Kemerini düzelterek genel evden çıkan Edward, Jolene yaşındaki gencecik bir kızı gözü yaşlı bırakmış, kendisi zevkten dört köşeydi. Yarın buraya tekrar gelecekti, sonraki gün ve bir sonraki gün de, kızcağızın ağlamasını ve yakarışlarını umursamadan ona tekrar sahip olacaktı. Nefretten büyüyen insanlar gibi Edward da kötülükle besleniyordu.
Yamuk adımlarla kaldırıma çıkacakken yol ve kaldırımın arasında büyüyen papatyalara bastı, çiçek bükülerek kopmuş, oracıkta ölmüştü.
Bilmediği şeyse ileride onu bekleyen Zayn'di. Saatlerdir burada bekliyor ve içeride yaptığı şeyleri düşündükçe Edward'dan daha da nefret ediyordu.
Köşeyi döner dönmez takıldığı şey ile yere kapaklandı Edward, zaten sarhoştu. "Ne oluyor amına koyayım?" diye anlaşılmaz bir şekilde konuştuğunda Zayn yeterince karanlıkta olmalarını fırsat bilerek ensesinden tutarak kaldırdığı gibi duvara çarptı onu. Edward acıyla bağırmaya çalıştığında kolunu boğazına sararak nefesini kesmişti.
"Bağırmayacaksın. Yoksa dilini keserim. Beni anladın mı bunak piç?"
Onaylar anlamda korkuyla mırıldandığında içindeki nefret daha da körüklendi Zayn'in. Jolene'ine kıyıyordu bu eller, bu utanmaz ağız, ancak karşısında tir tir titriyordu şimdi. Lanet herif ölmeliydi ama Jolene'in güvenine ihanet edemezdi.
"Para mı istiyorsun? Hepsini al. Yeter ki bırak evime döneyim."
Zayn alayla gülerek Edward'ı kendine çevirdi ve çevirmesiyle birlikte sağlam bir yumruk atarak yere düşmesini sağlamıştı. Karnını tekmelerken "Paranı sikeyim," dedi. "Akıllı olacaksın piç. Tek yamuğunda ecelin olurum. Sana yemin ederim bana ölmek için yalvarırsın." Yere eğilerek Edward'ın şapkasını çıkarıp saçlarından tuttu ve başını birkaç kez yere vurdu. Saçlarını çekiştirerek "ANLADIN MI?!" diye kükremiş, dayanamarak attığı yeni bir yumrukla bu kez de dudağını patlatmıştı Edward'ın. Jolene'in yarasının olduğu yerin aynısıydı.
Kendinden geçerek onaylar anlamda bir şeyler mırıldandığında yüzüne tükürmüştü Zayn.
"Güzel," dedi mırıldanarak hançerini çıkarıp. "Şimdi aynı dili konuşuyoruz. Ancak beni seni bir kere daha ziyaret etmek zorunda bırakırsan ne yazık ki senin bir dilin olmayacak." Hançerin sivri ucunu Edward'ın yüzüne bastırdı soğukkanlılıkla. Adam korkudan kıvranamıyordu bile.
Zayn'in burnuna sidik kokusu dolduğunda gülümsedi. "Korkak orospu çocuğu. Veletler gibisin."
Edward'ın gözlerindeki korku Zayn'i öyle kendine getirmişti ki hançerini teninde gezdirirken "Ciddiyetimi anlaman ve beni unutmaman için sana bir hediye bırakacağım." dedi, hemen ardından hançer Edward'ın boynunu nizami bir çizgi halinde kesip oluk oluk kanatmaya başlamıştı.
Hançerini geri yerine sokarak kalkmadan önce Edward'ın üzerindeki tüm kıyafetleri parçalamış, onu öylece ağlayarak inlerken arkasını dönmüştü. Gitmek için birkaç adım atmıştı ki inlemelerinin arasında belli belirsiz bir şekilde konuşmaya çalıştı Edward.
"Yanlış... Yanlış kişiye," Öksürdü. "Bulaştın. Çok yanlış. Bunu. Ödeyeceksin. George Efendi. Ödetecek."
Zayn gülerek omzunun üstünden baktı ona. Sör George'u o da duymuştu elbette. "Öyle mi? Bana ne yapabilirmiş? Seninle birlikte çok güvendiğin piç George'u da çıktığı yere sokmamı istemiyorsan akıllı olursun. Sana bir şans daha vermeyeceğim."
Edward acılar içinde bayılmadan önce öksürüklerinin arasında yanıt verdi Zayn'e.
"A... Archer. Onun o-oğlu. Damadım. Ve sen- Sen öleceksin."
Olduğu yere mıhlanmıştı.
Duyduklarını idrak edemiyor, inanmak istemiyordu. Yumruklarını sıkarak kendinde kalmaya çalıştı. Ancak Edward'ın yalan söylemediği belliydi. Bugünü hatırladı. Jolene'in anlamsız kederini, çözüme kavuşturamadığı gözyaşlarını ve anlatmadığı derdini. Kolyeyi gördüğünde nasıl mutlu olurdu normalde Jolene, ancak bu sefer kederli bir mutluluk sarmıştı onu. Gözleri veda eder gibi bakıyordu.
Jolene bir başkasıyla mı evlenecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the portrait of a lesser man • zayn
FanfictionVe hiçliğin kollarında yitip gittiler... Bazıları aşklarının ikisini bile mağlup ettiğini söyler.