Merhabalar!
Nasılsınız? İyi olduğunuzu umuyorum.
İlk bölüm için oy verip yorum yapan tüm okuyucularıma minnettarım. İyi ki varsınız.
Keyif dolu okumalar dilerim.
***
"30 yıllık hayatım boyunca böyle saçma bir duruma düşmedim. Şu otuz yılda kimseyle böyle içli dışlı olmadım. Hayatım boyunca kimseyle kavga etmiş bile değilim lan ben!" diye bağırdım moraran diğer yanağıma buz tutan adamın mimik oynamayan suratına bakıp. Bana "poker surat" diyen arkadaşlarım, bu adamı görse utanırdı.
"Abartma." dedi aynı ifadesizlikle.
"Ben miyim abartan? Son iki saat içinde baba-oğul olan iki kişiden art arda dayak yedim ben. Şu rahatlığına bakınca asıl abartan senmişsin gibi görünüyor."
"Yanlış zamanda yanlış yerdeydin; ikisinde de."
Safir mavisi olan ve kısım kısım gri gri ışıldayan gözlerine kaşlarımı kaldırıp hayretle bakmak isteyince ilk dayağımdan kalan kaşımdaki yara sızladı. Ani sızıyla inledikten sonra daha büyük bir öfkeyle baktım karşımdaki herifin iri ve güzel gözlerine. O güzel gözlere karşın bu bakışlar, nasıl böyle soğuk, ifadesiz ve donuk olabiliyordu? İncili bir okyanus olan gözleri binlerce canlıya aç görünüyordu. İçinde hiçbir canlının var olamadığı, incilerle dolu, ölü bir çift okyanustu sanki o gözler.
"İlkinde belki bilip bilmeden atlayan bendim..." duraksayıp fısıltıyla ekledim. "Her ne kadar öylesine zalimce bir karşılığı hak etmediğime emin olsam da..." susmuştum ki duymuş olsa gerek; cevap verdi.
"Zalimce değildi, yalnızca bire bir karşılık verdim. Daha çok etkilenmen benim sorunum değil ve daha isabetli vuruşlarım için de beni suçlayamazsın."
Duraksayınca kendimi savunma ihtiyacı hissederek (gururum incinmişti) dudaklarımı aralamıştım ki konuşmama izin vermeden kendisi devam etti.
"İlkiyle ilgili sorunun kalmadıysa ikincisini konuşalım. Dediğim gibi, yanlış zamanda yanlış yerdeydin ve olaylar bu şekilde gelişti. Böyle olmasını istemezdim ancak bunu geri alabilecek bir gücüm yok."
Nasıl anlamlı ve hoş bir savunmaydı bu böyle!
"Hadi diyelim; öylesine o koridorda sessiz sakin dururken orada bulunmam benim hatamdı; hatta sonrasında haksız yere ve bir iftira yüzünden dayak yemem de benim hatam olsun ama suratsız herif, kendimi savunacağım zaman ne diye engel oldun bana? Bunu da güzelce açıkla, hadi."
"Babamdı. Nasıl izin vereyim el kaldırmana?" dedi dümdüz sesiyle. Yüzünün boş haline denk boş sesi gerçekten sinirimi bozmaya başlamıştı.
"Yemin ederim; asla küfretmeyen ben, şu an kendimi küfretmemek için zar zor tutuyorum. Madem öyle, baban olacak şahıs, benim düşüp kalktığın adamlardan biri olup olmadığımı sorduğunda neden sustun, aptal adam? "
O anlar aklıma geldikçe geriliyordum. Onunla karşılaştıktan sonra peşi sıra gelen orta yaşlı adam, Safir'e ve bana yüzünde uyanan yoğun tiksintiyle bakıp bizim - düşüp kalkan - bir çift olup olmadığımızı sormuştu. Safir'in dağılmış halinin ve gözlerindeki yaşların sebebi de belli ki o adamdı.
"Sen neden sustun?"
Duyduğum soruyla gerginliğimin yerini şaşkınlık almıştı. Bir de bana hesap sorma cesaretinde bulunması oldukça ilginçti.
"O anki şaşkınlığımı göz önde bulundurunca benden nasıl daha iyi performans bekliyordunuz, beyefendi? Yoksa oradan bakınca, sizinle düşüp kalkmaya ilgi duyan biri gibi mi görünüyorum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abis (BL)
Romance+18 ögeler içermektedir. ~ Unutamamış gözlerinin sıcaklığını Hâlâ bakıyorlar ruhunun diplerine Sarar gibi bakışları yaralarını Akıyor şefkatleri ruhunun göğünden Arıyormuş ya meğer yıllardır Kanar olmuş yaraları örttüğü yerlerden Oysa görünmezlerse...