•Jon•
"Stannis'den haber var mı?" Diye endişeyle sordum. Sam'in kuzgunları kontrol ettiğini görünce bir haber geldiğini düşünmüştüm ama yüzünde hiçbir duygu değişimi fark edemeyince cevabımı almıştım. Sam eliyle içeri geçmemi işaret etti ve avlunun merdivenlerini çıkmaya başladı. Anlaşılan özel konuşmak istiyordu. Odama geçtiğimde kapıyı açık bıraktım. Odam mı? Düşüncesi bile hâlâ garip geliyordu. Lord Kumandan olduğumdan beri üzerime bir sürü şey tahsis edilmişti. Ve açık ara en sıcak odaya sahiptim. Bu durumdan en çok Hayalet memnun gibiydi. Şöminenin yanı başından asla ayrılmıyordu. Bazen ateşe bir kaç odun attığına yemin edebilirdim ama asla gözümle görememiştim.
"Stannis'den bir haber yok." Diyerek içeri girdi ve kapıyı ardından kapattı.
"Kaleden ayrılalı uzun zaman oldu. Çoktan Kışyarı'na varmış olmalı. Şu an ya savaşıyorlardır ya da hepsi soğuktan donmuştur. Her halükarda..." dedim ve Sam araya girdi.
"Savaş uzmanı sayılmam ama Stannis'in bu savaşı kazanması imkansız gibi. Kaleyi o kadar az adamla kuşatması ve bu hava şartları...bir sonraki kuzgunda Ölüm haberini alacağız bence. Belki de teklifini kabul etmeliydin."
"Ne?"
"Bilirsin işte...sana Kral olarak Stark soyadını vermek istedi. Kışyarı'nı ele geçirdiğinde seni başına yerleştirmek gibi bir niyeti vardı."
"Sadece avucunda oynatacağı bir kukla arıyordu. Demir Taht'ta oturmayan bir Kral'ın hükmünü kim kabul ederdi. Ben her zaman bir Snow'um ve öyle kalacağım. Kışyarı artık Bolton'ların elinde. En azından Sansa orda. Yaşadığını bilmek bile güzel."
"Ramsay Bolton'un ne kadar sadist bir manyak olduğunu neredeyse her gün duyuyoruz. Bence kız kardeşin o kadar da güvende değil."
"En azından Kralın Şehrinde değil artık. Kendi evinde. Kapat artık şu konuyu Sam. Bir yeminimiz var. Diyarın işlerine asla karışmayacağız. Amacımız..."
"Kimsenin varlığına bile inanmadığı akgezenleri durdurmak. Gerçekten mükemmel bir amaç Jon. Şimdiye kadar tek yaptığımız Yabanilerin onlar için birer asker olmasını engellemek ve Duvarın diğer tarafına geçirmek. Alliser Thorne bu konuda sürekli yakınıp duruyor. Her fırsatta etrafındakileri sana karşı örgütlemeye çalışıyor dostum. Belki de Janos Slynt'in yanında onu da sallandırmalıydın."
"Tabi...Lord Kumandan olur olmaz yıllarını nöbete vermiş tecrübeli birini direk idam etmem gayet hoş karşılanırdı zaten. Yarın bir gün akgezenler Duvara dayandığında herkes yabanileri bizim tarafımıza neden aldığımızı daha iyi anlayacak. Sadece biraz zaman lazım."
"Umarım o zaman asla gelmez. Çetinocak'ta olanları bile hâlâ kavrayamıyorum zaten."
"Bende öyle. Gece Kralının saniyeler içinde ölen bütün yabanileri dirilttiğini gördüm Sam. Kurtaramadığımız her bir kişi bir gün düşman olarak karşımıza çıkacak. Ve kimsenin bu tehlikenin farkında olmaması sinirime dokunuyor." Dedim ve oturduğum yerden kalkıp odada volta atmaya başladım.
"Bu arada dün gece Davos geldi. Stannis onu prensesle birlikte geri yollamış."
"Bunu şimdi mi söylüyorsun?"
"Stannis'in çoktan öldüğünü var sayarsak kalede bir prenses değil sahipsiz küçük bir kız çocuğu var artık. Stannis'in tahtta hak iddiası burda biter."
"Onu korumak bizim görevimiz. Son Baratheon'a kadar öldürmek isteyeceklerdir. Stannis benden kızını korumam için söz verdirdi ama ardından savaşa giderken onu da yanında götürdü. Bazen aklından ne geçiyor anlamak zor. Ama en zor anımızda yardımımıza yetişti. Ona bir borcumuz var. Kızın rahat etmesini sağlayın ve kaleden kimse kızının burda olduğunu dışarı yaymasın. Başımızdaki bela bize fazlasıyla yeter zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Kurt - Jon Snow
FanfictionJon Snow ölümden geri döndükten sonra Ak gezenleri durdurmak ve ailesinin intikamını almak için beklenmedik ittifaklar kurar. Gece nöbetindeki kardeşleri tarafından ihanete uğramadan bir gün önce Margaery Tyrell ile tanışmasıyla tüm hayatı ve kader...