Öncelikle hepinize merhaba demek istiyorum. Bu , benim ikinci çalışmam ilk kitabım. Sayfaları okurken hayatınızda yeni bir kapıyı araladığınız , ufkunuzu genişleten ve kendinizden bir parça bulduğunuz kitap olması dileğiyle...
Hepinize iyi okumalar!
Her gün yeni baştan yaşamak mümkün olacak mı dersin?Bir gün öncesine korkak bir bezirganlıkla sarılmadan yaşayabilecek miyiz?Yoksa yarından korktuğumuz için düne köle gibi bağlanacak mıyız?
O günler hayatımın en olağan , en normal , en tekdüze dönemiydi. Şimdi tabi ki siz benim sıradan ve normal günlerimin nasıl olduğunu , o sıradan günlerde neler yaptığımı ve o zamanı neyin sıradan yaptığını soracaksınız. Siz sormadan ben cevaplayayım :
İş-ev döngüsü ;günlük on saatimi "maaş" adı verilen kavram için vermek zorundayım. ( yani kısaca zamanımı satıyorum ve karşılığında para alıyordum.)
Bu bir kısır döngü halinde devam ediyordu. Gel gelelim yine tüm bu angaryalar arasında işten eve dönüyordum.İlkbaharın getirdiği rüzgarların etkisiyle , dalgalar kıyıyı dövüyor, kıyıya bağlanmış balıkçı teknekleri dalgaların etkisiyle su yüzeyinde yükselip alçalıyordu. Kalabalık ve gürültülü bir İstanbul gününden kaçmaya çalışan insanlar da evlerine doğru koşuşturuyorladı. Bende iş çıkışında bu insanlardan uzaklaşmak istercesine , kalabalığın daha az olduğu sessiz sakin yerlerden evime gidiyordum. Bugün de öyle yapacaktım iskele tarafı daha sessiz görünüyordu. İskele tarafından yürürken ayaklarım beni istemsizce yıllar önce babamla balık tuttuğum yere götürdü. Yavaşça yere oturdum.
Burada onlarca anım vardı. Eski günler gözümün önünde film şeridi gibi canlanıyordu.(Oturduğu yer)
O kadar dalmıştım uzaklara ki , ne kadar oturduğumu hatırlamıyorum ama mısır satıcısının bağırmaları ile irkildim ;
"Mısııırrrr süt mısırııı taze tazeee..."
ve film şeridi yarıda kesilerek gözümün önünden uçup sisli bulutlar arasından en parlak görünen yıldızlara doğru uçup gitmişti. Dalgalara doğru gülümseyip
" Vay be! Ne günlerdi..."
Diye mırıldandım.Yerimden doğrulurken çok oturmaktan vücudumun her yerinin karıncalandığını farkettim. O ara karnıma bir ağrı girmişti. Son zamanlarda karnıma inanılmaz acılı bir ağrı oluşuyordu. Sanırım hava değişiminden üşüttüm diye düşünüyordum. Hem ayaklarımı hemde karnımı ovuştururken mısırcı ile gözgöze geldim ve o gergin sessizlikten sonra :
"Abi süt mısırı ister misin? , taze tazeee, sıcak sıcak..."
Hayır şeklinde başımı iki yana salladım.
"Niye bağırırsın ki salak herif" diye mırıldanırken. Tekrardan yürümeye başladım. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Hızlıca eve geçip kendimi yatağa atmak istiyordum. İçimden belki rüyamda babamı görürüm diye de geçiriyordum.
Bu düşündüklerimi diğer insanlardan saklamak istercesine hızlıca yürüyor , insanlarla gözgöze gelirsem ne düşündüğümü anlarlar diye yürürken yere bakıyordum.