Sofrayı hazırlaması 30 40 dakika sürmüştü. Bu işleri pek sevdiği söylenemezdi. O yüzden bi hayli vaktini almıştı. Masadaki son mumu da yaktıktan sonra kapının zili çaldı. Aceleyle elindeki çakmağı sofranın rastgele bir yerine bırakarak kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında yüzündeki gülümseme büyümüştü. Gelen kişi Mert'ten başkası değildi. "Hoş geldin kardeşim," diye tebessüm etti ve kollarını açtı. Mert de gülümseyerek ona sım sıkı sarıldı. Çocukluktan beri bir birilerinin güzel kötü anlarında birlikteydiler. Şimdiki gibi...
"Hoş buldum ağabeyim," deyip Mert ondan ayrıldı. Tolga onun geçmesi için sağa doğru çekildi. Mert içeri geçti ve elindeki kutuyu ona uzattı. Tokga kapıyı kapatıp arkasını dönünce kutuyu görüp şaşırdı. "Bu da ne?" dedi şaşkınlık dolu gözlerle kutuya bakarken. Mert gülümsedi ve "Yeni ev alanlara ev hediyesi vermek gerekirdi sanırım," dedi. Tolga güldü ve "Hiç gerek yoktu ama çok sağol be kardeşim." dedi. Mert "Değmez," dedi ve evi incelemeye başladı. Evin her yerini etrafında dönerek inceliyordu. "Vay be" dedi "Çok güzel, hayırlı olsun." dedi. Tolga son düzenlemeleri de yapıp ona dönünce, "Yemek yiyelim mi? 2 saattir burda sofra için çalışıyorum," dedi. Mert "Sen o işleri becerir miydin?" dedi. Tolga "Ben her işte becerikliyim dostum, sadece sen görmüyorsun." diyerek rahat tavır takındı. Mert Tolga'nın bu sözlerine karşılık büyük bir kahkaha attı. Tolga'nın bazen bu kadar dobra olmasını seviyordu. Asla gardını düşürmezdi. Belki de böyle birisi daha önce hiç karşısına çıkmamıştı.
Tolga balkonu göstererek "Sofra orda," dedi. Birlikte evinin büyük balkonuna çıktılar. Balkonun karşısındakı boğaz manzarası aşırı büyüleyiciydi. Mert boğaza bakarak iç çekti. Hava yarı karanlık olduğu ve ışıkların yanmaya başladığı için boğaz sanki her zamankinden daha gösterişli duruyordu. Balkonun tırabzanına yaklaştı ve elini tırabzana koydu. Gözü boğazdan aşağı kayınca evin 20 30 metre aralığındakı ormanı gördü. Orman da sanki manzaraya eşlik ediyordu.
Tolga sırtını dayadığı duvardan ayırıp, "Manzara gerçekten karnımı acıktırdı. Sofraya oturmaz mısın?" dedi. Mert arkasını döndü. Gördükleri karşısında baya şaşırdı. Bu tür işleri beceremeyen arkadaşından böyle bir sofra beklemezdi. "Bu... Bunu gerçekten sen mi yaptın?" dedi. Tolga'nın dudağının kenarı yavaşça kıvrılırken "Ne sandın?" dedi. Mert yüzünü buruşturup "Hiç güzel durmuyor, tam da senin elinden çıkacak bir iş." dedi. Gülmemek için yanaklarının içini ısırıyordu. Onunla uğraşmayı çok seviyordu. Tolga'nın kendinden emin tavrı bir anda yok olurken Mert dayanamayıp kahkaha attı. Tolga sinirden çenesi seğirirken "Kes şunu!" diye bağırdı. Aşırı mükemmeliyetçi biri için bunlar çok büyük hakaret sayılırdı. Mert Tolga'nın ciddi olduğunu görüp kendisine çeki düzen verdi. "Tamam," dedi. "Bi tadına baksam fena olmaz." İkiside masanın arkasına, karşı- karşıya oturdular. Mert kendi tabağına pizzadan ve salatadan biraz koydu. Yemeye başladılar. Mert ağzını silip, "Maaliye değeri ne kadar?" diye sormadan edemedi. Ucuz bir şeye benzemiyordu. Tolga da ağzını silip ona döndü. "Pek bir değeri yok, indirime aldım. Yakındakı bir barda çalışıp parasını tamamlayacağım." dedi. Mert başını olumlu anlamda salladı. "İnşAllah," dedi "İstediğin her şeyin istediğin gibi gerçekleşmesi dileğiyle, kardeşim." Ne kadar ona bulaşmayı sevsede ona gerçekten değer verdiğini hiç bir şey değiştiremezdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ MAVİSİ GÖZLER
Teen FictionHayattaki her şeyden darbe yemiş bir çocuğun verdiği acı dolu savaş..