BÖLÜM 2

53 30 9
                                    

Gözlerimi açtığımda bir yatakta olduğumu farkettim. Ellerim birbirine bağlıydı. Burası baskına geldiğimiz eve benzemiyordu. Öncekinden daha çok siyah tonlarla kaplanmış neredeyse gün ışığı görmeyen bir odadaydı. Ben etrafı incelerken kapı açıldı. İçeriye Luis girdi. Yüzünde bir sırıtış vardı.

"Günaydın uyuyan güzel."

"Neredeyim ben?"

"Kocanın evindesin güzelim."

"NE!?"Duyduğum şey ile gözlerim açıldı.

"Ne diyorsun sen!? Çöz beni hemen! Beni tanımıyorsun sanırım."

Cümleleri ardı ardına sıralarken o sadece sırıtıyordu.

"Sakin ol güzelim. Seni çok iyi tanıyorum."

"Burası neresi?"

"Az önce dedim ya, kocanın evi güzelim."

"Ben evli bile değilim ayrıca bana güzelim demeyi kes!"

"Artık öylesin güzelim." Dedi ve cebindeki nüfus cüzdanını gösterdi. Şok olmuş bir şekilde ona baktım.

"Artık burda beraber yaşayacağız güzelim kaçmaya çalışma."

"Unuttun sanırım ben bir polisim ve buradan çıkarsam bütün polisleri toplayacak güçteyim,ayrıca  merkeze gitsem herkes beni tanır bay Walson."

Bir kahkaha attı. Komidinin üstündeki polis kartımı aldı. Tam elinden almak için kalkıcakken cebinden bir anahtar çıkartıp sivri ucuyla önemli bilgileri okunmaz hale getirdi en sonunda kırdı ve çöpe attı.

"Artık seni kimse tanıyamaz ve ayrıca şuan Fransa'nın farklı bir ilindeyiz merkez burada değil."Dedi ve kapıya yöneldi.

"Ellerimi çöz." Kapıyı açtı ve yanıma geldi. Ellerimi çözdükten sonra kolumu tuttu. Kolumu ondan kurtarıp ittim. Benden güçlüydü ama sendelemesini sağlayabilmiştim. O önden ben arkadan aşağı indik. (Yatak odası üst katta)

Merdivenlerden aşağı inerken etrafı biraz inceledim genellikle siyah-gri tonlarındaydı. Sanki farklı renk yokmuş gibi. Üst kata çıkan sağ sol olacak şekilde iki tane merdiven vardı ve biz sağ taraftan iniyorduk. Duvardaki saate baktım 23.00'dı. Pencereden gece olduğunu anladım. Gelen soruyla kafamı o tarafa çevirdim.

"Aç mısın?"

"Beni zehirlemeyeceğin ne mâlum?"

"Seni öldürmek isteseydim çoktan yapardım. Tekrar soruyorum aç mısın?"

Kafamı olumlu anlamda salladım. Kaç saat uyudum bilmiyordum ama acıkmıştım.

"Bugün günlerden ne?"

"Çarşamba"dedi.

Saat üçte göreve gelmiştik. 8 saattir uyuyordum.

"Sen bana ne koklattın?"
Anlamaz gözler ile bana baktı.
"Nasıl sekiz saat uyudum ben?"

"Yolculuk sırasında uyanma diye iki kez bayılttık."

"Diğer polisleri öldürdünüz mü?"

"Hayır."

"Neden beni kaçırdın?"

"Sonra öğrenicekisn."

"Tek beni mi kaçırdın?"

"Neden bu kadar soru soruyorsun sen? Ve evet tek seni kaçırdım."

"Neden tek ben?"

Benimle dalga mı geçiyorsun der gibi bana baktı. Hiçbir şey söylemeden mutfağa yöneldiğinde bende peşinden gittim. Hazır bir sofra vardı. Sandalyelerin birine oturdu ve benimde oturmam için gözleriyle sandalyeyi işaret etti. İşaret ettiği yere oturdum ve yemeye başladım. İkimizden de ses çıkmıyordu. Sessizce yemeği yedikten sonra doyduğumu hissedip kalktım.

"Lavabo nerede?"

"2. Kat sol merdivenin 2. Odası"

Onaylar şekilde kafamı salladım. 2. Kata çıkıp 2. Kapıdan içeri girdim. Yine siyah ağırlıklı bir banyoydu. Galiba mafyalar farklı bir renk bilmiyor. Ellerimi yıkayıp çıktım ve salona doğru ilerledim. Salona geldiğimde Luis bilgisayardan dikkatice bir şeyler yapıyordu. Aldırış etmeyip karşısındaki koltuğa oturdum. Geldiğimi fark etmemiş olacak ki gözlerini bile kırpmadan bilgisayar ile uğraşıyordu. 10 dakikadır bu haldeydik. Canım sıkılınca ona döndüm.

"Canım sıkıldı. 2 saattir bilgisayar ile ilgileniyorsun, bende burdayım Sayın Mafya."

Bana baktı ve ilerideki kumandayı gösterip,

" Televizyonu aç ben çalışma odama gideceğim." dedi ve kalktı gitti.

Kumandayı elime alıp açtım. Yaklaşık 5 dakika sonra aklıma gelen şey ile dış kapıya doğru yöneldim.

Yandaki pencereden dışarıya baktım. Koruma falan yoktu. Kapıyı açtım.AÇILDI! Tam dışarı çıkacağım sırada aklıma gelen şey ile durdum. Telefonum yoktu. Polis kartımı atmıştı. Eğer beni bulursa sahte nüfus cüzdanını gösterip evli olduğumuz iddia edicekti. Zaten daha hangi şehirde olduğumu bile bilmiyordum.

Kapıyı kapatıp salona geçtim. İçeri çok geçmeden Luis girdi.

"Neden kaçmadın?"

Ne beni izlemiş miydi?! Bu bir test miydi?

"Ben salak değilim."

Gülümseyerek cevap verdi.

"Biliyorum."

"Her neyse uykum var benim nerede kalıcam ben?"

"Yukarı çık, sağ merdivenin yanındaki birinci oda."

Kafamı sallayıp yukarı tarif ettiği odaya çıktım. İçeri girdiğimde şaşırmıştım. Çünkü oda, diğer odalar gibi siyah-gri döşenmemişti. Oda benim en sevdiğim renk olan beyaz ve turkaz-gri tonlarındaydı. Kapının karşısında yatak vardı, üzerinde mavi-gri bir yatak örtüsü serilmişti. Yatağın sağında ve solunda beyaz komidiler bulunuyordu. Sağ duvarda bir gardrop vardı. Başta bu odanın diğer odalar gibi siyah döşenmediğini görünce şaşırmıştım ama sonradan umursamayıp yatağa uzandım.

You're No Good For MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin