0.3

256 13 9
                                    

"Uraaaaaazzzzzzzz," diye son heceyi arşa kadar uzatarak kardeşimin odasına giriş yaptım. Elinde telefonuyla yatağa dondurma gibi yayılmış, bir şeylerle ilgileniyordu.

"Hıı," dedi sadece telefondan gözlerini ayırmadan. Gözlerimi devirdim ve iki adımda yatağın yanına ulaşıp kolunu dürttüm. "Kalk hadi."

Başını kaldırmadı ama üstten kaşlarını çattığını gördüm. Hani ne olurdu bi kere kalksa? Sorgulamasa? Kuzey embesilinden borcam falan almak istemiyordum o yüzden devreye canım kardeşim(!) Uraz giriyordu. Ama kendisi tam bir hayırsız olduğu için yirmi dört saatin yirmi beş saati odasındaydı ve gram ders çalıştığı yoktu. Yaz tatilinde olduğumuzdan annemler sesini çıkarmıyordu ancak acısını okul başlayınca çıkarırlardı. Beyefendi gelmiş 18 yaşına, hâlâ brawl stars oynuyordu. Güzel oyundu bir şey demiyordum ama haddinden fazla oynayacak kadar güzel değildi.

"Kalk hadi," diye tekrarladım bir kez daha. Bu sefer beyefendi zahmet edip kafasını kaldırdı ve sert sandığı bakışlarını yüzümde gezdirdi.

"Ne var ya rahatsız edip duruyorsun? Önemli bir işim var görmüyor musun?" alayla güldüm ve kollarımı belime koyup ayağımla ritim tutmaya başladım.

"Noldu lan düdük? Daha dün götünün bokunu temizleyemezken bir de dünyayı mı kurtarmaya başladın?" ellerimi birbirine kenetleyip duygulanıyormuş gibi çenemin altına koydum. "Ah, küçük kardeşim. Sen olmasan ne yapardık insanlar olarak?" diye dalga geçtiğim sırada sırtındaki yastığı alıp kafama attı. Sinirli gözükmeye çalışıyordu ancak gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

Yine de gülerek kumral ve hafif uzun saçlarını karıştırdım. O da buna sinir olduğu için anında kaşlarını çatıp elime vurdu. "Yapma şunu diyorum Gökçe. Hoşuma gitmiyor."

"Biliyorum tatlım hoşuna gitmediğini, o yüzden yapıyorum." Dedim ve bir daha karıştırdım. Bu sefer hiçbir tepki vermeden boş duvara bıkkın bakışlar attı. "Hadi kalk bakalım, annemin borcamını alacaksın."
Anında bakışları bana döndü.

"Ne? Ne borcamı? Kimden, kiminmiş? Borcamı ne yapacaksınız?" art arda sıraladığı sorulara gözümü devirdim.

"Ya geçende Justin Bieber geldi ya, kek yapacakmış bana. Annemden borcam istedi, dedim yok sana borcam falan, ağladı sonra annem daha fazla dayanamadı; verdi borcamı. Bir baktık ki borcam yok, Justin'da kalm..." devam etmeme izin vermeden Uraz sözümü kesti.

"Ya sen nasıl bir gerizekalısın? Sen benim ablam olduğuna emin misin? Evlatlıksın sen bence." Samimiyetsizce güldüm ve başımı salladım.

"Bir kısım doğru ama diğerinde yanıldın küçük kardeşim, senin ablan değilim fakat evlatlık olan da ben değilim." İşaret parmağımla onu gösterdim. "Evlatlık olan sensin, o yüzden Kuzey malından borcamı sen alacaksın."
Bir anda yastığı yerden alıp kafasının arkasına koydu ve yorganı kafasına kadar çekti.

"Ya Gökçe uyuyorum gitsene, hastayım zaten," diye annemin duyacağı şekilde bağırıp bir kaç kere yalandan öksürdü. "Öhö öhö çok hastayım sanırım, verem oldum tüm vücuduma yayılıyor. Kuzey yan etki yapıyor bende, çok hastayım anam! Ölüyorum, yetişin! Ah, boğazım şişmiş... Sanırım bademciklerimi almak zorundalar!" rolüne kendini biraz kaptırınca annem koşar adımlarla odaya girdi ve direkt Uraz'ın başında bitti. Yorganı kafasından çekip endişeli bakışlarla ateşini ölçtü.

"Oğlum, iyi misin? Ne bu halin? Ne oldu sana?"
Uraz boğazını temizleyerek burnunu çekti ve sesini kısık tutmaya çalıştı.

Siyah Gölge//TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin