17. Bölüm

89 2 0
                                    

Mikrofondan gelen sesle durduk, sadece ben ve Vural değil hepimiz durduk. Dans eden herkes. "Baylar ve bayanlar, sandıklar dağıtılıyor!" Bu Sercan değildi. Ama yine de dinledik. "Yerimize geçelim mi?" Dedim, cevap vermeden elimden tutup masamıza ilerledi. Hızlı adımlarla masaya geçmişken sandık bize gelmek üzereydi, hatta tam zamanında gelmiştik.

Önümüze iki kağıt bırakıldı.

Önce arkasına baktım, "Sahra Çölü" yazıyordu. Kim, neden birine Sahra Çölü diye lakap takardı ki? İçini açıp okumadan Vural'a kağıdımı gösterdim. "Baksana şuna, böyle bir lakabım olsa çok sinirim bozulurdu." Vural kendi kağıdına daha bakmamış gibiydi, kapıda baktı. "Tanımıyorum sanırım. Daha önce duymadım." Dedi. Volkan kendi kağıdından oldukça memnun gibiydi. "Süslü." Dedi. "Tanıyorum bu kızı." Göz kırptı.

Kağıdı ön yüze çevirdim. İçindeki yazıyı okumak için can atıyordum.
"Aşk bahar gibidir, hep çiçeklerle dolu ve topağı sevendir." Güldüm. "Bana çok uyan biri olmalı, baksana şuna." Dedim ve Vural'a gösterdim. Vural kağıdı bu kez eline alarak okudu. "Ne tesadüf değil mi?" Dedi şaşırmış şekilde. Kendi kağıdı onu memnun etmemiş olmalıydı. "Seninkinde ne yazıyor?" Diye sordum. "Tanıyor musun?" Vural çok çok umursamaz şekilde "Boş ver." Dedi. Kağıdı avucunun içinde sıkıştırmıştı. "Vural?" Dedim. Bana bakarak kağıdını yırttı. Kaşlarımı çatmış onu izliyordum. "Hiç. Hiç önemli değil." Dedi. Kağıdı küçük parçalara ayırmıştı. Ve yere salmıştı.

"Hoşuna gitmedi sanırım." Dedim şaşkınlığımı bastırmaya çalışarak. "Sorun değil. Sende ne yazıyor Volkan?" Diye Volkan'ın yanına sokuldum. Bana kağıdı gösterdi. "Aşk kırmızı ruj gibidir, her dudağa yakışmaz." Ufak bir kahkaha attım dayanamayarak. "Bundan ne yorumu yapabiliriz biliyor musun leydim?" Dedi ben gülmeye devam ederken. Dudaklarımı büzdüm öne doğru, "Bilmem," dedim ne diyeceğini merak ederken. "Ne yorum yapabiliriz?" Saçlarını havalı olduğunu düşündüğü şekilde ağırca eliyle düzeltti. "Öncelikle bunu yazan bayan süslü, keinlikle biri tarafından önce biraz üzülmüş olmalı. Hala kızgın. Ama dokunaklı bir aşk hikayesi ve en önemlisi güven bayan süslü için mükemmel olacaktır." Düşününce, haklıydı. Onun iyi ve kıvrak zekalı biri olduğuna gitgide emin oluyordum.

"Haklısın." Dedim başımı sallayarak. "Çokça güven duygusuna ihtiyacı var. Yanına gidecek misin?" Diye sordum. Başını salladı. Ama hayır anlamında salladı. "Sanmam. Ben o aşırı güvenilecek kişi değilim. İradem çok..." dedi ve nefes verdi. "Gariptir." Dedi sonra. Bükülen sırtımı dikleştirerek elbiseme daha rahat sığmaya çalıştım. "Anlamadım, aldatır mısın yani?" Dedim tek kaşımı kaldırarak. Başını salladı, yine hayır anlamında sallamıştı. "Hayır. Ancak aptallar elindeki bir kadını aldatır." Çok, şey konuşmuştu... Ciddi ve dominant. Aynı zamanda haklı. "Bazen fark etmeden bazı davranışlarım kadınların hoşuna gitmiyor." Dedi. "Ne gibi?" Diye sorunca hemen bir örnek verdi. "Mesela yanlışlıkla en yakın arkadaşını aşağılamışım. Bunu yaparken anlamamıştım. Ama arkadaşı resmen aptaldı. Tek söylediğim 'sence de beynin sana ağır gelmiyor mu?' Olmuştu. Ama yaparken fark etmedim yemin ederim!" Kaşlarım havalandı, "Vay canına, aslında söylediğin biraz aşağılayıcı doğru. Ama bunu hangi durumda söylediğin de önemli. Bazı insanlar beynindeki musluğu tutamaz." Dedim. Bazen böyle mantıklı şeyler söylemek insanı zeki hissettiriyordu.

"Vural," dedim yeniden ona dönerek. Usulca koluna dokundum, içten içe bir yere daldığını sanıyordum. Dokunduğumda irkileceğini düşünmüştüm. Ama aksine başını yavaşça bana çevirdi. Sanki içimdeki ve sesimdeki huzursuzluğu hissetmiş ve bunu yatıştırmak için hafifçe tebessüm etmişti. "Sanırım o kişiyle görüşmeyi kesinlikle düşünmüyorsun." Dedim omuz silkerek. Bu sefer tebessümü bir gülümsemeye dönüşmüştü. "Evet. Düşünmüyorum." Dedi önce, devam etti. "Hatta yüzünü bile görmemeyi tercih ederim." Hiç ama hiç sevmediği birinin çıktığını anlamıştım. "Sanırım ondan pek hoşlanmıyordun. kin tutan birine benzemiyorsun aslında. Hatta bence değilsin. Normal karşılarsın sanmıştım," dedim yerdeki ufak kağıt parçalarına bakarak. "Yani hoşlanmasan bile." Dedim son kez mırıldanarak.

Tesadüf İhanet EderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin