Nefesimi sıkıca tuttum. Tek eliyle yüzümü kavramıştı. Gözlerimi kapattım ve kendimi kalbimin oynadığı oyuna bıraktım. Onun için bir piyon muydum? Kendi savaşında kullandığı bir plan mıydım? Kaya planına sadık kalmak, yalıdaki otoritesini korumak için mi bana böylesine sıcak davranıyordu?
"Neden sana karşı koyamıyorum?" sessizce bana baktı. Yalıda bir ölüm sessizliği vardı. Bir kıyametin kopmadan önceki son anları. "Sana gel diyemiyorum ama git demekte çok zor geliyor Suna." dedi yutkunarak.
Kaya'nın odasına hangi duyguyla, hangi yoksunluğumla geldim bilmiyordum. "Bilmiyorum. B-bu bir an bir şey.. İşte. Kimsenin bilmesine gerek yok. Burada bitsin gitsin." yüzüne bakamadım uzun bir müddet.
Onu öperken duygularım dudaklarımdan taşmıştı. Ama bu çok yanlış geliyordu şu an için. Aynı evde iki yabancıydık. Ferit'in kuzeninden başkası olmamalıydı benim için. Fazlası yasaktı, daha fazlasını istemek babama açacağım ve sonunda kaybedeceğim bir savaştı.
"Kimse bilmesin." tekrarladı aynı cümlemi. "Neden gerçeği söylemiyorsun?" anlamsızca baktım yüzüne. Hiddetle ve inkar eder bir ses tonuyla, "Neyi duymak istiyorsun ki sen? Neyi merak ediyorsun?" avuç içlerimi sıkarken karşısında titriyordum.
"Suna.. bazı şeyler hızlı olmuş olabilir ama yalıya ilk geldiğin günden bugüne sana çok net bakan biri sendeki beni görür." öylece durdum.
Sendeki beni.
Sen ve ben.
Biz."Sen neyi ima ettiğinin farkında mısın?!" yankılanmaya başlayan sesim, sinirlendiğimi gösterir nitelikteydi. "Suna, sessiz ol tamam. Biri duyacak. Niye bu kadar sinirlendin anlamıyorum." aramızdaki gelişen bir şeyler vardı ama bunu kabullenmek niyetinde değildim.
Misafir odasından arkamı dönüp hızlıca adımlarımı kapıya yönlendirdim. Elimden sıkıca tutup kapıyı kilitleyen Kaya'ya öfkeli bakışlarımı kaldırdım. Sırtı kapıya dayalıydı. Şaşkınlığımdan ne yapacağımı bilemez haldeydim.
"Yalıya geldiğinde kapıyı üzerime kilitlemiştin hatırlatırım." kol çantamı yatağına savurdum. Ellerimi göğsümde bağlayıp, "Bunun intikamını mı alıyorsun anlamadım?" hafif hafif gülümserken yüzükleriyle oynamaya başladı.
Utandığında ya da soruya cevaben bir şey bulamadığı zamanlarda hep aynısını yapıyordu.
"Ne oldu? Sustun." karşımda durdu ve "İlk önce sen Suna. Senin vereceğin cevap daha önemli şu an. Az önce beni öpmeye çalıştın. Geri çekildiğimde üzüldün. Sonra seni öptüm, bu sefer sinirlendin. Aklından neler geçiyor bilmek istiyorum." beni çözmesine izin vermeyen bendim bu doğruydu.
Masadaki çizimlerine takıldı gözüm. Kara kalem çalışmaları ile donatılmıştı masa. Kaya'ya aldırış etmeden büyüsüne kapıldığım birkaç portre resimlere göz gezdirdim. Kraft kağıda çizilen en son kağıdı ellerimin arasına aldığımda, "B-bu ben miyim?" dedim.
"Seni mi çizmemi isterdin?" göz devirdim. "Bir kere sorularıma düzgün cevap versen şaşırırdım zaten." tebessümü yüzüne yayıldı. "Sensin, evet." saçlarımı, küpelerimi, dudaklarımı her şeyi aynı şekilde resmetmişti.
"Dedem, Ferit ile iş için Marmaris'e götürmüştü. Seyran ile sende gelmiştin. Hatırladın mı?" kafamı salladım. "Helikopterde çok dalgın bir halin vardı bir çok duyguyu yüzünde gördüm ve seni çizdim." şaşırmıştım.
"Herkesi çizer misin böyle?" durdu. "Aklımda kalan anları çizerim. Demek ki o ân aklımda yer etmişsin ve çizmişim." bakışlarımız gittikçe birbirini bulduğunda alanım daraldı nefesini nefesimde hissetmeye başladım.
Kalbim göğüs kafesimi zorlarken, aynı hataya düşmemek için kendimi zorluyordum.
Dağınık saçlarını ellerimin arasında hissetmek istedim. Ama kalbimin bana kurduğu oyuna yenik düşemezdim. "Kaya.. olmaz." dedim tüm vücudum istemsizce titremekteydi.
Gözlerimden akan gözyaşlarımı parmaklarıyla sildi. Kalbim bana oyun oynamaktaydı şimdi. "Artık ağlamak yok Suna." dedi fısıltıyla. Gözlerimi kapatıp yenileceğim bu oyuna kendimi çoktan teslim etmiştim.
.
Kiri pası eksik olmayan dünyadaki tek saf iyi kalabilen şeydi Suna. Sabahın ilk ışıklarıyla aşağı kata indim. Annem salonda sinirli bir şekilde beklerken irkildim. "Konuşacağız oğlum. Gel." yanına gittim.
Koltukta yanıma gel dercesine işaret etti. "Nünüm sen cümlene başlamadan önce ben söyleyeyim, Suna'yı o halde geri çeviremezdim."
"O seni istemedi Kaya hiçbir zaman. Yine zorda olduğu için nasıl gelmişse gelmiş işte. Bunu anlayamıyor musun? O kız iyileştiği vakit, yine gözü körleşecek seni görmemeye başlayacak. Aynı şeyleri yaşamaktan sıkılmadın mı?" elimi sus dercesine kaldırdım.
"Bu kadarı yeter anne. Ben doğru olanı yaptım. Kararıma saygı duymanı bekliyorum. Aksi takdirde buradan gideriz." arkamı dönüp gideceğim sırada, "Baban iki gün sonra tahliye olacak oğlum." olduğum yerde çivilendim.
Kalbime ağrı girdiğinde kulaklarım aynı ölçüde karanlık günlerimin sesleriyle yankılandı. Yıllar sonra ismini bile anmaya korktuğum gerçeğimi duymuştum. "Anlamadım? Kim?"
"Kaya, baban hapisten çıkacak. Bugün aldım haberini." öfkemle beraber, "Ne babası ya! Ne diyorsun sen?! Baban deme şuna. Senin zor zamanında sadece ben vardım anne. Ne dedem, ne bir başkası." şiddetlenmiş sesime hakim olamamıştım.
"Kaya.. ben bunu canını acıtmak için söylemiyorum oğlum. Sen o küçücük halinle nelere göğüs gerdin en iyi ben bilirim."
"Özür dilerim Nünüm. Ama sana, bana yaşattıklarını sindiremiyorum. Kaldıramıyorum. O yüzden." sıkıca sarıldım anneme. Çaresizliğimi yorgan yapıp örttüm."Ya buraya gelirse o zaman Suna.."
"Suna'ya veda etmen gerekebilir Kaya. Onun iyiliği için." hasretimi prangalarından kurtarmışken Suna'ya nasıl veda ederdim?
"Olmaz anne. Suna'nın bizden başka gidecek yeri yok. Kendi ellerimle Suna'yı kızını gelir kaynağı olarak gören Kazıma teslim etmemi isteme benden."
Merdivenlerden yukarıya Suna'yı görmek için çıktığımda pencerenin açık vaziyette olduğunu gördüm. Perde rüzgardan uçuşuyordu. Yastığının üzerindeki notu ellerimin arasına aldım.
Ben kendi içime sığamadım Kaya. Buraya hiç sığamazdım. Sen o gün bana yalıda sendeki beni gördüklerini söyledin. Doğruydu benden başka gözlerimde herkes bendeki seni görmüştü.
Bir tek kendi gerçeğimi ben göremedim. Ben kendi cehennemimin esiriyim. Hayatını alt üst etmekten başka bir iz bırakamadım sende. Birkaç damla yaş gözlerimden akarken yazıyorum bu satırları.
Her sevda bir veda. Her seviş bir vazgeçiş. Elveda Kaya Sönmez. Beni hiç unutma.
Seni hep seveceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİN OYUNU
General FictionGözlerimin içine baktı usulca. Beni önceden tanırcasına. Ruhumu okumaya başladı ve buna izin verip teslim oldum yangınında yanmaya. Ateşi söndürebilen türden gözleri vardı. Dağınık saçlarını ellerimin arasında hissetmek istedim. Ama kalbimin bana ku...