it gets harder every passing day

40 7 2
                                    

Günler birbirini acımasızca kovalıyordu. Belki bir hafta, belki de daha fazla geçmişti Zayn'i son görüşünün üzerinden. Onu arkasında öylece bırakmak ihanet etmiş gibi hissettiriyordu. Hiç tanımadığı ve hiçbir zaman sevmeyeceği bir adamla evlenmek istemiyordu, kaçıp kurtulmayı o da çok istiyordu ama sonra mışıl mışıl uyuyan annesine kayıyordu gözleri.

Onu burada tutan şey vefa borcuydu. Öldüren şey ise hayatının aşkını kaybediyor olması.

Bugün geçen haftada aceleyle nişan taktıkları Archer ile birlikte bir gün geçirecekti. Onunla ilk yalnız kalışı olacaktı bu, yemeğe geldikleri gün hiç konuşmamışlardı ancak Archer'ın bedenini süzen pis bakışlarını fark etmişti. Kendini kirli hissediyordu, dokunulmuş, bir çöp gibi kenara atılmış...

Archer'ın adamları ile beraber geldiğini görünce iç çekerek evden çıktı. Nasıl onu seviyor, istiyor gibi yapacaktı kalbi tamamıyla bir başkasına aitken? Bu ihaneti nasıl ederdi Zayn'in saf aşkına? Onun papatyasıydı Jolene. Bir tek onun. Yüzünden okunan nefretle beraber bir adamın yardımıyla at arabasındaki yerini aldı.

Archer pis bir gülümsemeyle "Sabahın ilk saatlerinde sizi görmek müthiş bir lütuf." diyerek yılıştığında kısaca ona bakıp cevapsız kaldı Jolene. Archer bozularak çenesini sıkmıştı.

Araba hareket etmeye başladığında "Size şehri gezdirmeyi umuyordum. Ancak hayli keyifsiz görünüyorsunuz. Hasta mısınız?" demişti Archer tekrar. Eli aniden Jolene'in alnını bulduğunda tiksinti ve korkuyla çekildi hemen Jolene. Ne yaptığını sanıyordu bu adam, ona nasıl dokunurdu şuursuzca?

"Dokunmayın," dedi hışımla. "Ziyadesiyle iyiyim. Keyifsiz görünüyorsam bu ancak yerimi beğenmediğimdendir."

Bu cesareti Jolene'e veren şey yaşadığı aşktı. Sonuçları ne olursa olsun Archer'a yüzüğü attırabilir ve tekrar Zayn'in olabilirdi. Babasından az dayak yememişti bugüne kadar, bir kere daha ölümüne dövülmek onu korkutmadı.

Archer'sa Jolene'in lafları karşısında tutularak yutkunamamıştı bile. Kimdi o da kendisiyle böyle konuşma cesaretini buluyordu, basit bir köylü kızından farkı neydi?

"Yersiz cesaretinizi heyecanınıza veriyorum Jolene."

Jolene sessiz kalarak yolu izledi. Neredeyse gülecekti Archer'ın aptal konuşmaları karşısında.

Archer, Jolene'i izleyerek uzun bir süre yol kat ettiler. Çiçekli yollardan, zengin semtlerden geçiyorlardı fakat hiçbiri Jolene'in umrunda değil, tepki vermiyordu.

"Ormana sür." Archer emrettiğinde Jolene'in gözleri ilk kez onu buldu. Kalbi korkuyla çarpmıştı. Ormanda Archer ile ne işi olurdu onun?

"Ormanda ne yapacağız?"

"Biraz konuşacağız."

"Evime dönmek istiyorum. Derhal."

"Eviniz burası Jolene, nişanlınızın yanı."

"Sen benim hiçbir şeyim değilsin." Resmiyeti dahi bırakarak saygısını tamamen bozarak ona duyduğu nefreti gözler önüne sermişti. Archer yeni bir bozguna uğradı. Ancak bu kez sabırlı davranmayarak Jolene'in sertçe çenesinden tutarak kendine çekmiş, "Bu yaptığım yapacaklarımın çeyreği bile değil sevgili Jolene. Uslu durmanı ve müstakbel kocanı daha fazla kızdırmamanı öneririm. Aksi halde kimin kime değersiz bir hayvan gibi satıldığını hatırlatmak zorunda kalacağım." demişti.

Tüm değersizliğini önüne sermişti işte. Bir mal gibi bahsediyordu Jolene'den. Babasına lanet okudu Jolene. Belki de her şeyi göze alarak onu öldürmeliydi, hiç şüphesi yoktu ki Zayn annesi Loretta'ya bakardı. Onurunu ayaklar altına alan herkesi birer böcek gibi ezerek yok etmek istiyordu.

Hiçbir cevap veremedi Archer'a. "Güzel." diyen Archer çenesinden iterek Jolene'i bıraktığında at arabası durmuştu. Arabadan inen Archer, Jolene'in de inmesine yardım etti. Onunla birlikte adamlarından biraz uzaklaştıklarında karşısında durarak konuştu.

"Sabırlı biri değilim. Sana karşı gösterdiğim sabrın tek nedeni ürkmeni istememem. Ancak damarıma basmaya devam edeceksen yaşayacakların seni korkutmalı Jolene. Her gün senin gibi fakir çöplüğünden kurtulmak için bana bacaklarını açan fahişelerle karşılaşıyorum... Değer bilmez misin?"

Tiksinti duydu. "İğrençsin," demişti nefretle. "Seni bahsettiğin fakir çöplüğünde erkek fahişeliği yapmaktan alıkoyan tek şey Sör George'un oğlu olarak doğmuş olman. Başka hiçbir vasfın yok senin."

Yediği sert tokatla yere düştü. Archer bununla da durmamış, bir tokat daha atarak saçlarından kavrayıp yanına eğilerek ona bakmasını sağlamıştı. Korkmasını beklerken hafifçe güldü Jolene.

"Senden korkacağımı mı sanıyorsun? Sen benden korkmalısın."

"Bana bak fahişe," Kızın güzel yüzüne tükürükler saçarak konuşuyordu. Saçlarına daha da asılarak çekmeye devam etti. "Saygıyı sana öğreteceğim. Sikerek öğreneceksin. Terbiye olacaksın Jolene. Babanın seni neden elden çıkardığını şimdi anlıyorum. Ama benimle oynamaya kalkma müstakbel karıcığım." Bir eli yanağından boynuna doğru kaydığında Jolene korkuyla bileğinden yakaladı. Konuşacaktı ki o elinin parmağını dudaklarına bastırdı hemen Archer. "Şşş... Bu olmayacak mı sanıyorsun? Seni her gece sikerek içine çocuklarımı bırakacağım. Üzerine çıktığımda kim kime hükmediyor görmüş olacaksın."

Gözleri yaşlarla doldu. Evet, yaşanacak olanlar bunlardı. Archer Jolene'e her gece tecavüz ederek onu kimliksiz, bir hiç olarak bırakacaktı. Daha fazla masum bir papatya olmayacaktı Jolene. Bu yüzden kabul etmeliydi Zayn'le kaçmayı.

Annesinden vazgeçiyor olmak içini sızlatsa da şu an yaşadığı şey yaşayacak olduğu şeylerin ön gösterimi bile değildi. Çok daha ağırını yaşayacaktı. Emindi ki annesi kaçıp kurtulmasını her şeyden çok isterdi.

"Sustuğun zaman çok daha güzelsin Jolene. Bu güzel dudaklar başka neler yapabiliyor görmek için sabırsızlanıyorum... Lakin sen çok daha erken öğrenmemi istiyor olmalısın ki beni kızdırarak henüz yapmak istemediğim şeyleri yapmaya itiyorsun beni. İnan bana Jolene yaparım."

"Hiçbir. Zaman. Senin. Olmayacağım."

"Sen zaten çoktan benimsin Jolene," Archer gülümsedi. Gözleri bir süre ormanda dolaşarak tekrar Jolene'i bulduğunda yüzüne doğru biraz daha eğilmişti. "Ama merak ediyorum, bu hırçınlığın asıl sebebi nedir? Yoksa bir aşığın mı var?"

Şimşekler çaktı Jolene'in kafasının içinde. Kalbi korkuyla titreyerek bir anlığına durmuştu sanki. Korkuyla başını iki yana salladı.

"Konuşsana. Dilini mi yuttun yoksa? Nedense bir aşığın var gibi hissediyorum Jolene..." Archer hâlâ aynı bir şeytan gibi gülümsüyordu. "Ve karıma dikilen gözleri yerlerinden çıkarmam gerek. Merak ediyorum, babanı döven haydut gerçekte kimdi? Ondan ne para çalmış ne herhangi bir şey... Ve o gün babanın üzeri parayla doluydu. Para, fazlasıyla para... Hepsini etrafa saçılmış şekilde bulmuşlar. Hiçbiri çalınmamış ama. Hangi haydut Sör George'un müstakbel gelininin babasını akıllı durması için uyararak dövme cesaretinde bulunabilir?" Düşünür gibi yaptı Archer. Saatler gibi geçen saniyelerin sonunda başını yukarı aşağı sallayıp "Tabii ya," demişti. "Sevgili müstakbel karımın aşığı. Onu bulacağım Jolene. Ve bulduğumda ikiniz için de hiç ama hiç iyi olmayacak."

Jolene'i iterek bıraktığında ayağa kalktı.

"Sen sadece bana aitsin Jolene. Sahip olduğun her şeyle birlikte benimsin, bana zimmetlisin. Bunu ufak aklına sokmanı tavsiye ediyorum. Sana zarar vermek istemiyorum ama beni o noktaya itersen bunu yapmaktan hiç çekinmeyeceğimi sanırım gösterebildim sevgili karıcığım."

Geçen her gün her şey biraz daha zorlaşarak Jolene'e korkunç bir ızdırap çektiriyordu.

the portrait of a lesser man • zaynHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin