Nefes aldığımda dünya yerle bir olmuştu.
Kimileri son nefesini almak için savaşırken kimileri ise son nefesini alamadan ölümü kucaklıyordu.
Gözlerimi sıcak hissettiğim bir odada açtığımda kahverengi gözleri olan bir kadınla yüzlerimiz arasında iki karışlık mesafe vardı. Gözleri bir sarıya sonra eski rengine dönerken yattığım yerde kafamı kaldırıp doğrulma isteğimi şuan gerçekleştiremezdim.
Kadın elini bileğimin üzerine koyup diğer eliyle alnımdan ateşimi ölçtü. Eli yanağımdan çeneme doğru süzülürken çenemi parmakları arasında tuttu. Eli boynuma gittiğinde durdurmak istesem de bir güç var ki beni engelledi.
Kadın bir süre kahve gözleriyle gözlerime baktığında elini şah damarımın üzerinde gezdirdi ve dudaklarını birbirine bastırıp yaladı. Gezdirdiği yerler alev alev yanıyordu. Ben gerginlik dolu gözlerle onun gözlerine bakarken parmağını damarıma bastırıp yerimde acıyla tıslamama ve doğrulmama neden oldu.
Parmağıyla damarıma bastırması sanki çakmakla yakması gibiydi.
Acıyla karışan ses tonumla konuşacağım sırada beni eliyle susturdu. Dudaklarımın üzerinde olan eli sadece susmamı değil hareket etmemi bile yasaklamıştı. Boşta kalan eli tekrar damarımın üstünde gezindi.
'İnsanoğlu bazen bir damara bağlıdır biliyor musun genç kız? O küçücük damar zarar görürse ardı arkası kesilmeyen hastalıkların seni bırakmayacağını da biliyorsun. Bu dünyada ki herkes aslında tek bir damara bağlıdır.'
Söylediklerini anlamayıp ona anlamsızca baktım. Tanrı şahidim dediklerini anlamlandıramıyordum.
'Bu ülkeden gitmek için vakit öldürme.' Fısıltıyla söylediklerini anlamadığımda kulağıma doğru yaklaştı.
'Bu yaşta ölmek istemiyorsan bu ülkeyi terk et genç kız yoksa bir daha buradan kurtulamazsın. Kapı bir kez kapandığında bir daha açılmaz. Aksine ya ölürsün ya da hayatta kalmak için savaşırsın zira bu sıcakkanını içmek için hali hazırda bekleyen bir sürü insan var.'
Elini bu sefer nazik bir şekilde gezdirdi boynumda. Gözlerini kısıp gözlerimi içine hapsedercesine baktı. Elini çekip nefes almama izin verdiğinde düzensiz olan nefesimi dizginlemeye çalıştım. Kadın benden uzaklaştığında üstümde ki ince örtüyü üzerimden atıp yerimde dikkatle doğruldum. Yataktan seri şekilde kalkıp kadına doğru yavaşça yürüdüm. Onun üzerine atlayacağım anda bir ağrı beni engelledi.
Kadın benden başka her tarafa bakıyordu. Aniden başıma saplanan şiddetli baş ağrısıyla elim başımı çevresi altına aldı. Yatağa oturup sakinleşmeye çalıştım. Başımın ağrısı her salise daha da artarken kadın hemen bana doğru döndü ve sanki koşabilirmiş gibi hızlıca önüme geldi.
Ellerimin üzerine ellerini değdirdiğinde soğuk olan elleri ürpermeme neden oldu. Aniden sıcaklaşan elleriyse sıcaklamamı sağladı. Bu kadında değişik hissettiğim hislerim içimi kemiriyordu. Ben farkında olmadan kadın başıma masaj yapıyordu. İlk defa bir masaj bu kadar canımı yakıyordu.
Kadın ellerimi çekti gözleri kısıldığında kahve hareleri sarıya döndü. Kadın bir süre sonra ellerini benden çekti. Çeşitli bitki ve sıvıların olduğu masasına yönelirken 'Söylememeliydin. Seni cezalandıracaklar. Bittin Avesta.'
Diye fısıldadığında korku dolu bakan gözlerini görmesem bile hissetmiştim.
Avesta ismi bilgelikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLMEK YA DA YAŞAMAK
FantasyBen Karen Bolour muhtemelen herkes başka bir evrende mutlu olduğumu zannediyor. Yanılıyorsunuz. Ben burada nefes alamıyorum, yaşayamıyorum, ölmek istemiyorum. Tek kurtuluş yolu ölmek. Ürkütüyor burası beni, ürküttüğü kadar da içine çekiyor. Ölüme k...