new era

37 3 13
                                    

Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapmış, üzerime rahat kiyafetlerimden birini geçirmiştim. Dün partide bana söylediği gibi bahçeye çıktım ve onu düşünmeye başladım. Ne kadar öfkeli olsam da bana zarar vermeyeceğini hissediyordum çünkü belli etmese de gözlerinde bana karşı olan ilgiyi görmüştüm. Sevdiklerime zarar vermesi daha olası olduğundan kendimi kurban vermeyi tercih ettim. Gözlerimi kapatttım ve önümde durduğunu hayal etmeye başladım, uzun kirpikleri, dolgun dudakları, iri cüssesiyle önümde durmuş bana bakıyordu.

"Doğru kararı vereceğinden hiç şüphem yoktu Davina. Elini uzat, hadi."

İçimi yeni bir ürperti sararken bu kez ona karşı çıkmadım, uzattığı eli tuttum. Elim neredeyse avucunun içinde kaybolacaktı. Hızlanan kalbimle beraber bakışlarımı gözlerine çıkardım ve bana kaygıyla baktığını fark ettim. Bu az da olsa rahatlamama yardım etti.

"Şimdi," bir elini çeneme götürerek çenemi kavradı ve yukarı doğru kaldırdı, "ben sana gözünü aç demeden sakın gözünü açma."

Kafamı onaylar şekilde sallarken gözümü kapattım ve kendimi onun kollarına teslim ettim. Belimden kavrayarak beni kendine biraz daha yaklaştırdı, ayaklarımın yerden kesildiğini hissettiğimde korkuyla gözlerimi daha sıkı kapattım ve kollarımı boynuna sardım.

"Javadd, ne oluyor? Bu da neyin nesi?"

Minik kıkırtısını duyduğumda kalbim daha da hızlandı. Bana bu kadar şefkatli yaklaşma sebebinin ne olduğunu bilmiyordum ama buna kanmamam gerekiyordu.

"Neden gülüyorsun? Artık gözlerimi açmak istiyorum."

"Çok sabırsızsın Davina'm, en sevdiğim huylarından biri de bu. Hadi gözlerini aç ve etrafına bak."

Ayaklarım tekrardan yere değdiğinde ona bir kertenkele gibi yapışmayı bırakıp kollarımı boynundan çekerek arkaya doğru sendelendim. Beni neyin beklediğini bilmediğim için yavaş bir şekilde gözlerimi açtım. Fakat gördüğüm şeyle tekrardan gözlerimi kapattım ve gerçek olup olmadığını anlamaya çalıştım.

"Bu gerçek mi? Yani, ben Yunanıstanda mıyım?"

Sevinçten çığlık atmamak için ellerimle ağzımı kapattım ve dolan gözlerimle ona baktım. Bakışlarıma karşılık vererek yanıma yaklaştı, yukardan aşağı doğru bana bakarken alnıma bir öpücük kondurdu. Öpücüğüyle bedenim heyecanla kavrulurken, olayın mantıklı tarafını düşünmem gerektiğini kendime hatırlattım.

"Bana neden bu kadar iyi davranıyorsun? Bütün sorularıma cevap vereceğini söylemiştin. Sen kimsin? Ve ya sen nesin?"

"Hala çok sabırsızsın, ama sana göstermek istediğim bir şey var."

Aniden bedenimden uzaklaştığında kendimi boşluktaymış gibi hissettim. Bakışlarımı yüzüne kaldırıp sorgular bir şekilde ne yapacağını bekledim fakat bir değişiklik olmadı. Aniden sırtında ciddi anlamda yanan kanatlar belirdi. Gözlerim fal taşı gibi açılırken ne yapacağımı bilmeyerek arkaya adımladım.

"Sen, sen nesin böyle?"

Gülümseyerek kanatlarını tekrardan sakladı ve  önüme geldi, beni kolumdan tutarak denizin kıyısına doğru yavaşca yönlendirdi. Kalbim heyecandan yerinden çıkacakmış gibi atıyordu, acaba çok büyük bir günah işlemiş miydim? Şu an onun cezasını mı çekiyordum. Denizin kıyısında oturduğunda beni de yanına çekti ve kucağında oturmamı sağladı. Yüzüm utançtan kızarırken, bunun şu anda önemli olmadığını kendime hatırlattım ve başımı kaldırarak gözlerine baktım.

"Ben düşmüş bir meleğim. Kendi kibirime yenik düştüm, insanların hepsinin benim kontrolum altında olmasını istedim ve sonuç olarak bununla baş edemeyerek kovuldum. Güneşe çok yakın uçtum ve aniden yere çakıldım. Uzun süre dünyada kalmak zorundaydım, ta ki seni görene kadar. Eğer birine yardım etseydim o kişinin koruyucu meleğine dönüşecektim. İlk başlarda sana kötü davrandım, seni korkuttum sebebi kendini tehlikede hissetmeni sağlamaktı. Ne zaman sana kötü davrandıysam sonrasında bu kötülüğümü kapatacak bir iyilik de yaptım. Düşündüğün gibi kötü biri değilim, sadece çıkarlarıma göre haraket ettim. Demem o ki, bana kanatlarımı sen kazandırdın Davina. Ve bunun için sana minnettarım."

Kulaklarım duyduklarım karşısında uğulduyor, bedenim stresten titriyordu. O bir melek miydi? Ne diyeceğimi bilemez şekilde kucağında oturmaya devam ediyordum. Bakışlarımı dudaklarına kaydırarak hala hayran olduğum dudaklara uzunca baktım. Ne yapıyordum ben, iyice saçmalamıştım.Acaba içimde kendimle çelişkide olduğumu da anlayabiliyor muydu? Ve ya aklımda kendimle konuşurken bunu duyabiliyor muydu?

"Evet, duyabiliyorum. Kalbinin neden bu kadar hızlı attığını da biliyorum. İlk gün karşına çıktığımda sana söylediğim gibi kanının akışını da hissedebiliyorum Davina. Bedeninle ilgili her şeyi hissedebiliyorum. Hatta son bir kaç dakikadır dudaklarımın ne kadar dolgun ve öpülebilir olduğu hakkında kendi içinde çelişiyorsun değil mi?"

Gözlerimi kırpıştırarak sakinliğimi korumaya devam ettim.

"Düşündüğüm herşeyi duyarsan bu bana özel olmaz, sanırım cezalandırılmayı hakettin."

Beni isterse ayartabilirdi ama yapmadı. Sonuçta melekti şimdiye kadar bir çok şey yapmıştı. Bu sefer kendi isteğimle üzerine doğru eğildim ve dudaklarımı dudaklarına yaklaştırdım. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi alt dudağımı açlıkla emerken, bir elini belime doğru kaydırdı. Ellerimi ensesinde birleştirdim ve saçlarıyla oynarken öpücüğümü derinleştirdim. Onu cezalandırmak için alt dudağını ısırarak kendime doğru çektim. Bir süre sonra ayrıldığımızda dudakları şiş bir şekilde bana bakıyordu.

"Bu hayatımın en güzel öpücüğüydü."

Artık geri dönüş yoktu, her şey daha yeni başlıyordu. Pişman olmak için çok geçti, bunun sonucu olarak ya kendimden nefret ederek ölmek için Tanrıya yalvaracaktım, ya da seçtiğim hayata boyun eğecektim. Tek bildiğimse, bir çift ela gözün beni bu kadar mutlu etmesinin hastalıklı bir şey olduğuydu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 30 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Disappeared Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin