2 - İhanet

30 2 0
                                    

•Margaery•

Lord Baelish ile yolları ayıralı tam bir hafta olmuştu ve artık Vadi'ye dönmek için sabırsızlanıyordum. Etrafımdaki askerler sürekli çevreyi kolaçan ediyor ve istisnasız her gün çadırın yerini değiştiriyorlardı. Günde bir kaç kilometre ilerleyip hava kararınca yerleşiyor, ertesi gün aynı şekilde hareket etmeye devam ediyorduk. Bunun ne zaman sona ereceğini sormak için çadırdan çıktım. Hemen önümde bir grup asker tartışıyordu.

"Açlıktan hayal görmeye başlamışsın. Etrafta kurt varsa yaklaşmasına izin vermeden ok atıp kaçırın demiştim."

"Yemin ediyorum normal bir kurt değildi. Devasaydı."

"Ne oluyor burda? Artık gitmeyecek miyiz?" Diye sordum.

"Leydim...çadıra dönün lütfen. Güvenli değil." Dedi askerlerden biri ve uzaklardan bir haykırış duyuldu. Sadece tek bir kelime.

"Kurt!"

Ardından her şey çok hızlı bir şekilde gelişti. Ağaçların arasından çıkan tamamen siyah giyinmiş eli kılıçlı adamlar saldırıya geçerken her yerden Kurt diye bağırışmalar geliyordu. Hızla çadıra geri dönüp beklemeye başladım. Kalabalık gözükmüyorlardı. Güvendeydim. Umarım.

Dışarıdaki sesleri duydukça umudum da yavaşça yok oluyordu. 'Kaçmayın, geri gelin' diyen bir ses duyduğumda bütün umudumu tamamen kaybetmiştim artık çünkü bunu söyleyen askerlerin başındaki adamdı. Ardından bir hırıldama sesi duydum. Çadırın dışında bir kurt mu vardı cidden? Nasıl bir duruma düşmüştüm ben böyle. Korkuyla üzerime bir pelerin çektim ve gözlerimi kapattım. Çadırın içine bir şeyin girdiğini duyabiliyordum. Bir kaç saniyenin ardından eteğimden bir şey tutup beni çekiştirmeye başladı. İnsanüstü bir güçle resmen çadırdan dışarı sürükleniyordum. Üzerimdeki pelerini güç bela atmayı başardığımda bir kurdun beni çekiştirdiğini görmemle çığlık atmaya başlamam bir oldu. Ağaçların içine kadar sürüklenirken birinin bağırmasıyla artık durmuştu.

"Bu kadar yeter Hayalet!"

Kurda bir de isim mi vermişlerdi? Onların sözünü mü dinliyordu? Cersei kimi ayarlamıştı beni yakalaması için böyle.

"Çığlık atmayı bırak. Sesini duyacak kimse kalmadı." Dedi siyahlar içindeki biri. Yüzü gözü kan içindeydi ama kendi kanı değil gibiydi. Korkuyla sağıma soluma bakıyordum. Yanıma diz çöküp pis nefesini yüzüme doğru verdi.

"Şimdi söyle bakalım. Sen Margaery Tyrell misin?"

"Neyden bahsettiğini bilmiyorum." Dedim hemen.

"Kesinlikle sensin. Kıyafetin ve yüzün ben Kraliçeyim diye bağırıyor. Kendimize bir Kraliçe yakaladık beyler!" Diye bağırdı ve herkes hep bir ağızdan gülmeye başladı. Arkamdan biri gelip gözlerimi bağlamıştı. Ardından da ellerimi. Sanki bir ağırlığım yokmuş gibi beni havaya kaldırıp bir şeyin üzerine koymuştu. Kokuya bakılırsa bir atın üzerindeydim. Nereye götürülüyordum? Kimdi bu adamlar? Gözümden gelen yaşlar başımdaki bağı ıslatırken at hareketlenmeye başlamıştı.

Ne kadar süre bu şekilde gittim bilmiyorum ama sonunda durduğumuzda ve beni attan indirdiklerinde her yerim ağrılar içindeydi. Sonunda göz bağını açtılar ve ancak o zaman havanın karardığını ve saatlerdir yolda olduğumu anlamıştım. Gözümü bir kaç kere açıp kapatıp etrafımdakileri anlamaya çalışıyorum. Bir kalenin avlusundayım ama öyle şaşalı bir şey değildi. Burası Kışyarı olamazdı. Etrafımdaki herkes siyah giymişti. Bunun tek bir anlamı olabilirdi. Duvara mı gelmiştim ben? Başımı kaldırdığımda hemen Devasa buzdan duvarı görmüştüm ve soruma cevabı almıştım. Kendimi bu durumdan nasıl kurtarabilirdim acaba? Öncelikle muhatabım birini bulmalıydım. Meraklı bakışların altında avluda kendi etrafımda dönmeye başladım. Sonunda diğerlerinden farklı duran birini gördüm. Diğerlerine göre daha gençti ve gözler üzerindeydi.

Beyaz Kurt - Jon SnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin