Ağlayarak başımı kaldırdım. Ne zaman ağlamaya başladım bilmiyorum ama uzun bir zaman olmuştu. Avesta hala uyuyordu. Camdan dışarısı parlaktı. Güneş doğmuş, kuşlar ötmeye başlamıştı, birkaç çocuk sesi işittiğimde boğazımdaki yumru boğazımı acıttı. Gözlerimden yaşlar boşalırcasına tekrar ağladım.
Gözlerim ve yanaklarım acıyordu. Ayağa zorla kalkıp yemek masasının yanındaki kapıdan içeri girip banyoyla karşılaştım. Aynadan bakmak istemediğim yüzüm de kızarıklıklar ve şişlikler vardı.
Gözaltlarımda oluşan kızarıklıklarda yaralar oluşmuştu. Yanaklarımdaki hafif şişliklere dokunduğumda canım acımıştı. Gözümden düşen yaş yanağımdaki yaranın üstüne yağmur damlacığı gibi konmuştu. Avesta'yı uyandırıp telaş ettiremezdim uyandığında zaten yüzümün halini görecekti.
Feryat çığlıkları dökmek istiyorum kabuslarımın sahipleri yüzünden. Musluğu açıp soğuk suyun akmasını bekledim. Yüzük parmağımın yarısını suya daldırdığımda buz gibi soğuk suyu hissettim. İlk olarak ellerimi soğuk suyla yıkayıp avuçlarımı suyla doldurup yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda kirpiklerimin uçlarında su damlacıkları vardı.
Hoş ve güzel duruyordu. Buzdan yaratılmış bir insanın yüzü gibiydi. Yüzümü soğuk suya gömüp yıkadıktan sonra kahverenginin koyusu renginde olan havluyu elime alıp ıslak yerlerimi kuruladım. Kıyafetlerim terden kötü kokuyor, her yeri kırış kırış gözüküyordu.
Havluyu geri yerine asıp aynaya tekrar baktım. Buraya geldiğimde her şekilde değişmiştim. Özenli ve düzenli saçlarım darmadağınık, yüzümde yara izleri, kulaklarımda en nefret ettiğim ağlayış ve yakarış sesleri, cevap bulamadığım sorular yankılanıyordu.
Bu son gördüğüm kabus ister istemez beni etkisi altına alıyor. Kabuslarımın ana konusu hep bebekle ilgiliydi. Bebeği bulsam da kabuslarım bitmeyecekti. Merak ediyorum hep her şeyi. Bebekle bu kabusları görmemin ne anlamı var? Kabuslar ne için? Kabuslarım gerçek olacak mı?
Eğer gerçek olursa ben bu evde şövalye ile beraber mi öleceğim? Kabusları engellemenin bir yolu varsa ne peki? Şövalye ile ilgili neden öyle bir kabus gördüm?
Aniden içimi kemiren yırtıcılar belimi bükmeme sebep oldu. SARAYA.
Elimi karnıma koyduğumda bir dürtü hissettim. Dişlerimi birbirine bastırıp bu dürtünün bitmesi için kendimi sıktım. GİTMEN.
Ağrılar ve dürtüler dayanabileceğim düzeyde değildi ve dudaklarım arasında kısık inlemeler çıkıyordu. GEREK.
'Saraya gitmem gerek.'
İçimdeki yırtıcının istediği şey ağrıları bana çektirmesinin sebebi saraya gitmem. Ama neden?
Yırtıcının tırnaklarını saçlarımın arasında hissettiğimde kendimi geri çekip ağrılarıma birkaç saniye aldırmayıp arkama baktım şayet kimse yoktu. S-SARAYDA B-B-BİR ŞEY VAR KA-REN!
Cızırtılı ses içimi ürpertiyordu. Sarayda ne olabilir?
Saraya girip ne olduğunu öğrenmeliyim. Avesta bu haldeyken ve beni saraya kendisini sokacağını söylemesine rağmen ısrarla hemen gitmem doğru mu ki? Avesta'yı düşünürken ağrılarım geçip gitmişti. Doğrulup elimi ve yüzümü tekrardan yıkadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLMEK YA DA YAŞAMAK
FantasyBen Karen Bolour muhtemelen herkes başka bir evrende mutlu olduğumu zannediyor. Yanılıyorsunuz. Ben burada nefes alamıyorum, yaşayamıyorum, ölmek istemiyorum. Tek kurtuluş yolu ölmek. Ürkütüyor burası beni, ürküttüğü kadar da içine çekiyor. Ölüme k...