KS:6.Bölüm KUŞ KAFESİ🕊

13 1 0
                                    

Multi: Ege Can Sal/ Başa Sar

Kumsal Ece'denİhanet aldatılanları ölüm ise gidenin arkasında kalanları yakar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kumsal Ece'den
İhanet aldatılanları ölüm ise gidenin arkasında kalanları yakar... Ateş düştüğü yeri yakar sözü boşuna söylenmemiş. Hayatımız boyunca tüm sevdiklerimizi sanki onlardan hiç ayrılmayacakmışız gibi severiz onlara en saf ve zararsız duyguları besler, öyle ki bazen önemsiz sebeplerden dolayı husumetler yaşayıp onlara kızarız, içerleriz, kırık kalbimizin istemeden haykırdığı beddualar ederiz... Bazen sahiplenen biz oluruz bazen de sahip çıkılan ama hangimiz esas sevgiye sahip çıkabildik? Gidenin bir daha geri gelmeyeceğini bildiğimiz halde üşenmeden, sıkılmadan vuslatı bekleriz. Kederin acıyla inlettiğinin sabırla üstesinden gelmeye çalışırız ama bir gün ölüm meleği emaneti almaya gelir ve daha dün seninle top oynayıp dans eden yakınını arkadaşını ya da çok değer verdiğin tanıdığın birini ya da seni belki de beni bugün alır ve gider. Dün vardık ama bugün yokuz...

Bu sabah her şey adeta siyahlara bürünmüştü. Herkes siyahtı, siyah elbise ve siyah gözlüklerle ağladığı hiç te belli olmayan merhumenin yakınları ve cenaze namazında zar zor ayakta durmaya çalışan Burak Bey, kız kardeşinin tabutuna sarılarak metanetini korumaya çalışıyordu. Kız kardeşini son yolculuğuna uğurlayan Burak Bey daha fazla dayanamayıp sonunda ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerinden akmaya yüz tutmuş gözyaşlarını serbest bırakarak ağlamaya devam ediyordu. Bu kadar insanın ağladığı bir cumartesi sabahı gökyüzünde beyaz bir pamuk şekerini andıran bulutlar sanki insanların ağladığını sezmiş ve ağıt yakan herkese eşlik ediyor, gözyaşlarını bardaktan boşalırcasına deli gibi yağan yağmur damlalarıyla birlikte yeryüzüne indiriyordu...

Cenaze namazı kılındıktan sonra artık cenaze kaldırılıyordu cenazeyi kaldıranların arasında Burak Beyde vardı. Ayakta dururken bile zorluk çekmeye başlayan Burak Bey güçlükle tabutun bir ucunu omzuna almıştı. Her taraf derin bir sessizliğe bürünmüştü. Araba sesleri, kuş cıvıltıları ve hatta rüzgârdan hışırdayan yaprakların sesleri... Kısaca hıçkıra hıçkıra ağlamak dışında diğer bütün sesler yeryüzünden kaybolmuştu sanki. Cenaze defnedildikten sonra Burak Beyin yanına gidip baş sağlığı diledim. Acısı henüz çok yeniydi baş sağlığı dileyenlere "dostlar sağ olsun" diyerek boynu bükük bir vaziyette karşılık veriyordu. Toprağın altında yatan kız kardeşinin mezarına, göz pınarlarındaki yaşlar dolup taşana dek bakıyordu.

Saat öğlen on iki sularında taziye için Burak Beylerin evine gittim. Helva dağıtmakta olan evin yardımcıları, helva alabilmemiz için ellerinde sıkıca tutmakta oldukları tepsilerden birer tabak helva uzattılar. Yardımcının bana doğru uzatmakta olduğu helvayı alabilmek için elimi uzatıyordum ki birden bire çok içler acısı bir konuşmaya kulak misafiri oldum. Yanımda oturan kadınlar böyle elim bir günde bile dedikodu yapmaktan hiç çekinmiyorlardı.

Misafir (1): "İntihar etmiş diyorlar."

Misafir (2): "Vah yazık! Söylesene artık sosyetenin dilinden düşmezler."

KANLI SALGIN (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin