8. BÖLÜM

46 7 0
                                    

2; seven herkes aşık mıdır? Ya da aşık olan herkes sever mi? Bence aşk geçici sevgi kalıcıdır. Ne de olsa her aşk bir gün biter, her sevgi her gün yeniden doğar...

Günler geçtikçe Minho ve Felix'in arkadaşları hepimizin arkadaşları olmaya başlamıştı. Genellikle beraber takılıyor, öğle yemeğini beraber yiyorduk. Eh biraz kuduruyorduk ama o da olsun yani.

Yine çok sıkıcı olan bir okul gününden sonra yurda gitme zamanı gelmişti. Yurtta her sabah gitmeden önce telefonlarımızı bırakıyorduk. Okula telefon git ezmiş falan filan. Telefonlarımızı bıraktığımız kutudan telefonumu alıp, tabiri caizse at gibi yukarı koşmaya başladım. Yanından geçtiğim kızlar ilk defa insan görmüş gibi baksana artık alıştıklarını düşünüyorum ve yoluma devam ediyorum.

Sonunda 3 KAT çıktıktan sonra hedefe ulaşmıştım. Canım odam yiaa. Her ne kadar sana ip asıp gece ikide yıkadığımız çamaşırları assak da seni seviyorum. Ya da duvarlarını bazen boks torbası sanıp yumruk atsak da...

Hemen kıyafetlerimi değiştirip elimi yüzümü yıkadıktan sonra yatağa balıklama atladım. Okul yorucuydu. Bu yüzden akşam yemeğine kadar dinlenip sonra kuduracaktım. Zaten bu aralar yurt müdürü yurtta diye rahat rahat kuduramıyorum. Çok şükür bugün bir evi olduğunu hatırladı ve " Ben bugün yurtta olmayacağım ve sesi çıkanın sesini keserim ona göre."

Lütfen aileme zarar vermeğğğ...

》》》》》》》》》》》》》》》》》》》》》》》》》》》》

"Seol-ji kalk hadi etüt var."
"Ya ne etüt Harin?"
"Hoca dedi ben ne yapayım. Tüm 1.msınıflar aşağı da çalışacak."
"Off. Tamam."

Kitaplarımı çantama koyup meşhur etüt yaptığımız yere yani yemekhaneye gidiyorduk. Çoğu zaman odalarda etüt yapıyorduk ve hocalar gelip kontrol ediyordu. İşte arada böyle gıcıklıkları tutunca bizi aşağıya indiriyorlar. Yani bir yandan onlar da haklı. Odada yaparken kontrol edip gidiyorlar ve sırf onların gitmesini bekleyen bir sürü mal var. Tanrıya şükür biz etüt zamanı çıtımızı bile çıkartmıyorduk. Ama işte kızların çoğu ses çıkarmasa bile ders çalışmadığı için bizi aşağıya indiriyorlardı.

Yemekhaneye indikten sonra kitaplarımızı çıkardık ve hoca gelene kadar öyle konuştuk. Hoca geldi ve yine o tiz sesiyle;
"Haydi kızlar etüt başladı. Sessiz olalım. Ses çıkaranları yarın nöbetçi yaparım."

Cezalı nöbetçi olmak mı?
İşte bu en son isteyeceğim şeydi.

Kulaklığı telefona bağladım ve listeden rastgele bir müzik açıp yazı yazmaya başladım.

Ne yazısı mı?
Hemen anlatıyorum;

Biz Edebiyat dersindeyken Minho bana seslendi. Arkamı döndüm ve 'ne diyor bacım'  bakışları attım. Sonra bana kafasıyla bir yeri işaret etti. İşaret ettiği yere baktığımda Felix'in ağzı açık bir şekilde uyuduğunu gördüm. Sonra Minho yavaşça Felix'e yaklaşıp elinde ki şişede ki suyu Felix'in ağzına dökmesin mi?

Felix birden kalkıp ' Ne YaPıYoRsUn YaĞğ' diye bağırmasıyla Hoca onu doğal olarak dışarı çıkardı. Bende arkasından güldüğüm için beni de kovdu.
Göt herif.
Neyse. Sakın olalım.

İşte etüt zamanı da o yazıları yazıyordum. Ve zaten müzik dikkatimi dağıtmadığı için müzik dinleyerek yazıyordum.
Ta ki o manyak beletmenin gelip bana kızmasına kadar.
Neymiş efendim ders çalışılırken müzik dinlenmezmiş de yok ben ders çalışmıyormuşum da zart zurt konuştu.
Mal. Sonra da telefon ve kulaklığı alıp gitti. Madem telefonla kulaklığı alacaksın neden bu kadar uzattın zeki birey.

WE ARE DUMB/YANG JEONGİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin