Fotodaki eylül&&&&&&&&&&&&&&" niye bakıyorsun ve niye gülüyotsun?" Dedim. Ben bunu dedikten sonra daha çok sırıtmaya başladı. İlk defa birine gülümsemeyi bu kadar yakıştırmıştım. Sebebini bilmiyorum ama bir anda onun çok tatlı durduğunu farkettim. Sarı saçları rampa şeklimdeydi ve güneş vurdukça altın sarısı gibi parlıyordu. Gözleri hafif maviyi andırır bir güzellikte resmen gülümsüyordu. Özellikle güldüğünde beliten o sağ yanağındaki gamze yüzünün ne kadar kusursuz olduğunu ortaya çıkarıyordu. " yavaş kes yoksa nazar değdireceksin" dediğinde kendime geldim. " ne kesmesi lan" dedim bir anda. Ben onu kesemezdim. Yani tamam tatlı çocuktu ama bana göre değildi. " ya sabahtan beridir içime düşecek gibi bakıyorsun. Bide inkar etme ya" dedi alaycı bir tavırla. Sanki kızarmıştım. Ama bu kızarmam sadece ona baktığım için kendimden utanmamdan kaynaklanıyordu. Ama bu dışardan onun dediklerini doğruluyordu. Bunları düşününce ayağa kalktım ve " ya sen beni deli etmek için mi geldin. Uğraşma oğlum benimle. Git sana diğerleri baksın benim işim olmaz playboylarla" defim ve tepemde beklemekte olan garsonun elinden suyu aldıp bir yudum aldım. " hımmmm tam istediğim gibi buz gibi" dedim ve ayazın yüzüne serptim. Ayaz o şokla ayağa kalkarken " napıyon sen ya?" Diye de bağırmıştı. Ben ise gülmekle meşguldüm. " biraz serinle istedim canım hava çok sıcak ya" dedim ve gülmeye devam ettim. Tam o sırda ayaz garsonun elindeki ikinci bardağı aldı. Bunu görünce gülmem durmuştu. " ayaz sakın bak ayazzzzzz" dememle o buz gibi olan soğukluğu yüzümde hissetmem bir olmuştu. Islak saçlarımı geriye attıktan sonra " ayazzz" diye bağırarak zaten tüm dikkati bizim üzerimizde olan insanların daha da çok dikkatini çekmiştim. Biraz sonra da cafenin müdürü olduğunu tahmin ettiğim adam yanımıza gelip " bir sorun mu var?" Diyince sinirlerim iyice hopladı. " sorun ???" dedikten sonra kafamla ayazı gösterek " tam benim karşımda fazla aramayın yani " dedim ve çantamı alıp çıkışa doğru gitmeye başladım. Arkamdan " eylül dur " dedi ayaz . Bir an durksasam da arkamı dönmedim ve tekrar yürümeye başladım. Bu sefer ayaz daha ciddi bir sesle " emrediyorum... Eylül durr!!"" Dedi . Kahretsin dedim ićimden. Durmak zorunda olduğumu bugünkü köleliğimi hatırladım bir anda ve furdum. Yavaşça arkama dönüp " bana dur diyene kadar sen gelsen diyom. Bir an önce bu lanet günü bitirmek istiyorum. " dedim ve sahte bir sırıtma ekledim yüzüme. Ayaz hesabı ödeyip yanıma geldiğinde " normalde ben emir veririm ama şimdi böyle olsun. İşimiz var " dedi ve cafeden beni çıkarınca önden yürümeye başladı." Ayy yine mi ? İğreniyorum senden. Nefret ediyorum. Şu halime bak. Islak ıslak sokakta yürüyorum" diye söylene söylene yürüdüm. O kadar çok söylenmişim ki kafamı kaldırdığımda ayazı göremedim. Annesin kaybetmiş veletler gibi etrafa bakınmaya başladım. Sonra bir ıslık sesi duydum. Karşı yola bakınca ayazın orda olduğunu gördüm. " gerizrkali mal aptal" diye yine söylene söylene yürümeye başladım. O kadar sinirliydim ki sağıma soluma bakmayı unutmuştum. Ayyyyy. O ne ... kırmızı bir araba bana doğru geliyor. Bir anda ne yapacağımı bilemedim ve yolun ortasında bağırdım. Tam araba dibime geldiki bir sarsılma hissettim. O anda kaldırıma yapıştığımı anladım. Gözlerimi açmaya korkuyordum. Taki başımda öten ayazın sesini duyana kadar. Ben araba çarptı o yüzden kaldırıma yapıştım diye düşünürken meğer tır çarpmış bana. Kendime acıdım bir an. Gözlerimi açtığımda ayazın üstümde " iyi misin eylül? Yine başına bel açtın. Ve yine seni ben kurtardım. Bıktım artık senden. Bide araba çarpmış gibi numara yapma" diyince. Bir anda " alın şu ukala tırı üstümden" diye bağırdım. Sonra etrafıma baktığımda kimsenin bizimle ilgilenmediğini fark ettim. Kahrolsun bu istanbul halkı diye içimden söylendim. Ayaz hala üstümdeydi ve sıcak nefesi tüylerimi ürpertiyordu. Ayazla göz göze geldiğimde gözlerinin yeşilini daha iyi seçebildim. Harika bir göz rengi vardı. Anlatılmaz yaşanılırlardandı resmen. Daha fazla uzatmadan ayazı üzerimden iterek " kalk üstümden " dedim ama yerinden oynatamamıştım bile. " bana tır mı dedin sen ?" Dedi. O sırada başımdan geçen teyzelerin " terbiyesizler " dediğini duydum. Arkasında " ne terbiyesizi burda araba çarpıyordu bana sen neyin kafasını yaşıyon" diye bağırdım. Hala ayazı üzerimden kaldırmaya çalışıyordum ama oynamıyordu bile. Amacı neydi anlayamadım. Kaldırımda bu halde.... bir anada ayaz irkilerek ayağa kalktı. Etrafıma baktığımda yaşlı bi dede elinde bastonla " seni gidi terbiyesiz. Yolun ortasında kızı mı sıkıştırıyon bakayım sen" diye ayaza vuruyordu. Ayağa kalktığımda ayazın gerçeği anlatmak için çabaladığını ama dedenin onu dinlemediğini fark edince. " ellerine sağlık dedem vur vur " dedim. Ayaz " eylül yürü senle görüşcez " dedikten sonra koşmaya başladı. " saol dede " dedikten sonra bende ayazın peşinden koşmaya başladım. Bir parka gelince ayaz durdu. Bense hala gülüyordum. Ayaz nefes nefese " hep senin yüzünden hiç gülme. Sen mi kölesin ben mi anlamadım. Ama yeter şimdi senin köleliğin başlıyor hanim efendi" dedikten sonra bileğimden tutup beni yine sürüklemeye başladı.
"Nerrye gidiyoz" dedim. Ama aldığım cevap " eylül kes sesini olmuştu. Ana yola çikinca ayaz eliyle bir taksi durdurdu . Taksiye binince " senin derdin neydi de beni dolmuşa bindirdin. Bak taksiye binecek paran da varmış " diyince ayaz bana baktı sonra kafasını tekrar öne çevirip " amacım sana eziyetti ama saol sen bana eziyet ettin canım. Ama asıl eziyet şimdi başlayacak" deyince sırıttı. " ne eziyeti lan" deyince iyice sırıtmaya başladı ve " gidince görürsün " demekle yetindi. Yine ne bela açacaktı ki benim başıma .

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYLÜL AYAZI
Roman d'amourBazen hayatımız heyecanıyla, tutkusuyla ve korkusuyla bir film sahnesini andırır. Gerçek hayatta olabilir ama olmamış ... İşte Eylül'ün hayatı da tüm heyecanıyla tıpkı bir film sahnesi... Eylül 17 yaşında çok iyi bir lisede okuyan başarılı bir öğr...