Sizin hiç yediğiniz fiziksel darbe sonuncu gözünüz karardı mı?Benim karardı. Göğüs kafesime yediğim tekme sonucu yere yığılmış nefes alış verişimi düzene sokmaya çalışıyordum.
Beni bu hale getiren CANIM arkadaşım Selin ise yanımda diz çökmüş bir yandan yanaklarının içini ıssırıp gülmemeye çalışıyordu bir yandan da iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu.
"Bütün kemiklerimi kırdın vicdansız!" diyerek ona kızıyordum. Haklıydım sabahtan beri düşmana vurur gibi vuruyordu. Kırılmadık kemiğinin kalmadığını düşünüyorum.
"Hadi ama Asena?! Seni hiç böyle mızmızlanırken görmemistim. Sen yoksa antrenmandan kaçmaya mı çalışıyorsun?"
Dediklerine karşılık sinir bozukluğuyla güldüm. Antrenmandan kaçtığım doğruydu ama sert vurduğunu kabul etmiyordu.
Sinirli bir şekilde ayağa kalktım. Selini arkada bırakarak ayaklarımı yere vurarak soyunma odasına ilerledim. Bugünkü antrenman baya yorucuydu. Kendimizce antrenman yaptığımız için karate giysilerimi giymemiştim. Altımda eşofman üstümde de siyah bir tişört vardı. Üstüme kapşonlumu alıp çantamdaki suyu tepeme diktim.
Suyumu kana kana içerken aklıma gelen şeyle gözlerim fal taşı gibi açıldı. SAAT KAÇTI? Kahretsin. Hemen çantamın iç cebinden telefonumu çıkarttım. Saat altıyı çeyrek geçiyordu. Yemeğe yetişmem için bir buçuk saate yakın bir sürem vardı.
Babamın bugün akşam saat sekizde iş yemeği vardı. Aslında babam benim yemekte olup olmadığımı umursamazdı hatta fark bile etmezdi lakin anlaşma yapacağı Bu şirket gerçekten önemli bir mertebeye sahipti ve babamın şirketi ile iş yapmış olması bize çok büyük bir katkı sağlardı. Anlaşma yapacağı şirketin sahibi eşi ve çocukları ile gelecekti. Bizim de onlara mutlu bir aile tablosu çizmemiz gerekiyor. Yoksa çok sevgili babamın anlaşması falan sekteye uğrardı aman Allah korusun (!) eşyalarımı toplayıp soyunma odasından çıktım.
Selin'de ileride kum torbasına ardı ardına yumruklar atıyordu. Selin benim en yakın arkadaşımdı. Selinle aynı lisedeydik (yani son olaylar olmadan önce) ve küçüklerimizden beri karateye beraber gidip geliyorduk. Bazen ne kadar sinir bozucu olsa da hep benim arkamı kollar ben de onun.
Yanına gittiğimde beni fark etmesiyle yüzünde haylazca gülüş belirmesi bir oldu. "Sonunda geldin. İyisin değil mi? Ambulansa gerek var mı?"
Dedikleriyle beraber kaşlarımı çattım. Benimle dalga geçiyordu Pislik! Acaba arkadaşları bir kenara bırakıp karnına tekmeyi geçirsem mi? Tabiki bunu yapmadım sadece göz devirmekle yetindim.
Aklıma akşamki yemek gelince Seline döndüm. "Ben artık kaçar malum iş yemeğinde aile tablomuzu geç kalarak zedelemek istemem" bu akşam bir şeyler olucaktı ama ne olacağını tabiki bilemiyorum.
"Nedense bu iş yemeğini batırmak için elinden geleni yapacakmışsın gibi geliyor. Aman diyeyim bak Asena sakın ama sakın böyle bir şey yapma Bu babanla aranızı daha çok açar."
Doğruyu söylemek gerekirse Selininde haklılık payı vardı. Küçük bir parça bu yemeği mahvetmemi söylüyordu fakat geri kalanım bununla uğraşmak bile istemiyordu ve ben çoğunluğu dinlemekte kararlıydım.
Yalnız Selin'in yanıldığı özellikle bir nokta vardı. Benim babamla aramın daha çok açılacağını söylüyordu. Benimle babamın arasının olduğunu söylüyordu. Diyemedim ki babamla benim açılacak Bir aramız bile yok.
Bunun bütün suçlusu babamdı. Onun her şeyden daha çok değer verdiği işi bizim ailemizin parçalanmasının en büyük sebebiydi. Annem babamdan ayrılarak kendini kurtardı ayrılıklarından bir yıl geçtikten sonra bir adamla evlilik yaptı. İlk başlarda beni de yanına almayı çok istedi lakin ben istemedim. Çünkü bir yandan onu da suçluyordum. Eğer hemen kendini kurtarmak isteyip bu aileyi parçalamasaydı birlik olup belki de babamın bu işi sevdasına psikolog yardımıyla son verebilirdik lakin o Bu aileyi dağıtmayı tercih etti. Annem gittikten sonra da babam kendini işine daha çok verdi bir kızının olduğunu unutacak kadar. Ardından da aramız daha da çok açılmaya başladı.
Annemle babamın bana bir çocukluk borcu var. Diğer çocukların aksine benim çocukluğum yalnızlık ve göz yaşından oluşuyordu. Bu durum İlk başlarda beni çok sarsmıştı köşelerde ağlayan sulu göz ıslak burun bir çocuk haline gelmiştim. O yüzden bir türlü büyütemediğim çocuk yanım ikisine de küstü.
Sonrasında karete ile tanıştım sanki yalnızlığım bir nebze daha azaldı. Hayatı olan bütün nefretimi karete ile beraber üzerimden attım. Tabii o zamanlar Selinle de arkadaştım. Onun bana çok büyük bir katkısı oldu. Sonra ise güçlü olmayı öğrendim ve artık gerçekten mutluyum çünkü benim suçum olmayan şeylerden dolayı kendimi üzmekten vazgeçtim.
Seline başımla selam verip salondan çıktım. Motorumun yanına geldiğimde kaskımı takıp motoruma bindim. Aklımdaki karışık düşüncelerle hız ibresini yüze getirdiğimi bile fark etmedim.
İlerdeki trafiği gördüğümde bir ara sokağa girdim. İki saat trafikte beklemek yerine yol biraz uzatabilirdim. Ara sokakların saatten dolayı boş olması benim de işime geldi bu sayede hızımı azaltmaya gerek duymadım.
Her sokakta ilerlerken başka bir yoldan gelen siyah bir araba önüme geçti lakin arabanın içinde bir sorun var gibiydi çünkü araba sürekli zikzaklar çiziyordu. Şoför sarhoştu ya da dikkatini dağıtacak bir işle meşguldü. Arabanın bu değişken halleri karşısında tedbiren hızımı düşürdüm lakin kesinlikle önündeki arabanın ani bir fren yapmasını beklemiyordum.
Evet ani bir frenle önümde durdu. Arabayla aramda yavaşlayabileceğim kadar uzun bir mesafe olmadığı için motoru sağa kırdım. Arabayı çarpmaktan kıl payı kurtulmanın rahatlığını yaşarken ölüme döndüğümde gördüğüm şeyle birlikte şansıma lanetler yağdırdım.
Duvar. Karşıma duvar vardı. Dudaklarından çıkan çığlığa engel olamadım iki saniye içerisinde karşımdaki duvarı bodozlama girecektim.
Kahretsin..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ YOK
Teen FictionYaşıtlarından farklı olan birbirlerini tanımayan gençler Onlar "seçimsizler" Toplum tarafından istenmeyenler