13. Bölüm

83 6 0
                                    

Aradan saatleri geçmesiyle tamamen iyileşmiştim, ama beni iyileştiren sanki çay değilde Vural gibiydi. Bazen aptal aşıklar gibi konuştuğumun farkına varsam da, aptal olmayı kabul edecek durumdayım.

Onun yüzünde garip bir huzur vardı. Hiç tanımadığım bir huzuru yüzünde taşıyordu sanki, iyileşmemden saatler sonra, o saatler içerisinde, hep o huzuru gördüm çehresinde. Yanımda yarı yatmış pozisyonda saçlarımı okşuyor gibiydi elleri. Arada bir dikkatle dinleyince nefes seslerine şahit oluyordum. Titrek bir nefesi yoktu, aksine normal bir insana göre derin nefesler alıyor gibiydi. Derince içine nefesini çekiyor ve verirken de acele etmiyordu.

"Telefonun çalıyor." Dediğinde telefonumun gerçekten de sesini duymuştum. Beni öyle hipnoz etmişti ki duyamamıştım. Telefonu elime aldım, ana ekranda asla kaydetmediğim ama aklımda ezbere olan o numara vardı. Arayan babamdı. "Kim?" Dedi Vural benle aynı anda telefon ekranına bakarak. Ağzımdan tek kelime çıktı çok net bir şekilde: "Babam"

Vural'ın çenesi seğirdi bir an, sonra düzeldi. "Açma." Dedi bana aynı emin şekilde. "Sonra konuşursun." Ama, ben açmazsam olmazdı. Telefonlarını açmazsam beni bir şekilde bulurdu. Bir yandan Vural'a olan güvenim, bir yandan da babam ve korkutucu her şeyi. Neyi seçeceğimi bilmiyorum. Vural elimden telefonumu aldı, "Sonra konuşursun, ben olmadığım bir zaman." Dedi. "Ben varken konuşmanı istemiyorum." O varken. Haklıydı. Biraz göğsüne yaslandım, rahatsız olmuştum o telefonu açmamaktan ama göğsüne yaslanmamla o telaş üstümden uçup gitmişti. Gözlerimi kapatmak istedim, artık akşam olmak üzereydi. Başımı kaldırdım. "Vural," dedim. Ona Vural demek artık rahatsız etmiyordu. "Saatlerdir buradasın. Ben başkasının evinde bu kadar dursam kesin rahatsız olurdum. Gitmek istersen gidebilirsin. Sabahın köründe uyanmak uykumu getirdi." Sonra hızlıca ekledim. "Kovmak gibi olmasın da." Dedim. Yüz ifadesi değişmedi, "Rahatsız oluyorsan gidebilirim." Dedi anlayışlı bir şekilde. "Hayır, asla rahatsız olmadım. Gerçekten. Belki sen olmuşsundur diye." Kendimi açıklamak ister gibi konuşmuştum. "Uykun mu var?" Dedi, başımla onaylayınca elini başıma doğru götürdü göğsüne tamamen yatırdı, kendisi de tamamen uzanmıştı. "Uyuyabilirsin." Dedi. Sadece bunu dedi. Ama açıkçası, hareketi daha da uykumu getirmişti. Belli ki uyumamı istiyordu. Ona istediği şeyi verecektim.

Başımı yasladığım yer, kendimi en güvende hissettiğim yerdi sanki.

Tanışalı bir ay olmak üzere, ondan hoşlanmaya başladım, ona hislerim değişiklik gösterdi, ama sonra bir de şu oldu: ona herkesten çok güvendim. Bir şey yapmadı, ama güven hissedilince hissediliyor. Belki de Zehra yine haklı çıkmıştır. "Her şey, bana güven demekle olmaz." Bunu zamanında o söylemişti. Haklı çıkmıştı.

İçimden bir tohum, artık filizlenmişti. "Vural," dedim, "Sana güveniyorum. Hem de çok." Bu iltifat gibi sayılmazdı belki, ama o bilse, ben en çok ona güveniyordum. "Pişman olur muyum?" Evet. Ama ona evet değil, güvendiğim kişiye güvenim boşa mı diye soracak kadar zavallı olmama evet.

Bir hareketlilik hissettim, bakmaya çalıştığımda başımı çenesinin altına aldığını anladım. "Pişman olmazsın. Ben birini pişman edecek son insanım. Bunu da her yerde böyle bilirler." Ona inandım. İnanmalı mıyım diye sorgulamadan inandım hem de.
Sesini duydum. Bir soru daha kaldıracak halde olmamalı ki, "Bir kaç saat uyu. Ya da sabaha kadar fark etmez. Yarın iş başı." Dediğine burnumdan güldüm. Başımı geri çekip gülüyor muyum diye yüzüme baktı bir an. "Ciddiyim ben." Dedi ardından. "Ferah ve Selim yarın yoğun bir sipariş almışlar. Bizi yardıma çağırıyorlar. Gelmek zorundasın." Gözlerim kapalıyken kaşlarımı çattım. "Ah, cidden mi, ben yemek yapmaktan anlamam ki?" Dedim kendi kendime fısıldayarak. "İşte bu yüzden benden yemek eğitimi için hak kazandın. Uyu." Derin bir iç çekerek kendimi uykuya sonunda teslim ettim.

Tesadüf İhanet EderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin