Ama kalbimin bana ku...