-GİRİŞ-

428 103 82
                                    

Merhabalar! Kitabı tekrar elden geçirdim ve şuan ki hali daha iyi oldu. Umarım beğenirsiniz<3 Yeni bölümleri biriktirip öyle atmayı düşünüyorum. O yüzden yayınlamam uzun sürebilir. Ayrıca kitabın eski halinin yorumları buluyor. O yüzden farklı şeyler yazmakta. Buraya başlangıç tarihini yazabilir misiniz?

Krallıkların barışı adına düzenlenen büyük balo, Eldrion'un ihtişamlı şatosunda gerçekleşiyordu. Altın varaklı duvarlar, kristal avizeler ve lüks döşemelerle süslü salon, müziğin ritmine uyumlu olarak dans eden çiftlerle doluydu. Salonun merkezinde, Eldrion'un kudretli kralı Aldric, ihtişamlı tahtında oturuyordu. Üzerinde altın işlemeli, ağır bir cübbe vardı ve başında kraliyet tacı parlıyordu. Onun varlığı, salondaki herkese gücünü ve otoritesini hatırlatıyordu.

Kral Aldric, elf soyundan geliyordu. Uzun ömrü boyunca gördüğü birçok savaşı, barışı ve diplomatik mücadeleyi yüzündeki çizgilerle taşıyordu. İnsanlar onu selamlayarak önünden geçerken, o sadece hafif bir baş selamıyla cevap veriyordu. Dephanie'nin gözleri bir anlığına kralın üzerinde durdu. Onun gücü ve asaleti, salondaki herkesin üzerinde etkisini hissettiriyordu.

Aldric'in tahtta otururken düşündükleri arasında, soylarının devamı ve Dephanie'nin annesi olan eski kraliçenin ölümünden sonra diyarın nasıl değiştiği de vardı. Dephanie'nin annesi, bir insan olarak elf kraliyet ailesine katılmıştı ve bu birleşme, birçok soylunun eleştirilerine maruz kalmıştı. Elfler uzun ömürlü ve büyülü varlıklar olarak, bir insanın Lerayse kanına dahil olmasını her zaman tuhaf bulmuşlardı. Annesinin ölümü, Dephanie için büyük bir darbe olmuştu ve birçok kişi onun annesi gibi güçsüz olduğunu düşünüyordu.

"Dephanie'nin burada olması gerçekten şaşırtıcı. Annesi bir insandı ama o, elf geleneklerine göre büyütüldü."

"Evet, ama unutma ki o hâlâ yarı insan. Bu asil toplulukta nasıl ayakta kalacak, hepimiz merak ediyoruz."

Onların hemen karşımda fısıldaşarak konuştuklarını duyuyordum. Ancak, sözleri kulağıma geldiği halde, umursamıyordum. Gözlerimi çevrede dolaştırıyor, ilgisiz bir tavırla başka şeylere odaklanmaya çalışıyordum. Beni ilgilendiren, buradaki dedikodular değil, bu gecenin asıl amacıydı.

Arkadaşım Lily, ince zarif parmaklarıyla narin şampanya kadehini tutarak bana doğru eğildi. Şeffaf camın içinde altın sarısı sıvı ışığın altında parıldıyordu. Lily'nin yüzünde merak dolu bir ifade vardı, bu ifade, birazdan söyleyeceği şeyin heyecan verici olduğunu gösteriyordu. 

"Dephanie, duyduğuna inanamayacaksın," dedi Lily, sesi hafifçe titreyerek. "Bu gece Aurelium Prensi de katılacakmış. Hani şu yüzünü kimseye göstermeyen..."

Lily'nin sözleri, salonun içinde yankılanan müzik ve kalabalığın uğultusu arasında dikkatimi hemen çekti. O ana kadar sadece kendi düşüncelerime dalmış, partinin gürültüsü arasında kaybolmuştum. Ancak Lily'nin bu haberi, tüm dikkatimi ona yönlendirdi. Gözlerimi hafifçe kısarak çevremdeki kalabalığı taradım, yüzünde sır saklayan maskeli adamları arıyormuş gibi yaptım. Gerçekte, bu tür partilerin çoğunda, kimliğini saklayan pek çok insan olurdu. Fakat Aurelium Prensi, başkaydı.

"Evet, onun hakkında pek çok söylenti var," dedim, sesi olabildiğince doğal tutmaya çalışarak. Lily'nin gözlerinde beliren merak kıvılcımlarına karşılık vermek istedim. "Onu gören var mı acaba?"

Sahte bir merakla etrafı tararken içimdeki heyecanı bastırmaya çalışıyordum. Çünkü Aurelium Prensi hakkında herkesin konuştuğu o gizemli adamı, ben tanıyordum. Gecenin ilerleyen saatlerinde, belki de herkesin beklediği an gelip çattığında, onunla göz göze gelmeyi bekliyordum. Çünkü geçmişte paylaştığımız sırlar, bu gecenin büyüsü altında yeniden canlanabilir ve belki de bu gizemli maskenin ardındaki gerçeği bir kez daha görmemi sağlayabilirdi.

Ateşin Yıkımı: Eldrion DestanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin