BÖLÜM 5

6 1 0
                                    

En az beş yüz farklı kelime kurduğuna emindim ama ne dediğini anlamıyordum. Belki Japonca konuşuyordur diye telefonumu çıkarttığım anda ''He he'' diye bir gülme sesi duydum. Bir anda arkama uzun bir kol uzandı ve telefonu aldı. Zayıf, çok zayıftı. En az üç metre olmalıydı. Kolları çok uzundu. Kafasında en az on göz olmalıydı. Telefonumu masada duran sevimsiz on parmağa uzattı. On parmak masadan bir cihaz çıkartarak telefonu üstüne koydu ve cihazın kablosunu da kafasının sağ ve sol taraflarına bağladı. Birkaç saniyelik titremenin ardından ''Galaksi C-9832-H2-VG'' dedi ve ardından bana bakarak konuşmasını sürdürdü;

-Ben kayıt alıcıyım. İsmimi söylemek isterdim ama senin kelime haznen bunu şu anda kaldıramaz. Şimdi söyle bakalım galaksiler arası yolculuk için nasıl bir icat kullandın?

-Galaksiler arası yolculuk mu, diye şaşırdım.

-Evet galaksiler arası yolculuk. İncelememe göre sen Galaksi C-9832-H2-VG'den geliyorsun. Burası ise sizin dilinizle söyleyecek olursam Yeni Galaksi. İsim bulma konusunda sizler kadar yaratıcı olmayabiliriz. Hey seni sefil aptal uyuma da isimleri not al, diyerek yanındaki uzun boyluya sağlam bir tane vurdu. Uzun boylu ise bunu dikkate almış olmalı ki eliyle düz bir çizgi çizerek tablete benzer bir ekran oluşturdu. Ardından bu ekrana notlar almaya başladı. Bizim on gözlü ise konuşmasını sürdürdü;

-Ne icat yapım demiştin?

-Ben bir icat yapmadım.

-Nasıl yapmadın? Buraya nasıl geldin o zaman?

-Bir taş. Mordu ve salladım.

-Ah, seni aptal! Teknolojik hiçbir katkın olmadan galaksiler arası yolculuk mu yaptın? Neyse, yolcu yolcudur. Galaksimize hoş geldin. Buraya hoş geldin kredisi olarak sana on bin kredi tanımladık. Güle güle harca, diyerek üstüme doğru robot sineğe benzer bir cihaz fırlattı ve cihaz bir anda koluma yapıştı. İnanılmaz hafif olduğu için hiçbir ağırlık hissetmiyordum. Tuhaf yaratığa dönerek sordum;

-Ben, ben geri dönmek istiyorum burası neresi? Nasıl döneceğim.

-Henüz yeni bir yolculuk yaptığın için vücudun bir taneyi daha kaldıramaz. Yapı olarak zayıfa benziyorsun. Yeni kol bacak da çıkaramıyor olmalısın. Sadece ki tane gözün var. Kulakların da küçük. En iyisi sen burada kal.

-Peki evime çok mu uzaktayım.

-Ah şunu kontrol edelim, diyerek elini havada oynattığı anda evrenin bir haritası açıldı ve konuşmasını sürdürdü;

-Şimdi bu bizim gezegen. Evet şu da galaksimiz. Ah şu yandaki galaksinin kızları harika! Neler yapabildiklerini bir bilseydin aklını kaybederdin. Aman şu galaksiden uzak dur! Anlık olarak cinsiyet değiştirebilirler. Tabi bundan keyif alanlar da var ama öhöm neyse! İşte seninki de şuralarda bir yerlerde olmalı. Şanlısın. Galaksinden daha önce hiç kayıt alınmamış. Eğer ışık hızında giden bir gemiye binersen sizin matematiğinize göre yaklaşık 1 milyar ışık yılı uzaktayız. Çok değil ama sizin ömrünüz 60-70 yıl. Eh, belki cesedin dondurucuda ulaşabilir. Neyse, kredilerini dikkatli kullan ve kumar da oynama, diyerek gülümseyip dikkatini başka yere çevirdi. O sırada arkamda bir acı hissettim. Kafamın tam arka tarafına bir çip takıldı. ''Bu neden?'' diye sorduğumda ''Herkesi kendi dilinde duyabilmen ve konuşabilmen için'' yanıtını aldım. İşte buna sevinmiştim. Birkaç dakikalık yürüyüşün ardından koridordan geçerek dışarıya çıktım. Bu harika! Binalar uçuyorlar! Gökyüzünde devasa büyük bir güneş var! Binalar nasıl uçuyorlar? Sanki, sanki hafifçe hareket ediyor gibiler ama kendi etraflarında dönüyorlar! Arabalar uçuyor! Trenler de uçuyor! İnsanlar da uçuyor! Ağaçların boyu en az yüz metre. Her şey farklı renkte. Birisinin bana yaklaştığını gördüm. Kocaman bir simsara benziyor. Vücudu tüyle kaplı ve garip yürüyüşü ile bana yaklaşıyor. Suratı hafifçe yumuşadı. Yüzüme bakarak ''Gezegenimize hoş geldiniz efendim, dilerseniz size lazım olacak tüm bilgileri verebilirim hem de sadece bin krediye'' dedi. Bu teklif cazip gelmişti ki teni beyaz ve mor arasında değişen, kulaklarının arkasında kanadı andıran sivri uçlar havaya doğru uzayan ve saçları oldukça kısa kesilmiş bir kadının bana yaklaştığını gördüm. Simsar kılıklı canavar bu kadını görünce ''Yine mi sen?'' dediyse de kadın, ''Defol buradan seni aşağılık, sana ne kadar ücret teklif etti beş yüz kredi mi?'' diye sordu. Bin kredi olduğunu söylediğimde ''Yuh artık, sana tüm bilgileri yirmi krediye sunarım'' dediğinde bu kredinin değerli bir şey olduğunu fark ettim ve kabul ettim. Kadın ise uçurumun kenarı sayılacak bir taşın üstüne oturdu ve yanına oturmamı işaret etti. Yanına oturdum. Bileğine taktığı bir cihazı telefon gibi kurcaladıktan sonra bileklik iki defa yeşil yanıp söndü. Birkaç saniye geçmemişti ki drone benzeri küçük uçan bir makine bize yaklaştı. Ben paniklesem de kolumdan tutarak oturttu. Eli çok ağırdı. İçeceği bana uzattığında kokusun kahveye benzettiysem de tadı çikolata, nane ve çay karışımını andırıyordu fakat yine de beğendim. Kadın, içeceğinden bir yudum aldıktan sonra anlatmaya başladı;

-Benim adım Sevira. Envidor gezegenindenim. Daha doğrusu oradandım. Gezegenim bir felakete uğradı ve orayı terk etmek zorunda kaldık. İşte şimdi buradayım. Neyse buraya gelelim. Burası oldukça büyük ve genç sayılabilecek bir gezegendir. İşte şu karşıdaki kocaman parlak şeyse güneşimiz. Çok büyük görünüyor değil mi? Ona biraz fazla yakınız ama ısısı normal bir güneşe oranla yüzde yirmi daha az. Yani muazzam bir denge var. Burada bir gün sizin zamanınıza göre 32 saat sürüyor fakat burada geçen zamanla sizin gezegeninizde geçen zaman aynı olmayabilir. Onu artık bilimcilere sorarsın. Genellikle 20 saat kadar gündüz sürer ve kalan süre de gecedir. Bir yıl ise 450 gün. Bir yıl içerisinde mevsimler ikişer defa tekrarlar. Burada herkes çalışır. Eğer kendine uygun bir iş bulamazsan onlar sana mutlaka bulurlar merak etme. Tabi ki sana bir de ev gerekecek. Şu uçan devasa şeyleri görüyor musun? İşte onlarda yaşar insanlar. Tabi bu kadar merkezde sadece zenginler yaşayabilirler. Kredisi düşük olanlar zeminde yaşarlar. Kredisi çok düşük olanlar ise yer altındaki şehirlerde yaşarlar. Burası büyük olsa da kalabalık bir gezegen. Bu yüzden yer altına da evler inşa edilir. Hangi evi tutacağın sana kalmış fakat benden tavsiye yer altında fazla takılma, tabi Rigs olmak istemiyorsan. Beynine taktıkları çip sayesinde tüm canlıları kendi dilinde duyacaksın. Yani bak işte şu araba bana göre bu kırmızı. Sana göreyse mavi olabilir ama bu cihaz sayesinde benim söylediğim senin dilinde ne anlama geliyorsa o kelime ortaya çıkar. Bu arada kurallara mutlaka uymalısın. Çok yüksek cezaları da vardır.

Sevira'yı hayranlıkla dinlerken kendimi tutamayarak sordum;

-Söylediklerin çok güzel, buralar büyülü gibi fakat ben buralara ait değilim. Hem beni bekleyen birisi de var nasıl döneceğim ki?

-Ah, burada çok eşlilik gayet doğal bir durum, kredin varsa tabi. Geri dönmeye gelirsek eğer istersen bunu yapabilirsin. İki yolu var. Birinci yol ücretsiz olan. Fiziki durumun dikkate alınırsa otuz bilemedin kırk yıl sonra hücrelerin tekrardan o geçitten geçebilecek kadar toplanmış olur. İkinci yol ise şu anda hiçbir hasar almadan dönmeni sağlayabilir. Ona Yarık Gökyüzü diyorlar. Kullanman için yaklaşık 200 milyar krediye ihtiyacın olacak. Tabi standart bir işte aylık üç bin kredi alırsan birkaç bin yılda biriktirmiş olursun. Sahi sizin oralarda ne kadar yaşıyorsunuz?

-70 yıl kadar?

-Ne? 70 yıl mı bu saçmalık? Bir uçan araba parası bile biriktiremezsin. Ama yine de şanslısın bak şu kuyruklu adamı görüyor musun? Ömürleri en fazla iki ay oluyor. Ah, evet şu bak işte düştü.

Gösterdiği adam bir anda yere yığıldı ve birkaç kıvranmadan sonra hareketsizce yerde yatmaya başladı. ''O öldü mü?'' diye merakla sordum. Sevira ise kulaklarının arkasındaki O'na çekicilik katan fakat ne işe yaradığını tam bilmediğim şeyleri hafifçe oynatarak ''Sanırım evet'' diye umursamazca bir tavır takındı. Helikoptere benzeyen fakat dört tarafında dört farklı pervaneyi helikopter böceği gibi hızla aşağı yukarı oynatarak hareket eden bir araç yerdeki kuyruklu adamın üstünde sabit durdu. Araçtan çıkan kepçe kolu gibi bir mekanizma adamı kavradı ve cihazın içine koyduktan sonra hızla uzaklaştı. Adamın elindeki içecek yere dökülmüştü. İçeceğe basıp ayağı kayan kırmızı suratlı bir kadın sinirle ''Bunlar da her yerde ölüyorlar, bu durumu şikâyet edeceğim böyle saçmalık olamaz'' diye söylendi. Nasıl bir yerdeydim? Sevira ise ayağa kalkarak ''Ben kaçar haydi görüşürüz'' dediği sırada kolundan tutarak ''Dur, şimdi ben ne yapacağım?'' diye merakla sordum. Bilekliğimde bir iki tuşa bastıktan sonra kendi bilekliğini benimkinin üstüne dokundurarak ''Ödememi aldım, bundan sonrası ekstraya girer ama seni sevdim. Şu ilerideki üçgen binaya git ve önce kalacak yer kirala. Bana ihtiyacın olursa bilekliğindeki yeşil tuşa dört defa dokun'' deyip boşluğa doğru atladı. Aşağı çakılacağını düşündüğüm sırada arkasında çelik olduğunu düşündüğüm ama çok ince kanatlar çıkarak onu bir anda uçan kalabalığın arasına soktu.

Yarık GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin