🕸️🕸️🕸️🕸️🕸️
bir randevuya çıkmıyorlardı ama yoongi kendini sürekli aynadaki yansımasına bakarken buluyor, saçlarının kendisinden bile daha darmadağın olduğunun acı bir şekilde farkına varıyordu. saçları fazla uzamıştı, petrol kadar siyahtı ve şimdi de asla şekil almıyordu. yüzü çok sıradan, gözleri çok küçüktü. "iyi görünüyorsun" yorumunu yaptı namjoon arkasını dönüp omzunun üzerinden bakarak. karşılığında gözlerini devirdi yoongi. "örümcek adam gangnam'da" diyerek, kahramanın bulanık fotoğraflarıyla dolu bir twitter hesabının paylaşımlarını gösterdi namjoon. "günün önceki saatlerinde bir kuyumcu dükkanına bir şeyler olmuş." yoongi, jungkook'u yurda geldiğinden beri günlerdir görmemişti. bu yüzden onu görecek olma düşüncesi onu nedense tedirgin ediyordu.
"evet, onun üzerinde çalışıyorum," aynaya son bir kez daha baktı; çok koyu olan saçlarına ve çok açık olan tenine. çok sıradan biriydi. "eve ne zaman dönerim bilmiyorum."
"ben erken geleceğim, uğrarım yanına" dedi namjoon, yoongi'nin sırtını sıvazladıktan sonra kapıya doğru yürürken. "yapabilirsen bir elmas çal, hyung!"
"bu ahlaki açıdan yanlış." namjoon'un kapıyı kapatırken güldüğünü duyup sırıttı yoongi. fırsat verilirse muhtemelen bir elmas zaten çalacaktı. (durumu iyiydi ama aynı zamanda karnı da açtı).
tren hafifçe sallanırken, jungkook'un elleriyle ne yapması konusunda hiçbir fikrinin olmadığı, acemice kuyumcuya ulaşırkenki anını gösteren küçük televizyonlar, yoongi'ye büyük bir eğlence sağlıyordu. ufak bir saniye boyunca poz verdikten sonra iç çekip, anında iş moduna geçtiği görüntüleri de izlemek mümkündü. videonun altyazısında ise "örümcek-adam olarak bilinen kahraman çocuk, bir soygunu durdurmaya çalışıyor" yazıyordu. yoongi, altyazıdaki küçümseyici tona alaycı bir şekilde bakıyordu. jungkook, tek başına ciddi anlamda tam beş suçlunun suç işlemesini engellemişti. ancak, niyeyse en çok izlenen videoları, başlangıçta biraz beceriksiz olduğu zamanlardandı. döngü halinde tekrar yayınlanıyorlardı.
yoongi biraz gecikmişti. kargaşa çoktan bitmişti, ama etrafta bir sürü polis aracı, insanlar ve siren sesleri vardı. gangnam, bir yığın yüksek ve şık binalara asılmış noel ve led ışıkları ve flaşlarla. doluydu. yoongi jungkook'u hemen tren istasyonu girişinden birkaç metre uzaklıkta, örümcek-adam haliyle değil, ama genç bir oğlan olduğu haliyle gördü. yüzünde kırmızı, mavi, ve yine kırmızı lekelerle bekliyordu. "üzgünüm, geciktim," diye özür diledi yoongi, meraklı kalabalığın arasından geçtikten sonra. jungkook hafifçe yerinde kımıldandı ve gözleri buluştu. "sen—" belli belirsiz gökdelenleri işaret ederek devam etti" yukarıda olursun sanıyordum."
"ah," kızarmış gibi görünüyordu jungkook ama belki de her yerde parlayan çarpıcı kırmızı ışıklar yüzündendi. ona yakışan bir renkti. jungkook "hayır, aslında, şey yapabiliriz diye düşünmüştüm— " diye mırıldandığında, yoongi onun kıpkırmızı olduğundan oldukça emindi artık. "—bir şeyler yeriz, yani, beraber." gözleri yoongi'nin kamera çantasını bulduktan sonra ekledi: "sonra da fotoğraf çekeriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seven inches from the midday sun | yoonkook
Fanfic[minific] "ben bu semtin arkadaş canlısı örümcek-adam'ıyım. yardım etmek görevim, ahjussi." spiderman!jungkook • THIS IS A TRANSLATION. The original story belongs to user bellamees on Archive of Our Own. Bu hikaye bana ait olmayıp sadece bir çevir...