17. Bölüm: Frangalar

17 3 0
                                    

Maraz Karaoğlunun Evi




Merdivenlerden beraber inerken, aşağıda duran hiç tanımadığım insanların bizi alkışladığına şahit olmuştum ve  ellerim titriyordu. Aşağıda duran Kuzey ve Berkay otuz iki dişle bize bakıp gülümsiyerek alkışlıyorlardı. Yanlarında siyah saten elbiseli Elif duruyordu, gözlerime büyük bir hayal kırıklığıyla bakıyordu.Maraz ellerimi sımsıkı tutmuştu, ondan kaçmayı başaramamıştım ama buna bir gün son vericektim.

Levent Karaoğlu ve eşi bana bakarken içlerinde soğuk bir hava vardı. Levent Karaoğlu bana nefretle bakarken Ela  annem gelmişti aklıma. Eğer babam doğru söylüyorsa onu nereye kapattığını öğrenmeliydim. Maraza anlattığımda annesine aşşalık biri olarak görmesi babasının'da rolü vardı.

Konuklar bize hayranlıkla bakarken, Gözlerim Marazın gözlerine kenetlenmişti. Kendi kendime keşke ikimizde mutlu bir şekilde yüzüklerimizi takabilseydik. Yıllardır hiç tanımadığım adam hep hayatımdaydı ve şimdi parmaklarımıza alyanslar takılıyordu. Bu yüzükler sadece benim frangalarımdı. Salonda tanıdığım yüz sadeceElifin yüzüydü.Bir insan en yakınına,  kardeşim dediğine bunları nasıl yaşatırdı? Etrafta bir alkış kopunca parmaklarıma baktığımda, çaresizlik kelimesi daha çok derin bir hal almaya başlamıştı. Maraz mutluydu ve bu mutluluk sadece bağımlılıktı. Yanımıza doğru gelen Levent Karaoğlu elindeki kutuyla bize yaklaşınca, içim ürpermişti. Sessizliğinin tek nedeni Maraz olmalıydı yoksa bukadar sakin olması beni korkutmuyor değildi. Elindeki kutuyu Maraza uzattığında, Maraz hoşnutsuz bir yüz ifadesiyle "Ne bu baba?" Levent Karaoğlu "Oğlumsun tek değerlim sensin Maraz ama sanma ki bu kızı gelinim kabul ettim. Herkes bir gün bedelini öder ama yavaş yavaş" yüzüme bakarak konuştuğunda yutkunamamıştım. "Baba!" Marazın ikazlı sesini sadece biz duymuştuk. "Aa çocuklar tamam tüm konuklar burda lütfen"Marazın üvey annesi Birgül hanım etrafı sakinleştirmişti.Herşeyi biliyordu ama bana nefretle bakmıyordu. Koray ve Sarp tüm korumaları salonun her köşesine dikmişti. Marazın bukadar güvenliği eve yerleştirmesi onun nasıl işlerle uğraştığının kanıtıydı. 

Nihayet davet masasında yalnız kaldığımda Berkay ve Kuzey Marazı yanına çekiştirerek götürmüşlerdi ve bende nihayet yalnız kalabilmiştim. Vucuduma yapışan saden elbisem beni farklı göstermişti. Bacaklarıma baktığımda hala morluklar vardı ve bunları saklamayı unutmuştum. Marazın benim için özel diktirdiği elbise bacaklarımı kapatmıştı. Bu detayı bilerek yaptığına emindim.Diğer masadan beni gözleriyle süzdüğünü hissedebiliyordum. 

Nasıl bilmiyorum ama neden hem nefret edip hemde ondan gitmek istemiyordum. Çapkın gözleri boynuma kaydığında başımı çevirmiştim. Meyve suyumu alıp dudaklarıma götürdüğümde, gözleri şimdide dudaklarımda gezinmeye başlamıştı. Hem sohbet edip hemde gözleriyle bana dokunmayı çok iyi başarıyordu. Onu görmemek için çabalasamda hep görüş alanımdaydı. Nihayet Kuzey Marazın önüne geçerek sohbet edince hain bir gülümsemeyle önümdeki içeceği içiyordum. O ise tam ortamızda duran Kuzeye içinden küfürler savurduğunu tahmin edebiliyordum. 

Yanıma sarışın bir bayan yaklaşınca, zayıf ellerini bana uzatıp "Merhaba tatlım Ben Marazın halası" şaşkın gözlerle kadını süzerken gerçekten çok bakımlı bir kadındı. Neye uğradığımı şaşırmış vaziyette ellerimi uzatarak "Aa merhaba efendim." Bana tatlı gözlerle bakarak "Nekadar güzelsin sen Ekim " dediğinde gülümsemiştim. "Teşekkkür ederim efendim." Ellerimi tutarak "Nasıl oldu bilmiyorum ama Marazın aniden nişanlanması bizi şaşırttı. Ama baksana nekadar heycanlı" bende ona baktığımda oda bize bakıyordu. Marazın yüzündeki sevinci bile göremiyordum. Kimse benim o adamın kızı olduğumu bilmeyerek bana bukadar gülüyorlardı. O adam demek canımı daha çok yakmıştı. O adam benim babamdı ve bunu yüzbinlerce kez  bu benim babam olamaz desemde, gerçekler yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Marazın halası  güler yüzüyle yanımdan ayrılarak konukları ağırlamak için gitmişti. Bana uzatılan meyve suyuna baktığımda Arasın yüzüyle karşılaşmıştım. Onu ilk gördüğümde başıma silahını dayayıp beni öldürecekken Marazın bunlara engel olması, bir film şeridi gibi gözümün önünden geçmişti. Onu umursamadan önüme baktığımda Marazın bizi görmesi hiç iyi olmuyacaktı. Etrafıma baktığımda Maraz ortalıkta yoktu. "Sevgili abicim yok rahat olabilirsin. Ondan gerçekten bu kadar çok korkuyormusun cidden?" Gözlerim arası bulunca "Ne saçmalıyorsun sen!" gülerek masaya daha çok yaklaşmıştı. "Ondan bukadar nefret edip bu yüzüğü takmak cesaret değil, aptallık." Arasın artık konuşması canımı sıkmaya başlamıştı. "Siz katillerin mesleği değilmi bu, benim açıklamam gerekmiyor. Siz evet hayır anlamazsınız. Nelerden anlıyorsunuz biliyormusunuz? Kırıp döküp sizi hiç sevmeyen insanları yanınızda zorlamaya anladın mı beni?" Arasın yüzündeki gülümseme silinince dudaklarını ısırarak bana bakmıştı. "Neden en çok Maraz seviliyor. O insanların canını yakar sevilir. Her işe karışmaz ama oğlum aslanım denilir. Neden Ekim neden, ona kalırsa eşittik ama herşey için feda eden insanlar sevilmez?" Donuk gözlerle Arasa baktığımda içinde büyüttüğü büyük bir haksızlığı ve acıyı gözlerimin içine bakarak söylüyordu. Ona nediyeceğimi şaşırmıştım ve tek cümlesiyle dudaklarımı kitlemişti. Tam konuşacakken Arasın arkasındaki o şeyi görünce yüzüm gerilmişti. Bahçede mavi çarşavlı bir kadın yorgun elleriyle cama ulaşmaya çalışıyordu.Korkuyla ellerimi göhsüme bastırınca Aras şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Yüzünü seçmeye zorlanıyordum ama kim olduğunu seçemiyordum.Tam masadan ayrılacağım anda iki adam kadını zorla ordan uzaklaştırmıştı. Koşarak "Bırakın onu!" Aras "Ekim" diyerek peşimden geldiğinde tüm salon şaşkın gözlerle bize bakıyorlardı. Sesimi duyan Maraz endişeli haliyle bana yaklaşarak "Ekim iyimisin sen?" Etrafına bakarak "Noluyor lan!" ben Marazı umursamadan dışarıya çıktığımda camın yanında kimse yoktu. Levent Karaoğlu ve Birgül hanım dışarıdaydı. Tüm konuklar merakla bize bakarken, benim aklım hala o peçeli kadındaydı. "Koray Sarp" Marazın sinirli ve endişeli sesiyle Koray ve tüm korumalar etrafımızı sarmışlardı. "Ekim bana bak dedim sana noluyor. Ne gördün." Korkuyla camın olduğu bahçeyi işaret ederek "Gördüm o kadını Maraz böyle sanki yardıma ihtiyacı vardı." Maraz tuaf ve anlamamış gözlerle yüzüme bakınca, Sarp ve bir kaç adam o bahçeden gelerek "Temiz abi kimse yoktu." Şaşkın gözlerle "Hayır ordaydı gördüm onu ordaydı." Elif yanıma gelerek kolumu tutup "Belki yanlış görmüşsün Ekim." Elife iğrenmiş bir yüz ifadesiyle bakıp kolumu ellerinden kurtarmıştım. 

"Alın işte şimdi delilerle uğraşıyoruz." 

"Baba!" 

Maraz ve Levent Karaoğlu karşı karşıya geldiğinde, Kuzey Marazın yanına gelerek "Hadi abicim sakin olun tüm basım dışarda." Birgül hanım tüm konukları çıkışa kadar eşlik ederken Aras "Ben sana inanıyorum Ekim" Arasa baktığımda hala o kadının görüntüsü gözlerimin önündeydi. Yüzü kıpkırmızıydı ve korkmuştum ama kim olduğunuda merak ediyordum. Neden eve girmek için çabalamıştı. Tek sorun kimdi o kadın?  " Kes sesini ve kaybol burda" Maraz Arasın bana güvenmesinden rahatsız olup sinirlenmişti. " Nolucak lan burdan gitmessem?" Daha çok gerginlik artıyordu. Birgül hanım "Kesin artık hadi eve gidiyoruz." Aras Marazı kışkırtmak için "Çok kız var yapma ama bu nişan oyunlarını be" Maraz Arasın önüne geçerek tek bir yumruk atınca Aras yere düşmüştü. Şaşırmıştım artık nasıl davranacaığımı. Levent Karaoğlu iki oğlunun arasına girerek engellemişti. Marazın halası yanıma gelerek "Hadi canım çok korkmuşsun gel odana çıkalım." Elimin titrediğini görünce refleks olarak tüm vücudum titriyordu. "Lan kimsin sen he kimsin!" arkama baktığımda Maraz tüm öfkesini Arasa yöneltmişti. Korkuyla eve geçtiğimizde, Marazın halası beni yatağıma oturrtuğunda hala o peçenin ardındaki kadının kim olduğunu merak etmiştim. "İyisin değilmi Ekim bak bana belki yanlış görmüş olabilirsin sakin ol biraz ben aşağıya inicem sende üstünü değiştir." Gözlerimi kapattığımda başımı hafifçe sallamıştım. Kapı sesiyle ayağa kalkarak cama yaklaştığımda Levent Karaoğlu çoktan olayı çözmüş gibiydi. Aras ortalıklarda yoktu ve Maraz babsına bağırıp çağırıyordu. Eve kimlerin girip çıktığını araştırmıştı bile ve kimseyi dinlemiyecek kadar sinirliydi. Perdeyi çektiğimde banyoya girerek üstümü değiştirmiştim. Zar zor bir duş alıp giyindiğimde kapıyı açmamla Elif endişeli haliyle sadece bana bakıyordu. Hala ona öfkeliydim ama yaşadığımız aptallıklar gelince aklıma bir anlığına gözlerimi kapğatmıştım. "Ekim iyisin değilmi?" Gözlerimi açtığımda "Ne önemi var Elif ve çık odamdan yüzünü görmek istemiyorum." yatağa havlumu atarak aynanın karşısına geçmiştim. "Babam hastaydı mecburdum Ekim." Kaşlarım havaya kalkınca arkamı dönmüştüm. Ağlayarak bana sarılmıştı ve Elifin ilk defa bukadar içi çıkana kadar ağlaması canımı yakmıştı. Ellerim saçlarına gidince "Ağlama " diyebildim sadece, "Ekim bana böyle davranman daha çok canımı yakıyor. Babam ölücekti ve o para benim için bir kurtuluştu." Yanaklarımdan süzülen bir damla yaş kayıp boynumu ıslatmıştı. Elif yüzüme bakınca büyük bir pişmanlık ve babasıyla   benim aramda kaldığını söyleyince, ona daha çok sıkı sarılmıştım. "Neden bana söylemedin. Belki bir çare bulurduk." Tek koluyla gözlerini silip bana bakarak "Mevbur kaldım Maraz Karaoğlu da bunu kullanarak sana ulaştı.Ama bana böyle davranman daha çok ağırdı Ekim." Yorgun gözlerim pencereye kayınca "Maraz değil Elif benim babam öldürdü beni" dediğimde Elifin şaşkınlığı katlanmıştı. Şaşırmakta haklıydı, hangi baba kızını ölüme atabilirdi. Bir kardeşimin yaşadığını öğrenip aynı gün kaybetmemi anlatınca bu sefer Elifin omzunda ben ağlıyordum. "Ekim artık Marazla mı evleniceksin?" Bu soruyla başımı kaldırıp kısa bir an susmuştum. Ondan ve bu karanlıktan kurtulmak için çok çabalamıştım ama babamın planladığı anlaşma gelmişti aklıma ve bunu kimseye bahsetmemiştim Elife bile. 

"Marazdan bir gün kurtulucam Elif az kaldı." 

MARAZ    555 KuralıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin