0.8

117 6 24
                                    

"Hadi anlat çatlayacağım vallaha," dedim sabırsızlıkla. Hazal bana daha kargalar bokunu yemeden mesaj atmıştı ve parka çağırmıştı. Ben ise aç olduğum için simit alıp parka koşmuştum. Çekirdek almadım diye üzülürken biricik kankam çekirdek almayı akıl etmiş ve çekirdek almıştı. Bu yüzden ona minnettardım.

Şimdi de parkta oturmuş çekirdek çitliyorduk. Hazal'a eski sevgilisi Enes yazmıştı ve bu ikimiz için de büyük bir şoktu çünkü beklemiyorduk.

"Kanka asla beklemiyordum," dedi Hazal şaşkınlıkla. "Bir anda attı, telefonu düşürdüm anasını satayım. Bir an yanlış mı gördüm falan dedim. Ama yok, gerçekmiş." Ben de çekirdek çitlerken başımı art arda sallayarak onu dinliyordum.

"Eee," dedim devam etmesi için. "Ne yazmış?" Hazal derin bir nefes aldı. Manyak kız, hiç akıllanmıyordu.

"İşte seni seviyorum falan yazmış," ben gözlerimi devirince hemen ellerini kaldırıp savunmaya geçti. "Ama hemen yüz vermedim, sürüm sürüm süründürdüm. Çok yalvardı, ben de düşünmem lazım dedim." Eliyle beni dürttü.
"Ne diyeyim?"

Göz ucuyla ona baktım. Gerçekten de hevesli görünüyordu ama o çocuğa asla güvenmiyordum. Hazal'ı üç kez aldatmıştı ve üçü de cehennem gibi geçmişti. Hazal kendini parçalamıştı, o yüzden pek emin olamıyordum.

Tereddütle bir kaç saniye bekledim. Aslında olumsuz cevap vermeliydim ancak Hazal beni dinlemezdi, biliyordum. O yüzden bir şey değişmeyecekti. "Tamam," dedim tereddütle. "Son kez affet." Hazal hemen ellerini birbirine çarptı. "Ama," dedim işaret parmağımı ona doğru uzatarak. "Aynı şeyi bir daha yaparsa onu parçalarım. Bunu da söyle." Hazal hemen kafasını salladı ve çantasını çıkardı. Telefonu çıkardığı gibi mesaj sayfasına girdi.

"Tamam, son kez affediyorum." Diye mırıldandı yazarken. "Ama bir daha olursa yüzümü göremezsin," sonrasında bana baktı. "Ve Gökçe seni parçalarmış." Mesajı gönderdikten sonra arkasına yaslandı.

"Kimi parçalayacakmış Gökçe?" arkamızdan gelen sesle irkildim. Gelen kişi sessizce gelmiş ve bizi korkutmak istemişti, belliydi. Burnumdan soluyarak yavaşça arkama doğru döndüm.

"Eee n'aber kızlar?" dedi Furkan yanıma otururken. Ona ters bir bakış attım ve nefesimi verdim. Furkan bana anlamaz gözlerle bakarken, "ne oldu ya?" diye sordu. Omzuna bir tane geçirdim.

"Neden sessiz sessiz geliyorsun lan pezevenk?" diye sordum sinirle.

"Off kızım vurmasana kaya gibi elin var," dedi omzunu ovuştururken. Ona gözlerimi devirip önüme döndüm ve hiçbir şey söylemedim.

Aramızda sessizlik sürerken bundan rahatsız değildim çünkü kafamı dinlememe ihtiyacım vardı. Malum, Hazal otistiği sabahın köründe mesaj atmış ve çok önemli bir şey olduğunu söylemişti. Ben de onu kıramayacağım için hemen kalkıp gelmiştim.

Bana hep aynı şeyleri anlatıyordu ancak onu sıkılmadan dinliyordum, hep de dinlerdim. Dostluk bu değil miydi zaten?

Gözüm Hazal'a kaydı, hafif kızıla dönük saçları ve yüzünü çok kaplamayan çilleriyle çok güzel görünüyordu. Rüzgar tenini okşuyor gibiydi. İyi ki benimleydi, hep benimle olsundu.

Sonra gözüm Furkan'a kaydı. Deli çocuk. Hep bir delilik yapardı ancak bunun arkasında hüzünlü bir erkek çocuğu vardı. Bizim yanımızda asla göstermezdi ama ben onun küçükken kapı arkalarında nasıl ağladığını hep görmüştüm, zor bir hayatı olmuştu. Yanında olmak istediğimde beni bazen geri itmişti çünkü utanıyordu. Çok masumdu. Çok seviyordum, hatta güvendiğim tek kişi bile olabilirdi.

Şimdi Hazal'a güvenmiyor musun, diye sorgulayabilirsiniz. Tabii ki güveniyordum ancak Hazal benim arkadaştan öte dostumdu, kardeşimdi. Onla Furkan kadar zaman geçirmemiştik. Hazal'ın anlayabileceği şeyleri Hazal'a anlatıyordum ama genellikle bir şey olduğunda yanına koştuğum kişi Furkan'dı.

Siyah Gölge//TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin