10. BÖLÜM

33 5 0
                                    

4: Azrail ile olan randevumuzu öne alabiliyor muyuz?

Seol-ji, Sa-ha'nın selamı var.
Seol-ji, Sa-ha'nın selamı var.
Seol-ji, Sa-ha'nın selamı var.
Seol-ji, Sa-ha'nın selamı var.

Kafamın içinde dönüp duran bu sese daha fazla dayanamayacaktım. Salak adam beynimin içine edip gitmişti.

Sa-ha hala yaşıyordu. Bu zaten bildiğim bir şey olduğu için çokta şaşırmadım. Ama bu adamın gelip bana açık bir şekilde söylemesi daha farklı hissettiriyordu.

Orada yarım saat daha oturduktan sonra sonunda ekipler bir yurdun yandığını haber almış olacak ki gelebildiler. Ama yine de bu adamlarda biraz mallık sezdim yani. Bana diyor ki sakin ol. Zeki insan, sence sakin olmasaydım çatıya çıkmak gibi bir zekilik yapar mıydım? Üç saat de beni sakinleştirmeye çalıştı mal. Zaten sinirliydim. En son dayanamayıp adama bir tık bağırmış olabilirim ama kesinlikle hakketti. Göt herif. Neyse sakin olalım...

Aşağı indiğimde şaşırtıcı bir şekilde herkes bana sarıldı.

Beni de seviyorlarmış lan!

Kızların hepsiyle tek tek sarıldıktan sonra erkeklere gelince onları biraz kızdırmanın zararı olmayacağını düşünerek boş yapmaya başladım.

Ah be yine ölmedim. Neyse kısmet bir sonrakine artık.

"Boş boş konuşma Seol-ji. Bir sonraki ne?"

"Başladı yine boş yapmaya."

"Utanmasa ağlayacak da belli etmiyor."

"Gerizekalı."

"Hyunjin küfür etme diyeceğim ama cidden gerizekalısın."

"Seni camdan sarkıtırım."

"Ağzına peçete sokarım."

"Seni kaslarımla döverim."

Söyledikleriyle ayrı bir duygulanırken hâlâ o mal adamın dedikleri aklımdaydı. Hepsiyle teker teker sarıldıktan sonra hocalar duyuru yapıp bugünlük herkesin eve gideceğini bildirdi. Yurtta hasar yoktu ama tamir edilmesi gereken bir boru vardı. Hem de yurt biraz havalandırılacaktı.

Harin, Aren, Laren ve benim evlerimiz aynı sokakta olduğu için ortak bir taksi ile beraber gittik. Onlarla ilkokuldan beri arkadaştık. Tabi o zamanlar annem babam gibi davranıp beni kandıran iki insan yüzünden birazcık salakça bir çocukluk geçirmiş olabilirim.

Sen çocukluk geçirmedin ki Seol-ji.

Yani. İlkokul 2'ye kadar hiç arkadaşım yoktu. Sonra bizim kızlarla falan tanıştık. Şimdi de hâlâ beraberiz. Çok kez ailemle tanışmak istediler ama onlara söyleyemedim ki ailemin beni ölüme terk edip gittiğini. Orta 1'e kadar teyzem ve eniştemle kalıyordum. Çocukları olmuyordu diye beni kullanıyorlardı. Daha sonra teyzem hamile olunca onlarda sırtıma tekmeyi vurmadan edemediler. Orta 2'ye kadar tek başıma kalmaya çalışıyordum. Tabi bana para gönderiyorlardı. Ama o da bir yere kadardı yani. Sonuçta o çocuk yaşımda ne kadar dayanabilirdim ki?

İşte böyle bıkkınlık kat sayısının mutluluk kat sayısından yüksek olduğu bir günde her zaman ki gibi yine parka gidip, ebeveyn çocuk ilişkilerini izliyordum. Parkta oynamaya hiç bir zaman cesaretim olmadı zaten. Herkesin ailesi varken tek başına oynamak benim için çok utanç vericiydi o zamanlar.

Her parka gittiğimde benim oturduğum banktan iki bank ötede oturan bir kız vardı. Yani yaşça büyüktü benden. Tekrar gittiğim bir gün normal de oturduğu banktan farklı olarak yanıma oturdu.

Güzeller değil mi?

Hayır.

O çocukları çok kıskanıyorum. Sen?

Evet.

Aileni özlüyor musun?

Hayır.

Neden?

Beni bırakan insanları neden özleyeyim?

Haklısın. Ama yine de böyle bir burukluk yok mu içinde?

Hayır. Tersine içimde sönmek bilmeyen bir intikam ateşi var.

Yaşına göre erken farkındalık kazanmışsın.

Bu farkındalık değil.

Peki ya?

Sadece etrafa gözlerimi kısarak bakmak yerine gözümü tamamen açarak bakıyorum.

Aynı şeyler. Neyse ben Sa-ha bu arada.

Ben de Seol-ji.

Bizimle kalmak ister misin?

Siz?

Şöyle düşün; sen ben ve mutluluk. Sadece şu aralar çok yalnızım ve bu durum sıkıcı olmaya başladı.

Kaybedecek bir şeyim yoktu. En fazla canım. O da giderse benim için iyi olurdu aslında.

Olur.

Gerçekten mi? Bu kadar kolay kabul edeceğini düşünmezdim.

Ne zamandır sormak istiyordun ki?

Aslında...

Uzayıp giden sohbetimizde her şey ile çok mutluyduk. Hayatımın en güzel anlarıydı. Her şey çok iyiydi. Ama o zamanlar aklımdan şu cümleler hiçbir zaman çıkmıyordu.

Her güzel şeyin bir sonu vardır Seol-ji. Kendini her zorluğa karşı hazırlıklı tut!

Hoş. Zaten o da bırakıp gitmemiş miydi?  O gittikten saatler sonra "gerçek ailem" beni bulup buluşmak istediğini söylemişti. Önce kabul etmek istemesem de bu konuşmanın bir gün gerçekleşeceğini herkes biliyordu. Ben de uzatmaya gerek olmadığını düşünerek ikinci teklifte kabul ettim.

Pişman olduklarını falan gevelediler, daha sonra her ne kadar beni yanlarına almak isteseler de buna karşı çıkıp onlara gerek olmadığını söyledim. Onlar da o zaman tüm maddi ihtiyaçlarımı karşılamayı, eğer buna karşı çıkarsam tüm hayatım boyunca birlikte yaşayacağımızı söyleyince ben de kabul ettim.

Demeseler de zaten muhtaçtın Seol-ji.

Evet muhtaçtım ama bunu gidip onlara söyleyip para isteyecek kadar yüzsüz değildim. Onlarla hâlâ ayda bir de olsa görüşüyoruz zaten. Benim dışımda çocukları yokmuş. Zaten beni de o gün zorunluluktan dolayı bırakmışlar. Yani dediklerine göre öyle.

Gençlik hataları işte.

Zaten artık insanlar beni bıraktıklarında üzülmeyi bırak, kafama bile takmıyorum.

Annem beni bıraktı.
Babam beni bıraktı.
Teyzem beni bıraktı.
Eniştem beni bıraktı.
Sa-ha beni bıraktı.

Aslında Sa-ha dışında hiçbirine gözyaşı bile dökmedim. Ama Sa-ha'nın gidişi beni kahretti.
Annem ve babam zoruyla psikiyatriste gitmeye başladım. Bana Sa-ha'yı aradıklarını ama Sa-ha'nın öldüğünü söylediler. En başlarda inandım mal gibi. Ama daha sonra sırf onu beklememi istemedikleri için öyle dediklerini anladım.

Zaten öldüğüne inanmıyordum ki Sa-ha.
Ama seni bulup, hesap soracağımdan asla kuşkun olmasın..








Selamlarrrr. Neler neler yapıyorsunuz?
Ben bu yurtta kuduruyorum. Ama 8 dakika sonra etüt var. Hem de 5 saatlik. Neyse hallederiz.

Kitabı sevdiniz mi?

En sevdiğiniz karakter?

Oy atmayı ve yorum yapmayı sakın unutmayın hee.

Sizi seviyorum.

Sadedilliadam123456
Sevgilerrrr.

WE ARE DUMB/YANG JEONGİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin