Soobin arabasına binmiş evine gidiyordu ve Yeonjun'un yorumuna verdiği yanıt yüzünden sırıtmasını durduramıyordu. Ne yapmıştı Yeonjun ona? Onu sevmeyi bir saniye bile durduramıyordu Soobin artık. Birini sevmeniz için yıllar geçmesi gerekmiyormuş demekki, diye düşündü.
Ve aniden telefon çaldı. Arayan kişi Yeonjun'du, Soobin tam sevinecekti ki aramanın üstündeki "Acil Durum" yazısını gördü.
Hemen fren yapıp konuma sürmeye başladı. Konum bir oteli gösteriyordu ve Soobin hiç sorgulamadan gidiyordu. Gerçekten acil olmasa Yeonjun'un orada ne işi vardı?
Hız sınırı tabelalarını hiçe sayarak 5 dakikada gelmişti konuma, neyseki uzakta değildi. Hemen gösterdiği kata çıktı ve odaya koştu.
Kapıyı hızlıca açtı ve odaya girdiğinde gördüğü manzara pek iç açıcı değildi.
Yeonjun'a doğrultulmuş onlarca silah. Silah, silah ve daha fazla silahlı kişi.
Arkalarında da sandalyede oturan Yeonjun'un annesi.
Soobin soğukkanlılığını koruyarak içeriye adımladı. Birazdan silahlar patlayacaktı ama kime doğru olduğu yalnızca odadaki 2 kişi tarafından biliniyordu.
Yeonjun'un yanına yürüdü Soobin. Elini beline koydu yavaşça, bu aslında "seninleyim, geldim ve seni koruyorum" demek istediğini hissettirmek içindi. Karşılarında duran adamlara ve silahlarına baktı teker teker.
"Burayı yakmamı ister misin?" diye sordu uzatmadan Soobin. Yeonjun'a dönüp fısıldamıştı.
Yeonjun, Soobin ile gözlerini birleştirdiğinde zaten kırmızı olan gözlerinin içinde bir şeylerin patladığını gördü. Sanırım geleceği gösteriyor, dedi içinden ve şu ortama rağmen kıkırdadı.
"Saçma bir soruydu. Anneme zarar gelmesine izin verme. Sana güveniyorum Soobin." dedi ve gülümsedi Yeonjun.
Soobin tekrar karşılarında dikilen adamlara baktı. Boş boş silah tutuyorlardı.
"Buradan çıkmanız için 10 saniye veriyorum. Çıkan kurtulur. 10, 9..."
Parmaklarıyla sayarken Yeonjun'a 'çık' işareti yaptı.Yeonjun onu dinledi ve odadan çıktı. Kapıyı da kapattı ve beklemeye başladı.
Soobin geri sayımı sürdürüyordu.
"3,2...1. Keyfiniz bilir." dedi ve hızlıca Yeonjun'un annesinin uykuya dalmasını sağlayıp adamlarla ilgilenmeye başladı.
Silahlarıyla birlikte ellerini ateşe verecekti sadece. Ve yaptı da.
İçerisi bağırtılardan ve alevlerden cehenneme dönmüştü ama Soobin'in umrunda değildi. Odadaki çoğu adam yanıyordu, aralarından geçti ve esas kişinin yanına geldi. Yere çökmüş korku dolu gözlerle alevlere bakıyordu.
"Merhaba, siz Bay Choi olmalısınız. Yani Yeonjun'un babası." dedi Soobin ve gülümsedi.
Soobin, odaya ilk girdiğinde o adamın yüzündeki berbat ifadeyi unutamıyordu.
O adamın elini değil de yüzünü yakma kararı aldı Soobin. Evet. Öyle yapacaktı. Şu iğrenç suratı gören insanların hepsinden özür dilemek istedi o an.
Soobin karşısında yerde oturan adamın yüzüne birkaç saniye baktı ve istediği şey oldu. Adam birden çığlık attı.
Yeonjun'un annesini kucağına aldı ve odadan çıktı hızlı adımlarla Soobin.
Yeonjun'un içeriyi görmesini istemiyordu o yüzden odadan çıktığı gibi kapıyı kapattı. Yeonjun'un annesini oradaki oturma takımlarından birine bıraktı.