3. BÖLÜM: Affetmek bu kadar zor mu?

103 6 0
                                    

YELENA BELOVA

Saat 16:53'dü. Koridor da sıramı beklerken, dalıp gidiyordum. Aman tanrım, benden yine o günü anlatmamı isteyecekti.

O kadar çok yorulmuştum ki! Onu hatırlamaktan, anlatmaktan, yaşamaktan çok yorulmuştum. Terapi günlerinin gecesinde hep söylediklerim aklıma geliyor ve uyuyamıyordum. 

Bu gece de uyuyamayacaktım...

En sonunda sıra bana geldiğinde, içeriye girdim. Psikiyatr Emily Carter, camının önünde duran papatyaları suluyordu. 

"Hoş geldin." Bana doğru döndü, küçük bir tebessümle onu selamladıktan sonra geri papatyaları ile ilgilenmeye başlamıştı.

"Bugün hava çok güzel. Günlük güneşlik. Sen güneşli havaları sever misin?" 

"Yani ama daha çok yağmurlu havaları severim. Güneş bana pek hitap etmiyor." Emily Carter, bir kahkaha patlattı ve yerine geçti. "Tıpkı teyzem gibi konuştun. O da pek güneşli havaları sevmezdi. Yaşlılıktandı galiba!" Benim yüzümde hiç bir ifade göremeyince sustu.

Emily'in yüzündeki o gülüş silinmişti şimdi. "Yelena bir şey mi oldu?" 

Ellerimi sıktım ve düzensiz nefesler veriyordum. "Söyledim. Ablama söyledim." 

Emily hayret içinde bana baktı. Ağzını açmış beni izliyordu. "Ama sen kararlıydın. Asla ama asla Natasha bilmeyecek demiştin. Öğrenir-"

"Dayanamadım. birden çıktı ağzımdan." Emily ayağa kalktı ve benim önümdeki koltuğa oturdu. Mavi gözleri azıcık nemlenmiş gibiydi. 

"Peki rahatladın mı?" Derin bir nefes verdim ve gözlerimi tavana diktim. "Hem de çok." 

Emily, titreyen elime uzanıp, tutu. Elleri pamuk gibi yumuşaktı ve dokunuşu çok naifti. Mavi gözlerindeki merhameti görebiliyor hata hissediyordum. Bir abla edasıyla, silah tutmaktan nasırlaşmış elimi okşadı.

"Geçmeyen acılarımız, kanayan yaralarımız var, Yelena. Senin o yaralarına ancak affetmek merhem olabilir." İnanamayan gözlerle ona bakıyordum.

"Ruhumu öldüren birini nasıl affedebilirim." Emily sıcak bir tebessümle bu sefer öbür elimi de tutu. "Affetmek en büyük intikamdır. Acıların var biliyorum ama daha çok gençsin! Hayatını birileri için mahvetmeye değmez." Derin bir soluk aldı, aldık. "Önce babanı sonra Winter Solider'ı affet. Sonra da her şeyi oluruna bırak." 

Emily haklıydı. Bucky'i zaten suçlamıyordum. Onu hiç bir zaman suçlamadım. Hydra adamın hayatını elinden alıp, onu bir ölüm makinesine çevirmişti ama benim de zaten bu öfkem ona değildi. Benim bu öfkem beni hiç bir zaman kabullenmeyen, beni terk eden babam olacak adamaydı.

Emily ile olan Terapim bittiğinde hemen eve gittim.

Evde gördüğüm manzara pek hoş değildi. Kate smokin giymiş, saçını yapıyordu. Natasha ise kırmızı elbisesini giyinmiş, Wanda'la birlikte fermuarı kapatmaya çalışıyorlardı. "Sen ne ara kilo aldın!" Natasha oflayarak, karnını içine çekti. 

"Nat bebeğe zarar vereceksin!" Jane yatağın üstüne oturmuş, tırnaklarını boyarken, Natasha'ya kızmıştı.

"Ben ne ara bu kadar şişmanladım!" Natasha yalancı bir ağlamayla bana döndü. 

"Yelena hadi gel senin için aldığım elbiseyi giy. Bayılacaksın!" Güldüm. "Kesin benim nefret edeceğim türden bir şey seçmişindir!" 

"Giy yoksa seni vururum!"

"Yel, giy yoksa nat dediğini yapar!" Wanda bana siyah poşeti uzattı. Poşeti aldığım gibi odama gittim ve arkamdan kapıyı kilitledim.

Çekinerek, poşeti açtım ve içindeki elbiseyi havaya kaldırdım. Evet güzel bir elbiseydi ama çok kısaydı. Nat cidden bunu alırken ne düşündü! Kalın bacaklarım kim bilir bu elbisenin içinde nasıl gözükecekti?

BANA MASAL ANLAT BAY STARKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin