ARKADAŞLAR AKILLI TELEFONUM! HİKAYENİN YARISINI YAYINLAMIŞ. OYSA DAHA FAZLA YAZMIŞTIM.DEVAMINI TEKRARDAN YAZDIM. DEVAMINI DA OKUYABİLİRSİNİZ :)
Sabahleyin alarmın sesiyle uyandım. Hemen kapattım. Çünkü annemi uyandırmak istemiyordum. Kadın uyandığı zaman beni pişman ediyordu. Sabah sabah kendi sesimi bile kafam kaldırmazken annemin bitmek bilmeyen lafları ve sorularıyla bütün beynim yanıyordu. Kapıdan çıkınca bitmiyordu bide bunlar. Yolda gözükmeyene kadar konuşmaya devam ediyordu. Sabah sabah bu enerjiyi nerde buluyor bilmiyorum. Hayır vücudu enerjik değil. Çenesi enerjik !
Ses çıkarmamaya çalışarak küçük , minik , miniminnacık odamdan çıktım ve odamın hemen yanındaki ortak banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadım ve tekrar sessiz olmaya çalışarak odama girdim ve kapıyı dikkatlice kapattım. Hemen okul çantamı ayarladım. Cidden şu sorunu yıllardır çözememiştim. Çantamı geceleri yatmadan ayarlamazdım hiç bir zaman. Sürekli unuturdum. Sabahları hazırlanırken ilk işim çantamı ayarlamak oluyordu. Allahtan orta okuldaki gibi bütün kitapları götürmek zorunda kalmıyordum bu okulda. Defter çoğunlukta kullanıyordu. Tabi bunun neresi iyi bilmiyorum. Artık parmaklarım yamulmaya ve şişmeye başlamıştı. Çantama derslere uygun kitap ve defterlerimi koyduktan sonra çantamı kapının kenarına koydum. Üzerime düz siyah etek ve beyaz yakalı tişörtten oluşan formamı da giydikten sonra saçlarmı yandan ördüm. Saçlarımı cidden seviyordum. Rengi olsun, uzunluğu olsun... En çokta gözlerimle uyumunu seviyordum. Saçlarımın arasında doğal olarak açık renkler vardı. Gözlerim de. Gözlerim de ? Renksiz.? Gözlerimin rengini hala çözememiştim. Aynaya baktığımda kahverengi görüyordum, ancak arkadaşlarım ortama göre renk değiştirdiğini söylüyorlardı. O nasıl oluyorsa artık. Sanki ortamın ısısına göre renk değiştiren yüzük gibiydi gözlerim.
Aynada son kez kendimi kontrol ettikten sonra parfümümü de azıcık sıktım ve odadan çıktım. Okula giderken makyaj yapmazdım. Gerçi normalde de makyaj yapmıyordum. Sadece bir yere giderken falan. Ortaokulda hiç yapmazdım ama liseye geçtikten sonra mecburen ortaya uyum sağlamak adına yapmak zorunda kalıyorsun. Odamın kapısını açtım. Hızlıca mutfağa girerek su şişeme su doldurdum ve aburcubur depomdan bir kek ve bir büskivi alıp çantama koydum. Montumu giydim , çantamı sırtıma taktım ve ayakkabılarımı elime alarak kapıya doğru ilerledim. Tam kapıyı açıyordum ki bizim evin kendine has gıcırtısı binanın içinde ve evde yankılandı. Kapıya söverek hızlıca açtım ve ayakkabılarımı giymeye başladım. Tam arkamı dönerek gidiyordum ki annemin bana seslenen sesini duydum. Hızlıca kapıyı kapattım ve merdivenlerden inmeye başladım. Zafer gülümsemesiyle otobüs durağına giden yoldaki yokuştan inmek için sağa doğru sapmıştım ki. Annemin sesini duydum.Hayır yine sabah sabah sorularını başlıycak. Kafasını pencereden çıkarmış uykulu uykulu bana sesleniyordu. Anneme bir şey dememe gerek kaladan o sorularına başlamıştı bile."Suyunu aldın mı, telefonunu aldın mı, hırkanı giydin mi önünü kapat, montunun da önünü kapat. Atkı bağlasaydın boynuna. Millet nasıl atkıyla gidiyo.Yağmur yağcak gibi şemsiye atıyım mı ?" Annemin okula geç kalmamı sağlamaması için hepsine kafamı salladım ve el sallayarak hızlı adımlarla durağa gitmeye başladım. Evimizin yolu da çok güzel. Nerden gelirsen gel sürekli yokuş çıkmak zorundasın. Dört bir yanımız yokuşlarla çevrili. Annemler bu evi ben doğmadan önce yani yaklaşık 16 sene önce almışlar. Pis mütait evi almadan önce evi gösterirken annemlere her yerin yokuş olduğunu söylememiş. Annemlerde sazanlar ya , etrafı gezmeden hemen almışlar evi. Yıllar yokuş çıkıp iniyordum. Özellikle bu 2 sene daha çok kullanmıştım. Çünkü liseye otobüsle gidiyordum. Ve durak yokuşun aşağısındaydı.
Bunları düşünürken aynı zamanda saate baktım ve geç kalacağımı düşünerek hızımı iki katına çıkardım ve yokuştan inmeye başladım. Yokuşun yarısına geldiğimde yorulmuştum ama geç kalacaktım o yüzden hiç durmadan devam ettim. Nefes nefese durağa geldim. Beklememe gerek kalmadan otobüs gelmişti. Sorunsuz bir şekilde otobüse bindikten sonra boş yer buldum ve oturdum. Sabah sabah zaten okuluma giden otobüste fazla kişi olmuyordu. Yarım saatlik yolculuğumda sıkılmamak için kulaklığımı kulağıma taktım. Kafasını iyice kontrol ettim ve şarkıyı açtım. Hadii amaa! Yine mi bozulan bir kulaklık ? Sürekli kulaklıklarım bozuluyordu. Ama ben bozmuyordum kendi kendilerine bozuluyorlardı. Baş kısımlarında temassızlık oluyordu. Elimi kulaklığın baş kısmına koydum ve biraz eğdim. Sesi normal gelmeye başlamıştı. Yol boyunca böyle gidecektim artık. Şanssızım ben. Şarkı listeme tekrardan girdim ve DUMAN - SOR BANA PİŞMAN MIYIM ? şarkısını açtım. Otobüsün camına kafamı yasladım ve yolu izlemeye başladım.
O sırada beynimden düşünceler geçiyordu. Giray ? O gün neden öyle davranmıştı. Otobüsten indikten sonra eve giderken karşılaşmıştık. Arabasında görmüştüm. Belki de o şekilde tanışmasaydık iyi anlaşabilirdik. Kötü mü anlaşıyorduk ? Kendini kandırma Ada anlaşamıyorsunuz bile.Hırkası da bende kaldı. Versem mi acaba ? Yok ya bende kalsın. Peki Efe'nin evinde ne arıyordu? Tamam kuzeni ama acaba Efe'lerde mi kalacaktı artık yoksa bir günlüğüne falan mı ? Amaaan! Banane elin bebesinden! Ne diye düşünüyosam. Çocuk benim suratıma bile bakmadı.
Düşüncelerimden ayrıldıktan sonra etrafıma baktığımda okula yaklaşmıştık. Kulaklığımı çıkardıktan sonra çantama attım. Üzerimi düzelttim ve ayağa kalktım. Kulaklığı tutmaktan elim acımıştı. Yeni bir kulaklık daha almam gerekecekti. Otobüsün durma düğmesine bastıktan sonra otobüs okulun yanında durdu. İndiğimde rüzgar esiyordu. İçim ürperdi bir an. Adımlarımı hızlandırdıktan sonra okula doğru ilerledim. Sınıfıma girdim ve çantamı bıraktım. Daha sonra İris'lerin sınıfına ilerledim. İris ve Efe aynı sınıftalardı. İris'lede Efenin sınıfında olduğu için tanışmıştık. Ama nasıl bu kadar yakın olduk bilmiyorum. Hani en yakın arkadaşınla ne zaman yakın olduk anlamazsın ya. Aynen öyle oldu.
Sınıfa girdiğimde İris kafasını sıraya dayamış uyuyordu. Yanına oturdum ve kafamı onun sırtına yasladım. İris ürperince "Benim Ada" dedim. Tekrar rahatladı ve uyumaya çalıştı. O sırada içeriye Efe girdi. Arkasında da bir çocuk. GİRAY ! ?