1. BÖLÜM

26 3 1
                                    

2 YIL ÖNCE YAZ TATİLİ
(MAYSA'NIN DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ)
"Maysa bir daha düşünelim. Bu böyle olmaz. Yakalanabiliriz." dedi Almila korku dolu sesi ile.
Elimle kabzasını kavradığım silahı daha çok sıkmıştım şimdi.
"Almila." dedim derin bir soluk alırken. "Korkuyorsan veya korkacaksan hemen şimdi terk et burayı. Geçen yazınkidoğum günümden bugüne, tam bir yıldır bu cinayeti planlıyoruz. Bu iş bugün burada bitecek."
Burnumdan solurken Evren kulağıma doğru eğilip;
"Yapmak zorunda değilsin. Senin yerine ben yapabilirim." diye fısıldamıştı. Bu söylediklerinden sonra başımı ona doğru çevirip gözlerinin içine baktığımda kaşlarımın istemsiz olarak çatıldığını hissettim. Bunu nasıl söyleyebilirdi?
Bir anda:
"Yapmak zorundayım ve bunu anlayamaz, hiç kimse!" diye parladım ona.
Bu tepkimden yola çıkarak benim için onu öldürmenin ne kadar önemli olduğunu anlamış olacak ki "Pekâlâ." deyip bir adım geride durdu.

"Bu dünyadaki süren doldu Sancaktar. Dilerim diğer dünyada bir sürüngen gibi yaşarsın." derken çekmiştim tetiği.
Gizem yerinde huzursuzca kıpırdandı. Son bir şey söylemek istiyordu belli ki. Konuşmasına müsaade ettiğimde şu sözler döküldü dudaklarından:
"Hiçbir hata, cezasız kalmaz. Hatırladın mı Sancaktar? Bunlar senin sözlerindi. Sen haklıydın. Hiçbir hata cezasız kalmıyor."
Bu sözler üzerine yüzünde kezzap, kollarında ve bacaklarında ise kesik izleri olan adamın gözyaşlarını hiçe sayarak silahımı ateşledim. Kurşun, adamın beynini delip geçerken her tarafta derin bir sessizlik vardı. O, geriye doğru yıkılırken sertçe yutkundum.
Derken, Evren elimdeki silahı hızla benden alıp ucundaki susturucusunu çıkarttı ve beline taktı. Ben de aynı hızla elimdeki eldivenleri çıkartıp geri çantama koydum.
Artık bir şeyi çok iyi biliyordum: Tüm acılar bitmiş, kâbus sona ermişti. Bunu biz başarmıştık.

ŞİMDİKİ ZAMAN
"Eee, hafta sonu ne yapıyoruz?" dedi Rüzgâr kendini koltuğa bırakırken.
Cihan elini söz hakkı alır gibi havaya kaldırarak:
"Evde kalıp sabahtan akşama kadar uyuyalım." demişti.
Fakat Rüzgar, bu cevabı duyduğuna pek de memnun görünmüyor gibiydi. Gözlerini devirdi ve ardından bize bakarak:
"Daha eğlenceli bir fikri olan?" diye sordu.
Oysa ben Cihan'ın fikrinekendimi şimdiden hazırlamıştım. Uyku en büyük aşkım desem abartmış olmazdım sanırım. Bıraksalar hayvanlarla eş zamanlı olarak kış uykusuna bile yatabilirdim.

En son kimseden ses gelmeyince Almila girmişti söze:
"Atalaylar yaza veda partisi veriyormuş. Ona gitmeye ne dersiniz?"
Rüzgar bu fikri sevmişti. Bunu, neşeyle büyüyen gözlerinden ve hevesle çırptığı ellerinden anlamıştım.
"İşte benim sevgilim. Fikir dediğin böyle olur. Öğren Cihan öğren." deyip Cihan'a laf atarken Almila'yı kendisine çekip saçlarından öpmeyi de ihmal etmemişti.
Cihan bu hallerine karşın sadece:
"Ne kadar da sıkıcı bir çift." dedi ve ardından da gözlerini devirdi.
Almila çatmıştı kaşlarını. Onun, şu tavırlarıyla sinirini bozduğuna fazlasıyla emindim. "Boş konuşma Cihan." dedi ve sonra Evren'le bana bakıp:
"Ee, gidiyor muyuz?" diye sordu.
"Siz gidin, benim pek keyfim yok." demişti Evren.
"Ben de bilmiyorum ama bir işim çıkmazsa size ayak uydurmaya çalışırım." diye cevapladım onu.
Hemen ardımdan Gizem:
"Ben de geleyim diyordum ama madem Maysa size ayak uydurabilirmiş, o zaman gelmeyeyim." diye inceden inceden laf sokunca öfkeyle bir nefes verip Cihan'a döndüm ve 'sustur şu aptal sevgilini' bakışı attım. Cihan da bakışlarımdan bir anlam çıkartmış olacak ki:
"Tamam kızlar. Yine gerilmeyin." diye ufak bir uyarıda bulundu.

