1. "hayat yaşanıyor"

9 1 0
                                    

" kaderimiz niye avucumuzun içinde yazılıdır bilir misin? "

Mavi gözlerini karşısında titreyen bedende gezdirdi.

"gerektiğinde gizleyebilelim diye..peki, niye bilir misin?..."

Diyerek devam ettiğinde elleri bağlı olan adamın diş takırtılarını duyabiliyordu.

"çünkü güç, gizden gelir. gerçek niyeti ise kimse bilmiyecek.."

Adama yaklaştı ve yüzüne baktı.

Korku ve endişe gözlerinde ki son bakıştı.

Kafasına doğru hızla çektiği silahı saniyeler için beynini patlatmıştı.

"kaderin sırrındır; kaderini kimseyle paylaşmayacaksın..."

Koruması adamı alıp giderken Louis adımlarını koltuğuna doğru geri götürdü.

"Öhm.."

Sesle beraber kapıya baktı.

"Andy?"

"Evet benim"

İçeri giren oğlana baktı.

"Sana bir kaç haberim var"

Louis ona bakıyordu, beklediği o haberi istiyordu.

Andy'nin gözü ise bir kaç korumanın sürüklediği adamdaydı.

"Onu öldürdün mü?"

Louis kafa salladı.

"Peki ama neden?"

"Bir mafya geleneği olarak, öldürülen koskoca Pecorelli'nin ağzına taş tıkılmıştı hatırlarsın.. Bunun anlamı, Pecorelli'nin bir daha asla bir isim ele veremeyeceğiydi..."

Andy gözlerini kocaman açtı.

"Köstebek Colin'miydi??"

"Evet ve Colin artık ölü. Sen anlat bakalım.."

Andy kafa salladı.

"Kardeşinden bir haber vermeye geldim ancak hoşuna gitmeyecek"

Louis merakla Andy'e baktı.

"Maalesef cezası daha çok arttı ve şuan onu çıkartmamız mümkün değil"

Louis kafa salladı.

"Bu kadar şeyi yapıp kendini ele vermişken ona zaten yardım edemem Andy."

Andy kafa salladı.

"Başka bir emrin var mı?"

"Anderson hangi clup'te takılıyor? Onunla görüşmeliyim."

Andy kafa salladı ve masadaki kağıt kalemi alıp adresi yazdı.

"Burası ancak karışık bir ortamdır. Pek fazla gittiğiniz alanlara benzemiyor."

Louis güldü.

"Sorun yok. Anderson ile görüşeceğim süre bana yeterlidir"

Andy kafa salladı ve Louis'in emri ile oradan çıktı.

Louis ise arabasına doğru adımladı ve adrese baktı.

Telefonunun sesini duyduğunda ekrana göz attı.

"Ne var Elena?"

"Beni aramamanı söylemiştim"

Louis, sinirden telefonu nişanlısının yüzüne kapattığında adrese baktı ve sürdü.

Adrese geldiğinde şaşkınca etrafa bakındı.

İçeriye girdi ve gürültüye aldırış etmeden yürüdü.

"Anderson? Richard Anderson?"

Barmene sorduğunda barmen onu işaret etti.

Louis kafasını çevirdiğinde köşe koltuklarından birinde oturmuş olduğunu farketti.

önünde dans eden bir kaç kızı gördüğüne emindi.

onların arasına girdi ve ellerini pantolonun cebine koydu ve dikçe Anderson'a baktı.

"Ooo Louis!"

"Sen buralara gelmezsin..ne oldu?"

Louis yanına doğru ilerledi ve oturdu.

"Seninle konuşmalıyız, şunları yollada konuşalım"

Anderson ise çok gamsız bir adamdı.

"Asla olmaz...özellikle aralarında biri var onu izlemeye geliyorum."

Louis burnundan solumaya başladığında sarışın çocuk yaklaştı.

"Hoş geldiniz ne içerseniz müessesemizdendir."

Louis güldü.

"James?"

"Evet..? Aaa.. Louis?!"

Bir anda birbirlerine gördüklerine sevinen ikiliye garipçe bakan Anderson sırıttı.

"James bu barın sahibi"

"Aaa öyle mi? Benim çok eski bir dostumdur"

Louis konuşurken James gülümsedi.

"Size her şeyin iyisini ayarlamak gerekir. Kızlar da dahil.."

Louis hızla kafasını olumsuzca salladı.

"Hayır hayır.. benim pek işim olmaz. Kızlar falan yok, ben hoşlanmıyorum bu tarz şeylerden"

James gülümsedi.

"Anladım, merak etme ben anladım seni!"

James göz kırpıp gittiğinde, Anderson Louis'e döndü.

"Ne konuşacağız?"

Kızlar kesilen müzikle içeri gittiklerinde Louis rahatlamıştı.

"Colin öldü."

Anderson kocaman gözlerle baktı.

"O en iyi mafyalardan biriydi? Nasıl olur?"

"Muhpirlik yaptığını öğrendik, bir adım daha isteğime ulaşmak üzereyim Richard."

Bu sırada yüksek sesle açılan müzikle Anderson güldü.

"O hain'i bulmamıza az kaldı demek.."

Dediğinde Louis kafa salladı gelen iki kız dans etmeye başladı.

"Sarışın kız favorim! Anastasiaa..."

Louis, Richard'a göz devirdiğinde James içecekleri masaya getirip koymalarını söylmişti.

"Diğer kızı ilk kez görüyorum... çok güzelmiş."

James gülümsedi.

"Benim arkadaşım o.."

Demesiyle James, Louis'in yanına oturdu.

"Uzun zamandır seni görmedim.."

"Evet, demek senin burası.."

Louis konuşunca göz ucu ile kızlara baktı.

Kumral olanı içeri girdiğinden beri gözüne iliştirmişti.

Uzaktan onu süzerken, yavaş hareketleri, dudaklarını ve bedenini kıvırışı dikkatini çekmişti.

"Arkadaşın bu mu?"

Göz ucu ile sorduğunda James olumlu kafa salladı.

Dalgalı ve hafif kıvırcık bal rengi saçları yüzünün bir yanını kapatmasına rağmen, o parlak yeşil gözlerini görebiliyordu.

İşin en ilginç yanı ise Louis kendine hayret etmeye başladı.

şuan hiç tanımadığı biriyle garipçe bir şekilde göz temasından kaçınmıyordu.

Gözlerini geri alamıyordu.

Zorlanıyordu.

BALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin