Üstümde bir ağırlık vardı. Manevi bir ağırlıktan bahsetmiyorum. Bildiğiniz üstümde bir ağırlık var. Etrafta çok karanlıktı. Acaba neden. Haa uyuyorum galiba.
Bilincim yeni yeni kendine geliyordu. Göz kapağımı zorda olsa aralamaya çalıştım. Ilk once her yer bulanıktı. Bir kaç kez gözlerimi kapadım ve açtım. Sonra netleşti. Gözlerimi açtığım gibi sırtıma bir acı saplandı. Bilin bakalım neden. Hepimizin iki büklüm yerde yatıp, beş kişinin bir döşeğe sığması yüzünden. Lan bu halimiz ne. Kafamı kaldırmaya çalıştım ve etrafa baktım. Üstümde ki ağırlığın sebebi de hâla kimin bacağı olduğunu çözemediğim bir bacaktı. Aslı kafasını yastığın altına koymuştu sadece bedeni gözüküyordu. Aslı'nın hemen yanında Deniz yorganla bütünleşmiş şekildeydi. Hepsini kendi üstüne çektiğinden. Buz gibi olmuştu kollarım. Arya'da hemen yanımdaydı. Gökçe'yi görememem dışında sorun yoktu. En sonunda üstümde ki ağırlığa katlanamadım ve çirkeflik modumu açtım:
-Kalkın laaaan.
Evet kurabiyelerimi (kusan emoji) böyle uyandırdım.
Arya hemen uyandı. Zaten uykusu ağır değildi bu kızın. İlk önce etrafa bi baygın baygın baktı. Doğruldu ve:
-Ay buradamı uyumuşuz ya.
-Evet Aryacım. Deniz bütün yorganı üstüne almış. Donduk. Vücudumun yarısı döşekte yarısıda yerde olduğu için sırtım şuan kırık. Ayrıca Aslı'nın sadece bedeni gözüküyor kafası yastığın altında muhtemelen bi yarım saate havasızlıktan ölecek. Kimse Aslı'ya dokunmasın. Uyanırsa uyanır uyanmazsada başımız sağolsun. Ha bu arada Gökçe kayıp.
Arya daha yeni uykudan uyandığı için dediklerimi sindirmede biraz zorlandı. Belirli bir süre sessiz durduktan sonra birden cırladı:
-Ayy okul.
Hay ben böyle işin. Bilmem kaçıncı derse yine geç kalmıştım. Bir sürü konu eksiğim vardı.
Arya küçük yer yatağından kalkmaya çalışırken çıkamadı ve kafamı destek olarak kullandı. Odadan çıktıktan sonra da bir kaç adım sesinin yanında evin dış kapısının açılma sesi geldi. Başımı biraz kaldırmaya çalıştım. Bu üç öküz hâla uyuyordu. Benim ve Arya'nın cırlayan sesine rağmen. En son köşede benimle aynı kaderi taşıyan Gökçe' yı bulmuştum, ayakları yerde sırtı da döşekteydi. Ikimiz ağrıdan ağlardık artık. Üstümde ki bacak ta Deniz'in bacağıymış. Hemen yattığım yerden doğruldum ve mutfağa doğru sessiz adımlarla ilerledim. Buzdolabının kapağını açtım ve sürahideki buz gibi suyu aldım. Sürahiyi tezgaha koyacakken ensemde bir nefes hissettim. Ağzımdan küçük bir çığlık kaçırmış olabilirim. Arkamı döndüm ve bir adet yeni uyanmış Deniz'le karşılaştım.
-Ödümü kopardın gerizekalı. Ne sessiz sessiz yaklaşıyorsun.
-Ne bileyim ya korkacağını.
Tezgaha koyduğum sürahiyi aldım ve Denize sessizce:
-Gel gel bak şimdi ne yapıcağım.
Ne yapıcağımı anlayan Deniz'in yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu. İkimiz mutfaktan sessiz adımlarla çıkıp uyuduğumuz odaya doğru ilerledik. Tatlı tatlı yok olmadı. Masum masum yok bu da olmadı. Çirkin çirkin uyuyan iki arkadaşıma baktım ve birazdan duyacağım küfürleri düşündüm. Bunu yapmalımıydım? Kesinlikle. Sürahinin kapağını açtım ve soğuk suyu üstlerine dökmeden önce Deniz'e :
-Aslı'nın yüzündeki yastığı çek. Yüzüne falan gelmezse ağlarım.
Deniz kısa bir şeytani gülüş attıktan sonra Aslı'nın yüzünde ki yastığı yavaşça çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAMPİYONLAR LİGİ
Roman d'amour5 kızın uyumsuz uyumları. Her birinin farklı hayatı, farklı düşünceleri, farklı karakterleri var. Çok saçma bir sebebe saatlerce kahkaha attıktan sonra bir karıncanın neden bu kadar küçük olduğuna ağlayabilen daha sonra da kendinize gelin deyip tek...