1.3

73 3 26
                                    

I see who you are you are my enemy
****

"Hadi Gökçe," dedi Furkan bana. Yaklaşık bir saattir beni hastaneden çıkarmaya çalışıyordu. Neymiş efendim, gezesi varmış ama bensiz gidesi yokmuş.

"Hayır," dedim omuz silkerek. "Ben Uraz'ı bekleyeceğim." Furkan gözlerini devirdi.

"Ha amına koyayım sen burada bekledin diye Uraz sekiz saat erken çıkacak." ona onaylamayan bakışlar attığımda çatık kaşlarını düzeltip tekrar yalvarma moduna geçti.

"Noooolllluuuuurrr," dedi yayılarak. Başımı çevirmeden gözlerinin içine baktım. İfadem nötrdü ancak değiştirmemek için zor tutuyordum kendimi. Öyle tatlı görünüyordu ki yanaklarını mıncıklayasım geldi.

"Ah," dedim gözlerimi devirerek. "Tamam," yerinde zıpladı. "Ama sadece bir saat." Başını onaylar gibi salladı ve beni kolumdan çekiştirdi.

"Dur çantamı alayım," deyip zorlukla çantamı aldım. Beni çekiştirirken çoktan koridora çıkmıştık.

Uraz'ın uyandığını öğreneli iki saat olmuştu ve onu görmek için akşama kadar beklemek zor olacaktı benim için. Bu yüzden Furkan'la vakit geçirebilirdim.

"Biz gidiyoruz," dedi Furkan beni sürüklemeye devam ederken. Başımı çevirdiğimde abim, annem, babam ve Kuzey'i gördüm.

Kuzey'in kaşlarının kalktığını gördüm. Dışarı çıkacağımı beklemiyordu belli ki.

"Nereye?" diye seslendi abim arkamızdan.

"Birazcık dolaşacağız abi," dedim sadece. Furkan ise beni çoktan koridorun dışına sürüklemişti.

Dışarı çıktığımızda serin hava yüzüme vurdu, öyle güzel histi ki bu histen uzun süredir kendimi mahrum bıraktığım için kendime kızdım.

Furkan biraz daha ilerleyince ilerde ki mavi motorunu gördüm. Kaşlarım kalktı çünkü bu motoru en son okula giderken kullanmıştı. Okullar kapanalı iki ay olduğu için tuhafıma gitmişti biraz.

Gözlerim istemsizce arka taraftaki siyah, daha endamlı olan motora kaydı. Baya iyi görünüyordu, dudaklarım vay be dercesine büküldü. Baya iyi motordu gerçekten.

Motorun yanına geldiğimizde Furkan gülerek kaskı bana doğru attı. Havada yakalayıp kafama geçirdiğimde hayretle kaşları havalandı ve güldü. Ben ise kaskın camını kapattım.

O da kaskını takıp siyah eldivenlerini geçirdi eline, sonra da motora atladı.

Furkan motora binip anahtarını takınca beklemeden arkasına bindim. Furkan bana dönüp "Hazır mısın?" dedi.

Elimi beline sardım ve başımı sallayıp heyecanla "Evet!" diye bağırmamla, Furkan'ın motoru gazlaması bir oldu. Öyle hızlı gidiyorduk ki, üzerimdeki beyaz kısa tişört üstümden çıkıp gidecek gibi savruluyordu.

Özgür hissettim kendimi, sadece bir süreliğine. Furkan'a bunun için teşekkür edecektim.

Furkan hızını arttırdı. Gelen adrenalinle bağırdım, Furkan saniyeliğine kafasını bana çevirdi. "Korkuyor musun?" diye bağırdı.

"Hayır!" dedim gülerek. "Daha hızlı!" Furkan başını sen kaşındın der gibi yana yatırdı ve daha da hızlı sürdü, ben ise daha fazla bağırdım. Öyle eğleniyordum ki hayatımda eğlendiğim nadir anlardandı.

O sırada arkamızdan bir motor sesi daha geldi, kafamı çevirdim. Bu, o hastanenin önünde gördüğüm siyah motordu. Süren kişinin siyah bir tişörtü, siyah bir deri ceketi vardı. Açıkcası havalı görünüyordu.

Önüme döndüm. "Arkamızdan biri geliyor," diye bağırdım Furkan'a. Saniyeliğine arkasını döndü. Yüzünü kask yüzünden göremiyordum bu yüzden tepkisini de görememiştim. Ancak bir şeyler mırıldanıyordu. "Kim o?" diye sordum.

Siyah Gölge//TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin