•Margaery•
Her ne kadar çabalasamda gözlerimi kapalı tutamıyordum. Beni uyutmayan şey dışarıdaki fırtına mı yoksa yakında Kralın Şehrine götürülüp mahkemeye çıkarılmam mıydı bilmiyordum. Rüzgarın uğultusundan da bir türlü gözüme uyku girmiyordu. Yataktan çıkıp odanın içinde volta atmaya başlamıştım adeta. Kendimi bu durumdan nasıl kurtarabilirdim? Mahkemeye çıktığımda beni kaçıranın Baelish olduğunu söylesem ne olurdu acaba? Belki suçu onun üzerine atabilir, mahkemenin uzamasını sağlayabilirdim. Bu sırada büyükannem bir şekilde benim masumiyetimi kanıtlardı herhalde. İşin ucunda ölüm vardı ne de olsa. Bu saatten sonra her şansı değerlendirmeliydim. Kendimi yorgun hissediyordum. Fiziksel olarak değil, mental olarak. Yatağa geri uzandığımda rüzgar uğultusu artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Biraz daha dikkatle dinlediğimde bunun rüzgar olmadığını anlamıştım. Sanki başka bir şeydi. Bir uluma mıydı? Ses Jon'un kurdu Hayalet'e aitti. Kapıyı açıp daha net bir şekilde duymaya çalıştığımda o olduğuma emin olmuştum. Saatlerdir duyduğum ses ona mı aitti? Neden Jon veya bir başkası ne olduğuna bakmıyordu? İçeri geçip üzerime kalın bir şey geçirdikten sonra odamdan çıktım ve avlunun balkonuna vardım. O kadar soğuktu ki gözlerimi yaşatıyordu. Hayaletin sesi nerden geliyordu kestiremiyordum. Vazgeçip geri dönerken avlunun köşesinde yerde birinin yattığını fark ettim. Gözlerimi bir kaç kere ovuşturduktan sonra daha dikkatli bakmaya çalıştım. Hareketsiz bir şekilde yerde karların üzerinde yatıyordu. Önce bir tereddüt etsemde sonunda merdivenleri aşağı inip yavaşça yanına yaklaştım. Yerdekinin Jon Snow olduğunu fark ettiğimde koşmaya başladım. Yanına diz çöküp seslenmeye çalıştığım sırada her yerin kanlar içinde olduğunu gördüm. Yüzü bembeyazdı ve kaskatı kesilmişti. Saatlerdir bu şekilde miydi? Kim yapmıştı bunu? Yaşama ihtimali var mıydı acaba? Yardım edebilir miydim? Hemen yerimden kalkıp Sam'in sürekli girdiğini gördüğüm odaya koştum. Kapıyı açtığımda tahmin ettiğim gibi Sam içerideydi. Bir kaç kitabın üstünde uyuyakalmıştı. Hemen sarsarak uyandırdım.
"Leydi Tyrell...ne işiniz var burda?"
"Jon...Jon yaralı. Avluda yatıyor." Dedim ve başka bir şey söyleyemeden hemen oturduğu yerden kalkıp dışarı çıktı. Yanına vardığımızda Hayaletin sesini tekrar duymaya başlamıştım.
"Burda kalamaz. Yardım et." Dedi ve kollarından tuttu. Bende bütün gücümle ayaklarından tutup kaldırmaya çalıştım ama ne onun ne de benim gücümüz yetmiyordu. Sam küfürler savurarak yere bıraktı. Yanımıza biri geldiğinde hemen bir yerden bıçak çekmişti.
"Sakin ol Sam. Benim. Davos." Dedi ve başka bir şey söylemeden Jon'u tekrar kucakladılar ve merdivenlere götürdüler. Odasına doğru götürülürken daha yakın olduğu için kendi odamın kapısını açtım. Hızla içeriye aldılar ve masanın üzerindekileri yere atıp Jon'u yatırdılar. Yoğun karın altından çıktıktan sonra çıplak gözle ilk defa durumun ne olduğunu gördüğümde kalbim teklemişti. Defalarca kez bıçaklanmış olmalıydı. Üzerindeki deri zırhı çıkardıklarında daha fazla bakamamıştım.
"Lanet herifler. 6 kere bıçaklamışlar." Dedi Davos.
"Yaşama...yaşama şansı yok mu?" Diye sordu Sam. Hakkında pek bir şey bilmiyordum ama yakın dost olduklarını tahmin edebiliyordum. Dostunun öldüğü gerçeğini kabullenemiyordu.
"Sam...Jon öleli saatler oluyor. Şimdi beni dikkatli dinlemeni istiyorum. Hepimizin canı tehlikede. Bunu kim yaptıysa geride kimseyi bırakmayacaktır. Güvenebileceğin kim var?"
"Edd...Edd'e güvenebiliriz."
"Kurt seni tanıyor mu? Onu da getir. Bulabileceğimiz bütün yardıma ihtiyacımız var." Dedi Davos ve Sam son bir kez daha dostuna bakıp odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Kurt - Jon Snow
FanfictionJon Snow ölümden geri döndükten sonra Ak gezenleri durdurmak ve ailesinin intikamını almak için beklenmedik ittifaklar kurar. Gece nöbetindeki kardeşleri tarafından ihanete uğramadan bir gün önce Margaery Tyrell ile tanışmasıyla tüm hayatı ve kader...