Gözlerim kapanmaya başladı. Vücudum ilk defa bu kadar güçsüz düştü. Yere düşeceğim sırada endişeli ve kızgın bir şekilde bakan Gökhan'ı gördüm. Bacağına dokunduğumda bir iğne olduğunu gördüm. Arkamda bazı sesler geliyordu ama galiba bayılıyordum. Sesler bulanıklaşmaya başladı ve gözlerim kapandı.
Gökhan'ın anlatımıyla:
Gözümün önünde yere düştü. Diğerleri daha onunla konuşmam bitmeden onu yakaladı.
Avcı:
-Koşun! Onu yakaladık.
Gökhan:
-Ha-hayır ne yapıyorsunuz siz. O-o bir insa- Hayır ben yakaladım.
Avcı:
-Neden onu yakalamadın aradığımız "şey" o.
Gökhan:
-Sana hesap vermek zorunda değilim çekil önümden.
Onun ellerini ve ayaklarını bağladım ve boynuma atıp yürümeye başladım.
Arkamdan şöyle bir ses duyuldu
-Saygısız
Arkamı döndüm ve sesin geldiği kişiye sert bir bakış atıp yoluma devam ettim. Patrona ne demem gerek bilmediğimden yol boyu sadece düşündüm. Ne tepki verecekti bu bile beni tedirgin ediyordu. Benden güçlü değildi ama herkesin üstünde bir üstünlük kurmuştu. Kapıya geldiğimde kapıdaki muhafızların şaşkın bakışlarına mağruz kaldım. Aldırmamış gibi yürümeye devam ettim kasabadaki herkes omzumdakini aradığın dan kasaba çocuklar hariç boştu. Patronun ofisine doğru yürümeye başladım. Patron avlara katılmıyordu bu yüzden odasında olma ihtimali yüksekti. Ofisinin önüne geldim ve kapıyı yavaşca ittim odadan bir sürü duman çıktı. Aniden gelen öksürüğe engel olamadım. İçerden garip bir ses geldi
"Sana gir diyen oldumu ?"
Bu patrona pek benzemiyordu. Geri adım attım kapıdan çıkacakken
"Sana saygısızlık yapmaman için uyardıklarını sanıyordum."
"Özür dilerim sadece heyecanlandım"
Ses gelmedi kapı hala açıktı o yüzden içerdeki duman azaldığı anda odada sadece benim olduğumu gördüm masadada bir ses oynatıcı vardı.
Patron neredeydi ? Ama çok önemsemeden hızlıca çıktım gerçekten kapıyı çalmadan girdiğim için yakalanmadığıma sevinmiştim.
Hızlı adımlarla eve doğru yürüdüm evin önüne geldiğimde kapının açık olduğunu fark ettim. Kapıyı yavaşca ittim
"Aslı. Orada mısın?"
İçeri adım attım. Ev biraz dağınıktı ve bu hiç normal değildi. Biraz daha ilerledim ve yatak odasından bir ses geldiğini fark edince odaya girdim. Odada Asya vardı.
"Aslı bu tuvalette misin cevap ver!"
Hala ses yoktu
"Bu şaka ise artık komik değil"
Fazla endişelendim çünkü Aslı asla Asya'yı yanlız bırakmazdı ve hamileydi. Asya'yı kucağıma aldım ve evden çıktım.Bekir'in dairesinin kapısını çaldım. Açmadı. Sonra Beril Yaren derken Koskoca kasabada sadece ben omzumda ki ve Asyanın olduğunu fark ettim. Diğer avcılar neden hala gelmemişti muhafızlar neredeydi. Oyun oynayan çocuklar bile yoktu. Kasabada ilerlemeye başladım. Asya uyudu. Biraz daha ilerlerken Alperen ve Gülçin'in konuştuğunu duydum ve hızlandım onları bulmalıydım ama sesleri tedirgindi. Biraz daha yaklaştım ve dinledim.
"Hala kararlı mısın? Onların bazıları hala çocuk"
"Dünay'nın kaderi içinse evet kararlıyım"
"Ama bu canice.İçlerinden biri hamile"
Hamile dediğinde Aslı'dan bahsettiklerini düşündüm.
"Doğumuna zaten az kalmış. Bebeği bile kullanabiliriz."
"Ne saçmalıyorsun sen! Bu... bu delilik"
"Sana diğer bebeğide almanı söylemiştim.Sen patronun emirlerine karşımı geliyorsun? Biliyorsun emirlere karşı gelenleri cezalandırma yetkisine sahibim."
"Hayır karşı gelmiyorum. Sadece doğru gelmiyor."
"Bana zaten 4 yıldan beri hiç bir şey doğru gelmiyor."
"Peki... yapalım."
Ne hakkında konuşuyorlardı anlayamıyordum ve ne olduğunu anlamak için takip etmeye başladım. Göz ucuyla baktığımda karşılarında demirden şifreli bir kapı vardı. Onlarla aynı anda giremezdim o yüzden şifreyi görmeliydim. Alperen şifre için öne atılınca daha dikkatli baktım elini takip etmeye başladım. Elleri sırasıyla 6-9-2-7 rakamlarına gitti kapıdan onay sesi geldiyse şifre doğruydu. Alperen kapıya uzanıp açtı ve
"Bayanlar önden matmazel.
"Öff. Senin bu duygu değişimlerin beni sinir ediyor."
"Karım bana ilk defa sinir olduu. Bunu sevdim"
"Bana "karım" demekten vazgeç"
"Nedenmiş Yaren mi kızar"
"Belki"
"İsterse kızsın zaten elimizde"
Ve kısık seste gülüştüler bir anda Alperene ne oldu da karşı olduğu şeyi kendi komedisine kattı. Kapı kapandı ve biraz ilerlemelerini bekledim aradan 2 dakika bile geçmeden heyecanına yenik düştüm ve kapıya yönelip şifreyi girdim. Kapı açıldı omzundaki kapının onay sesini duyunca hareketlenmeye başladı konuşmaması için ağzını bantlamıştım. Kafasına vurup onu durdurdum ve ilerlemeye devam ettim. Gözlerini açtı ve etrafa bakındı. Anlamamış ve şaşkın gözlerle bana baktı ve kıpırdamaya çalıştığı anda yankılanan bir ses geldi.
"Çipi artık işe yaramıyor Alperene yeni bir tane lazım efendim."
"Onunla ilgilenirim ama diğerini buldunuz mu? Gökhan' ı"
"Üzgünüm efendim evini dağıttık ama ortada yok"
İlerlemeye devam ettim ama henüz ilgi çekici bir şey yoktu. Biraz ilerledim ve karşımda sıradan bir kapı vardı. Kapıyı açtım ve upuzun bir koridor gördüm koridor kapılarla doluydu ve kapılarda bir şeyler yazıyordu okuyamıyordum. Biraz ilerlediğimde kapılarda neler yazıldığını gördüm. Hepsinde isimler vardı ve altında yaşları yazıyordu. Kapıların sağında da bazı tarihler ve notlar vardı. Kapılarda tanıdık bir isim aradım ilerlerken karşıma Bekir yazılı kapı çıktı. Bu beni hem rahatlattı hem dahada korkuttu. Kapıyı açmayı denediğimde kilitli olduğunu fark ettim ve omzumdakini indirip kapıya omuz attım. Kapının arkasından bir şey düştü. Ne olduğunu anlamadım ve açılana kadar vurmaya devam ettim. En sonunda kapı açıldı ve içerde yatakta serumla bağlı baygın Bekir'i gördüm yanındaki komidinde bir liste vardı ve çoğunda tik vardı. Bekiri biraz sarstin ve uyandırdım.
"Neler oldu? Seni kim buraya getirdi? Ne zamandır buradasın? Sorularım Bekir'i sarsmıştı hiç birine cevap vermeden bana bakıyordu. Bende tekrar sordum ama daha sakince.
"Buranın ne olduğunu biliyor musun?" Bana baktı ve yanaşça doğruldu.
"Galiba burası... burası bir çiftlik. İnsan çiftliği." Bunu duyarduymaz içini bir korku bastı ve derin bir düsünceye daldım burada hiç inek ve koyun tarzı bir hayvan yoktu peki biz ne yiyorduk. Tuğra'yı odanın dışında unuttuduğumu fark ettim arkamı döndüğümde patronun elindeki silahın ağnıma dayandığını fark ettim.
"Bizde seni arıyorduk küçük adam. Senin kas gücün bizim işimize çok yarayacak." Dedi ve sırıttı hadi dercesine kafasını dışarı doğru salladı. Bekire evden aldığım cam parçasını fırlattım.
"Hop hop hop hop bırak bakalım o elindekini." Bekir elindeki camı patrona doğru fırlattı ama sivri yeri denk gelmemişti.
"Seninle işim bitince ana öğün olacaksın evlat."
İlerlemeye başladık. Gülçin Tuğra'yı aldı. Asya hala kucağımda kangurudaydı bu sese nasıl uyanmadı anlayamıyorum. Patron parmak iziyle bir kapıyı açtı içerisi çok garipti ama ortasında bir sandalye vardı.
"Senden şu sandalyeye geçmeni istiyorum. Olur mu ?"
"Sence ?"
"Geçmezsen her kötü adam repliklerinden biri olan "arkadaşına zarar veririm" repliğini kullanırım."
"O benim arkadaşım değil."
"İçerdeki."
"Pekala oturacağım ama bu cidden çok klişe bunu bil."
"Biliyorum."
Koltuğa oturdum ve bileklerini saran metal kıskaçlarla karşılaştım. Kucağımdan Asyayı aldılar ve
"Akşama küçük bir yemek"
"Yemekten başka bir söz bilmiyor musunuz cidden yeter sıktı. Zaten kıskaçlarda çok klişe."
"Sende sus aaaa. Gülçin devamı sende."
"Tamam efendim."
Gülçin boynumu geri itti ve enseme 6 tane sivri soğuk bir cismin deydiğini duydum kalıba bahsettikleri çip buydu.
"Bunu neden yapıyorunuz?"
"Gene ana karakter triplerine girme sanane neden yapıyorsak."
"Çok kırıcısın. Diğerleri Yaren Beril ve Aslı'da burada mı?"
"He. Birini de yedik."
"Yedik derken."
"Mal mısın eat eat işte breakfast falan. Cidden cahillerle konuşulmuyor."
Makineyi çalıştırdı ve ensemde katlanılmaz bir acı hissettim. En sonunda bilincimi kaybettim ama bu kayıp sanki bir daha geri dönülemeyecek kadardı.
"Artık bizim için çalışıyorsun değil mi Gökhan ?"
"Evet efendim"
Bekir'in anlatımıyla:
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasat ayı
ActionBir genç ve arkadaşları ile normal bir hayat geçireceğini sanarken dünyayı saran bir virüsün bütün hayatlarını değiştirmesi ve gençlerin bu virüse kimin galip geleceğini gösterecek olmaları