Cihan'ı çok seviyordum ama yanındaki yapışıntı sünepe için aynı şeyleri söyleyemezdim. Kız; Teoman abinin kardeşi, Evren'in de öz kuzeniydi ama ikisiyle de uzaktan yakından alakası yoktu. Bir kere çok aptaldı ve bu da benim sinirlerimi fazlasıyla bozuyordu. Bu kızla tanıştığımız günden beri yıldızımız hiç barışmamıştı, barışacağa da benzemiyordu.
"Gerilmek mi? Bu kız beni gerebilir mi sanıyorsun?" dedim Cihan'a ithafen. Gizem cevap vermek için ağzını açacak olmuştu ki Rüzgar girdi araya:
"O zaman itiraz yok. Tüm ekip partiye gidiyoruz ve kurtlarımızı döküyoruz. Tamam mı?"
Kimseden ses çıkmayınca Rüzgar bu sefer:
"Tamam mı Evren?" diye sordu.
"Abicim bana bulaşmayın. Gidin kurtlarınızı mı döküyorsunuz ne yapıyorsanız yapın."
"Sen niye huysuzsun yine?" diye sordu ilgili kuzen rolüne bürünmüş olan yapışıntı sünepe.
"Huysuz falan değilim de." deyip tek tek bizi süzdü ve sonra: "Ya demeyeyim demeyeyim diyordum ama sizin aklınız fikriniz niye eğlenmekte? Biraz da ağırlığınızı koysanız, yaptıklarımızı hatırlasanız..." dedi bakışlarını Gizem'de durdurup.
"İki yıl olmuş kuzen."
Evren bu cevap üzerine tek kaşını kaldırıp kollarını da önünde bağlamıştı. Yaptığı hareketle kol kasları iyice belirginleşti. Sanırım kafamdan bile büyükler...
"Ama dava düşmedi değil mi?" Kimseden çıt çıkmayınca Evren devam etti sözlerine: "Gizem, abin hala bu olayın peşinde. Oğlum Teoman Komiser hala bizim peşimizde! Dibimizdeki adam bizi arıyor. Anlamıyor musunuz? Değil 2 yıl, 20 yıl bile geçse diken üzerinde durmamız gerekiyor."
Hararetli çıkan sesinden aslında ne kadar da gergin olduğunu anlayabiliyordum. Hoş, salak olmayan ya da algıları ciddi ölçüde kapalı olmayan herkes de bunu anlardı.
"Kardeşim, bulamayacak işte. Niye bu kadar kasıyorsun?" dedi Cihan. Bir yandan da esniyordu. Evren'e kıyasla fazlasıyla umursamaz bir görüntüsünün olduğunu söyleyebilirdim.
"Ben senin gevşekliğini kardeşim, gevşekliğini...!" dedi Evren de 'kardeşim' kelimesini iğneler gibi söylerken. "En sonunda ele vereceksiniz bizi." diye de eklemişti.
"Evren haklı. Çok rahat davranmaya başladık son zamanlarda. Böyle olmamalı." demiştim ben de Evren'le aynı fikirde olduğumu belirtmek istercesine.
"Rahat davransak ne olacak ki abi? Amma büyüttünüz siz de. Sancaktar öldü, intikam alındı. Her şey normale döndü. Arkamızda iz de bırakmadık ama siz bu 'rahat davranamayız!' kafasında devam ettiğiniz müddetçe dikkat çekeceksiniz. Asıl 'herkes' gibi davranmalıyız. Bu bizi daha iyi gizleyecektir." dedi Gizem.
Bunları söylerken bir bana bir Evren'e bakıyordu. Kim bilir, belki haklıydı da.
"Bu yüzden kuzen, bu partiye herkes gelecek. Tamam hadi, Maysa bile." Son sözünü söylerken gözlerini devirmişti.
"Bile derken?" diye sorarken bir yandan da içimden sabır çekiyordum.
"Hadi yine iyisin." demişti. "Seni de insan yerine koydum." Zorlama bir sırıtışla güldü.
Gözlerimden ateş fışkırırken suratına bakıp:
"Canın dayak istiyorsa bunu senin için atarım." dedim ve o da "Yok hayır, ben almayayım." diye karşılık verdi bana.

KARANLIK GECENİN ÇOCUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin