Bölüme başlamadan önce demek istediğim bir şey var
Bu bölüm bolca yorum yapmayı unutmayın yorumlarınızı okumak beni mutlu ediyor ♥️🍄Gözlerimi açtığımda Ezgi acaleyle bir şeyler arıyordu. Kaşlarını çatmış dikkatle odayı gözden geçiriyordu. Onun ciddi hallerine pek alışık değildim. Neyi aradığını çok merak etmiştim ama sormaya da baya üşendim.
Lavaboya gittim ve yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Çenemde küçük bir sivilce çıkmıştı. Yüzümde çok sivilce çıkmazdı. Hayattaki bütün şansımı kullanmış olabilirim.
Banyodan çıktım ve altıma haki yeşili bol bir pantolon üstüme de siyah uzun kollu bir crop giydim. Aslında kolye takmayı sevmezdim ama çok küçüklüğümden beri olan bir kolyem var. Ne zaman o kolyeyi taksam günüm daha iyiymiş gibi geliyor.
Kolye sade, gümüş rengindeydi. Ucunda ise mavi taşlı bir kalp vardı. Kalbin ise kenarlarında kanatlar vardı. Bu kolyeyi anneme sorduğumda eski bir komşumuz hediye etti demişti. Durumumdan dolayı o kişiyi hatırlamıyordum. Yapcak bir şey yok.
Odaya geri döndüğümde Ezgi yoktu. Belki aradığı şeyi bulmuştur ya da hala bulamamış dışarda aramaya karar vermişti.
Odanın kapısı tıklatılınca kapıya doğru döndüm ve kapıdaki kişiye helebileceği konusunda ses verdim. Odaya siyah kalem etek üstüne bordo gömlek giyen, saçları çene hizasının biraz altında biten , koyu mavi gözlü bir kadın girdi. Bu kadının adı Ayça olmalıydı. Başka bir adamla konuşurken duymuştum. Eğitmen olmadığını biliyordum ama buradaki yerinin ne olduğunu hala öğrenememiştim.
"Bugün saat 14.00'da 6. Kattaki toplantı salonun da oluncak. Diğer eğitmenlerizinle tanışacaksınız ve sizinle bir konuşma yapacaklar." Şimdiye kadar sadece 4 eğitmen ile tanışmıştım. Burda kaç eğitmen olduğunu merak ediyordum açıkçası.
Kadına anladığımı belirtmek için kafamı hafifçe yukarı aşağı salladım. O da geç kalmamamı tembihleyerek odadan çıktı.
Saate baktığımda toplantı saatine daha 5 saat vardı. Yemekhane de 10 da kapanıyordu. Bugün biraz geç kalmıştım. Yemek hane 3. Katta yer alıyordu ve baya genişti. Yemekleri de gayet güzeldi. Küçüklüğümden beri yemek seçen bir insan oluşumdur. Her yemeği yemem. Şansıma burda her öğün eşit çeşit yemek yapılıyordu. Bu sayede asla aç kalmıyordum. Aslında açlık pek bana koymazdı, alışkındım ben açlığa.
Asansör ilerleyip düğmeye bastım. Koridor her zamanki gibi sessizdi. Görünürde kimse de yoktu. Bir çoğu yemekhanede olmalı.
Yemek haneye gittim ve tabağıma bir kaç şey aldım. İçecek kısmına geçtiğimde sadece bir su almakla yetindim. İçeceklerin hiçbiri ilgimi çekmiyordu. Küçükken çikolatalı sütü çok severdim şimdi ise tam aksine asla ağzıma sürmem.
Masaların her biri 7 kişilikti. Ayaz, Okan, Serra ve Aslının olduğu masaya geçtim. Hepsi tabaklarına gömülmüş yemek yiyordu. Serra hariç. Tabağındaki yemeklerle oynayıp duruyordu. Canı bir şeye sıkkın gibiydi. Serra hakkındaki düşüncelerimden biri de çok gereksiz bir içine kapanıklığı olduğuydu.
Kulağına eğilip neyi olduğunu sorduğumda bana ürkmüş bakışlarla baktı. Hadi ama korkacağı ne vardı alt tarafı neyi olduğunu sordum. Öcü değilim ben.
Bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı ama sanki bir şey onu susturdu ve ne söyliycekse söylemekten vazgeçti. Belli belirsiz bir mırıltı ile "Boşver" dediğini duydum. Hemen kafasını önüne çevirdi. Tabağındaki yemeğe eziyet etmeye devam etti.
Onu düşünüp sorunda kabahat. Aman banane be. Yemekhanede yüzünü hep gördüğüm ama isimlerini bilmediğim bizim yaşımızdaki başka insanlarda vardı. Onlar sanırım ilk derse gelen Eğitmen Açelya'nın bahsettiği ikinci gruptu.
Yemeğimi bitirip yemekhaneden çıktım. Bir haftaya yakın süredir burada olmama rağmen etrafı hiç gezmemiştim. Bir ara gezebilirdim. Meraklı ama üşengeç bir yapım vardı. Bu ikisi bir araya gelince ne yapacağım hiç belli olmuyordu.
🕸️🕸️🕸️🕸️
Toplantı saati yaklaşıyordu. Asansöre doğru ilerledim. Ben tam odamdan çıktığımda Defne de odasından çıkmış. Yaklaşık 4 adım arkamdan geliyordu. Bu kızda çözemediğim şeyler vardı ve bu durum beni tedirgin ediyordu. Her zaman bilinmezlikten nefret etmişimdir. Hatta en büyük korkum "bilinmezlik" denebilir. O yüzden bu kızın etrafımda dolaşması içimdeki huzursuzluğu ortaya çıkarıyordu. Bir an önce bu kızın olayını çözmem lazımdı.Asansör geldiğinde benim hemen arkamdan o bindi. Karşılıklı bir şekilde asansöre yaslanmıştık. Baştan aşağı incelemeye başladım onu. Kahverengi, katlı kesim saçları vardı. Boyu 1.55 civarında olmalı. Çenesinde küçük bir ben vardı. Gereksiz bir bilgiydi ama kızı her şekilde inceliyordum. Fark ettiğim bir diğer şey ise bileğindeki bir kaç kesik iziydi. Bunları gördüğüm anda kaşlarım benden izinsiz çatıldı.
Bakışlarımı anında gözlerine çıkardım. Sorgulayan bakışlarla bakıyordu. Onu bu kadar uzun süre incelemem garibime gitmiş olmalıydı normal olarak. Asansörün kapısı açıldığında anında gözlerini kaçırarak asansörden çıktı.
Hemen kendimi toparlayıp bende arkasından gittim. Bileğindeki izleri merak ediyordum ama bu merakım anlamsızdı. Beni ilgilendirmezdi sonuçta.
Toplantı salonuna girdiğimde karşımda uzun bir masa vardı. Çevresinde bizim ekipten bir kaç kişi oturmuştu bile. Bende Savaş'ın yanında yerimi aldım. O sırada bakışları bana döndü.
"Selam, naber Asena"
"İyi galiba, senden?" Deyince yüzünü geri önüne çevirdi.
"İnan hiç bilmiyorum. Kardeşimi arıyor her yerde gözlerim. Bir süredir görüşemedim. Onu merak ediyorum." Kardeşini bu kadar düşüncek ne olduğunu merak etmiştim. Tek çocuktum ben. Yani anlamam kardeşlik bağlarından falanda.
"Kardeşin kaç yaşında?" Diye sorunca gülmeye başladı.
"Aynı yaştayız. Yani Barışla ikiziz. O diğer ekipte olduğu için görüşemiyoruz. Şimdiye kadar ne yapsam yanımda o olduğu için gözüm hep onu arıyor."
Bir ikizi olması çok güzeldi. Küçükken hep bir ikizim olsun istemiştim. Çünkü bana göre insanı kardeşi yargılamazdı. Hep yanımda olurdu. Küçüklük hayalleri işte.
"Çift yumurta mı? Yoksa tek yumurta mı?"
"Aslında tek yumurta ikiziyiz fakat tıptaki küçük ihtimallerden birisine denk düşmüşüz. Yüzlerimiz aynı olmasına rağmen saç renklerimiz farklı. Ben siyah saçlıyım gördüğün gibi ama Barış sarı saçlı. Bu sayede çevredekiler de karıştırmıyor bizi."
İkizini gerçekten merak etmiştim. İlkokulda ikiz olan kızlar vardı. Ela ile Eda. Onları öğretmenimiz bile karıştırırdı bazen.
Savaş'ı soğuk birisi gibi düşünmüştüm ama hiçte beklediğim gibi değildi. Konuşması falan ne fazla cıvıktı ne de fazla ciddi.
İçeriye Açelya girdi. O girince büyün bakışlar ona dönmüştü. Arkasından diğer eğitmenler de girdi içeri. Açelyanın arkasından gelenlerden üçünü tanıyordum. Bizi koşu parkuruna götüren eğitmenlerdi.
"Eminim hepiniz yeni eğitmenlerinizi merak ediyorsunuz dur fakat sizi buraya çağırmamızın tek nedeni yeni eğitmenlerinizle sizi tanıştırmak değil. Asıl amacımız her şeyi size açıklayarak aklınızdaki soruları cevaplamak. Mesela bizlere neden eğitmen dediğiniz, asansörlerin neden parmak iziyle çalıştığı, buranın neden normal bir okul gibi düzenli ders programları olmadığı gibi"
Tam burada kesiyim dedim
Diğer bölüm bütün soruların cevabını alıcazUmarım beğenmişsinizdir yorum yapmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ YOK
Fiksi RemajaYaşıtlarından farklı olan birbirlerini tanımayan gençler Onlar "seçimsizler" Toplum tarafından istenmeyenler