"Güçlü bir hafıza, ağır bir cezadır."
Orhan Kemal.Pencerenin camına vuran yağmur damlalarını seyrederken öğretmeninin ince sesiyle daldığı düşüncelerinden sıyrıldı genç kız.
"Bana mı seslendiniz ?" Diye sordu kurumuş dudaklarını ıslatarak.
"Evet sana seslendim Arın, sen ne düşünüyorsun bu konuda ?"
Genç kız dersin başından beri dalıp durduğu için konuya hakim değildi. Bakışlarını tahtaya çevirdi, ders edebiyattı.
Güzel gözlerini tekrardan hocasına çevirip "hangi konu hakkında ?" Dedi.
Arkalardan bi kız "konumuz aşk Arın dinlemiyor musun dersi ?" Diye sordu iğneleyici bir tonda.
"Kusura bakmayın hocam dalmışım bir daha olmayacak" dedikten sonra boğazını temizledi ve "bana aşkı sorarsanız pek bir şey bilmem daha önce hiç tatmadım o duyguyu ama filmlerden ve kitaplardan öğrendiğim kadarıyla aşk; birine sonsuz olarak güvenmektir onun için herkesi ve her şeyi karşına almaktır yanındayken bile onu özlemektir ve bazen onun için ölmektir" dedi.
Hocası kollarını göğüsünde birleştirerek kalçasını öğretmen masasına yasladı. "Peki sen Arın, sen ölebilir miydin aşkın için ? "
Hiç düşünmeden cevap verdi genç kız "Ölürdüm hocam" dedi.
"İddialı konuşuyorsun peki ilerideki bu kişi uğruna ölmeye değmeyecek biri çıkarsa ?" Diye sordu hoca.
"Çıkmaz, çıkacak olsaydı benim aşkım olmazdı zaten"
Genç kızın bu sözleri hocasının tatlı bir tebessüm etmesine neden olmuştu.
"Peki Arın teşekkür ederim cevapların için" dedi ve dersini anlatmaya devam etti hava soğuktu konu aşktı ikiside kelime olarak farklı anlam olarak benzerdi Arın için Arın aşka hep uzak mesafeli ve soğuk olarak bakmıştı.
Çünkü o 17 senelik hayatında hiç aşık olmamıştı ama biliyordu bir gün gerçek aşkın onu da bulacağını biliyor kalpten inanıyordu çünkü kalpten inandığımız şey gerçek olurdu.
Dersin bitişini gösteren zille hoca tüm sınıfa iyi tatiller dileyip sınıftan çıktı.
Öğrencilerin hepsi hızlıca toparlanıp sınıftan çıktılar bir tek Arın kalmıştı şimdi sınıfta.
Diğerlerinin aksine o hep yavaş yavaş toparlıyordu eşyalarını o yüzden sınıftan en son o çıkardı.
Dertli dertli bu yağmurda nasıl eve gideceğini düşünüyordu diğerlerinin böyle bir düşüncesi yoktu çünkü onların düşünceli babaları vardı yağmurda çamurda bırakamazlardı çocuklarını.
Onun yoktu.
Babası vardı ama yok gibiydi.
Eve geç giderse babasının yine küplere bineceğini bildiği için hızla çantasını omuzlarına geçirip sınıfın ışığını kapatı ve sınıftan çıktı.
Okulda neredeyse kimsecikler kalmamıştı zaten bir tek bu saate kadar 12. Sınıflar kalıyordu okulda.
Boş koridoru geçip bahçe kapısına çıktı bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru görüp derin bir iç çekti siyah kalın hırkasının fermuarını çekti ve şapkasını başına geçirdi.
Üşüyen ellerini ceplerine sokarak hızlı adımlarla yürümeye başladı.
Bahçeden çıktığında daha çok yolunun olması sıkıntıyla oflamasına neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ ÇIĞLIK
Adventure"Suskun insanın içi Sözcük kuyusudur derler." |Hasan Ali Toptaş *** "Ne istiyorsun benden ? Benim değerli bir şeyim yok ki" "Var aslında" "Ne gibi ?" "Sen...