4. BÖLÜM

187 140 44
                                    

Arkadaşlar lütfen oy verelim... İyi okumalar...

Daha ne olduğu anlaşılmadan odanın içine polis girdi ve "Eller havaya!" diye bağırdı. Ardından bir polis daha geldi ve beni kollarımdan tutarak kelepçeledi. Beni kollarımdan tutarak dışarı çıkardıklarında, ambulanstan inen hemşireler koşarak Emre'nin odasına doğru ilerliyorlardı. Dışarıya çıktığımızda beni polis arabasına bindirmeden önce Dede'nin benim arabamın içinden göz kırptığını gördüm.

O an her şey benim açımdan ortaya çıktı. Dede yapmıştı. Hem de benim yaptırdığım zehirli kurşunları olan silah ile. Emre'nin neden saniyesinde bayıldığı ortaya çıkmıştı. Dede, Emre'yi öldürmeye çalışmıştı ama isabet ettiremediği için sadece koluna gelmişti. Bu çocukta gram beyin yok. Harbi.

Karakolun önüne geldiğimizde beni arabadan indirdiler. Karakolun içine girdiğimde buraya Adliye'de olduğu gibi gelmiştim. Çok küçüktüm. O zamanlar yanımda anneannem vardı. Şimdi ise yanımda kendim dışımda hiç kimse yok.

Sorgu odasından içeriye girdiğimde o loş ışık bir an görmemi engellese de sonradan gözlerim alıştı. Ben sorgu odasındaki sandalyeye oturduktan iki veya üç dakika sonra içeriye sarışın bir kadın polis girdi. Karşımda ki sandalyeye oturduktan sonra "Her şeyi anlatacak mısın? Yoksa benim işimi uzatacak mısın?" diye sordu kalınlaştırmaya çalıştığı sesiyle.

"Avukatım gelmeden konuşmayacağım." dedim ve sustum. Kadın karşıdaki cama bakarak "Avukatını çağırın." dedi ve karşımda ki sandalyeye oturdu. "Neden savcının odasındaydın?" diye bir soru yöneltti. "Bu kadının anlamasında kıtlık var herhalde." dedi iç sesim bense "Avukatım gelmeden konuşmayacağım." diye aynı cevabı yine verdim. Kadın sabır ister gibi bir nefes verdi ve iki dakika sonra sorgu odasından çıktı.

Yaklaşık yarım saat sonra avukatım Nisa AZAK içeriye girdi ve arkasındaki polise dönüp "Müvekkilimle yalnız görüşmek istiyorum." dedi. Arkasındaki polis" Tamam." anlamında kafasını sallayarak dışarıya çıktı. Nisa, içeriye girdiği an bana hafifçe tebessüm etti. Karşımdaki sandalyeye oturup, "Olayları baştan sona anlatır mısın?" diye sordu ince sesiyle.

Nisa'nın siyah dalgaları saçları, esmer teni ve koyu kahverengi gözleri ile ne kadar sıradan olsa bile çok güzel bir kadındı.

"Savcı, beni Adliye'ye çağırdı. Biz konuşurken bir anda Savcı'nın sol koluna bir mermi geldi. Olay bu." dedim ve sustum. "Yani senin olayla hiçbir ilgi ve alakan yok. Öyle mi?" diye sordu kuşkulu bir sesle. "Evet. İstersen kamera kayıtlarına bile bak." dedim. Nisa ağzını açıp bir şey söyleyeceği sırada kapı açıldı. Az önceki sarışın polis içeriye girdi ve "Nisa Hanım, Emre Bey ifadesini verdi. Müvekkiliniz serbest." dedi ve yanımıza gelip kelepçeli ellerimi kelepçeden kurtardı.

Dışarıya çıktığımda Nisa " Almira, sen yine bir haltlar mı ediyorsun?" diye sordun kızgın çıkarmaya çalıştığı sesiyle. " Yok ya, ne yapabilirim? Yok bir şey falan yaptığım." dedim ve Nisa'dan telefonunu Dede'yi aramak için ödünç aldım. Dede, telefonu açtığımda " Çabuk gel ve beni buradan al!" dedim ve konuşmasına izin vermeden telefonu kapattım. Telefonu Nisa'ya verdikten sonra Nisa "Yarın buluşuyoruz ve bana ne oluyor, ne bitiyor her şeyi anlatacaksın. Anlaştık mı?" dedi ve cevap vermemi bekledi. "Bu kız niye her şeye burnunu sokuyor?" dedi iç sesim. İç sesim yine ve yine haklıydı. "Tamam, zaten izinliyim bir kafede buluşuruz." dedim ve vedalaştık.

Yaklaşık on dakika sonra Dede, Karakolun önüne geldi ve arabaya binmemi bekledi. Arabaya bindikten sonra Dede'ye dönüp " Allah, senin cezanı versin de bende kurtulayım Dede!" dedim sinirli bir sesle. Pişkin pişkin sırıtıp "Kızım, nereden bileyim ben? Sen adamı öldürmek istiyorsun bende yardım edeyim diye düşündüm." dedi. "Keşke düşünmeseydin. Bari ben odadan çıktıktan sonra vursaydın. Kabak benim başıma patladı senin yüzünden!" dedim ve devam ettim "Emre'nin olduğu hastaneye sür." dedim. Zaten ben bunu söyledikten sonra ikimizde konuşmadık.

KAZICI DAVASI (ARA VERİLDİ!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin