Hiç kimse istediği hayatı yaşamıyordu. Kimse, kendisini sevmeyen bir baba, ya da kaygısız bir anne istemezdi. Her kes, mecbur olduğu hayatı yaşıyordu...
Konuşmanın ardından Tolga kalktı. Odasına gitti. Kitap rafına yaklaştı. Yeni başladığı kitabı alıp yatağına oturdu. Kitabın kapağını açtı. Giriş kısmına baktı, ellerini kitabın üzerinde gezdirdi. Kitap, sokaklarda büyüyen, kendi başına hayatın çoğu zorluklarını gören bir kız çocuğu ile bağlıydı. Yaklaşık yarım saat kitap okudu. Okumayı severdi. Onu, insanlardan uzaklaştırıp derin bir huzurun içine götürürdü. Kaldığı yeri kitap ayracı'yla işaretleyip yanındaki komede'ye bıraktı. Gece lambasını açıp, odanın ışığını kapattı. Kendini yatağa attı. Günün yorgunluğu belli oluyordu bedeninin her köşesinde. Ellerini başının altında birleştirip, tavanı izlemeye başladı boş gözlerle. İzlemeye dalmışken uyuya daldığının farkında bile olmamıştı...
Sabah birden irkilip uyandı. Komidi'nin üzerindeki telefonunu açıp saat'a baktı. Saat 8'e geliyordu. Hemen yatağından kalktı. Yatağının karşısında duran boy aynasına gözü takıldı. Üstündeki kıyafetlerle uyuduğunun farkında olmamıştı. Yavaş ve ağır adımlarla banyoya ileriledi. Sıcak bir duş aldıktan sonra dolaptan daha ferah kıyafetler alıp giyindi. Saçını kurutduğu sırada telefonunun mesqj sesiyle durdu. Komidi'nin üzerinden telefonunu alıp açtı. Mesaj, vekili Berke beyden'di.
"Mert bana her şeyi anlattı, sizin için güzel bir yerde çok da büyük olmayan ama ideal bir ev ilanı buldum ve randevumuzu da aldım. Eğer müsaitseniz konum ata bilirim."
"Güzel haber. Konumu gönder, şimdi evden çıkıyorum."
"Başım üstüne, Tolga bey."Tolga, Berke beyin gönderdiği konumu açtı. Gerçekten de ev o kadar da uzak değildi. Üzerine deri ceketini alıp çıktı. Arabasına binip konuma yollandı. Yol boyu evi düşünüyordu. Radio'da çalan şarkı da fikirlerine ortak oluyormuş gibi, rahatsızlık vermiyordu...
"Ayrıldıkça yollar, yollar...
Her gece dualarım,
Bitmedi rüyalarım mutlu sonla.
Ağlama ben ağlarım,
Can bulur mu toprağım göz yaşında?..."Tutuşdurucuya koyduğu telefonuna baktı. Konuma yaklaşmıştı. Yaklaşık 5-10 metre daha ireliledikten sonra ev karşısındaydı. Arabayı kapısının yanında park edip indi. Etrafta Berke beyi görmedi. Geç kaldığını düşündü. Kapıya yaklaştı ve kolunu yavaşça aşağı doğru eğdi. Kapı açıktı. Ev'ini gördü. Çok da büyük değildi ama çok güzeldi. Ahşapdan yapılmıştı. Evin önünde küçük bir bahçesi vardı. Burda çoğu renkte ve çeşitte çiçekler vardı. Görünüşü insanı sarhoş ediyordu. Bahçeye göz gezdirirken gökyüzü mavisi gözleri bahçedeki sandalyelere takıldı. Berke bey elinde telefon, bir ayağını diğerinin üstüne aşırarak oturmuştu. Telefondan başını kaldırıp Tolga'yı görünce hemen ayağa kalktı ve yanına geldi. "Hoş geldiniz, Tolga bey." diyerek elini uzattı. Tolga onun elini sıkarak "Hoş buldum," dedi. "Ev çok güzel. Dışarıdan insanı büyüleyici görünüşe sahip. Gerçekten, işinin hakkını veriyorsun." dedi gülümseyerek. Berke bey mahçup bir şekilde, "Ne demek, her zaman Tolga bey. Size layık olmasa da çoğu evden bunu kendim seçtim. Umarım, içini de beğenirsiniz. Eğer bu gün onay verirseniz, ev yarın sabaha sizindir. İşlemleri sizin için kısalttım." dedi. Tolga gözlerini evden ayırmadan "Girelim bakalım," dedi.
Birlikte evin içini dolaştılar. Çoğu mobilyanın da eve uyumlu olarak ahşapdan olması dikkatini çekti. Kimin planıysa, ahşap yerlere bi tutkusu olduğu çok açıktı. Gezip bitirdikten sonra, yeniden dışarı çıktılar. Tolga emin bir sesle "Tamam," dedi "Onay veriyorum. Eşyalarımı sabahtan buraya taşıyacaksınız."...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ MAVİSİ GÖZLER
Teen FictionHayattaki her şeyden darbe yemiş bir çocuğun verdiği acı dolu savaş..