Yavaş yavaş göz kapaklarımın açılmasıyla odadaki sesler artmaya başladı. Görüntüler bulanık, sesler ise boğuktu.
"Majesteleri uyandı!"
"Majesteleri iyi misiniz? Ekselanslarına hemen haber verin!"
Hafif bir baş ağrısı ve vücudumda tuhaf bir uyuşukluk hissediyordum. Aniden bir çift sıcak el omuzlarımda belirdi, bu dokunuşu tanıyordum. Kardeşim Gareth, endişeli gözlerle bana bakıyordu.
"Dephanie, nasıl hissediyorsun?" diye sordu, sesi yumuşak ama telaşlıydı.
Gözlerimi kırpıştırarak tam olarak uyanmaya çalıştım. Kendi odamdaydım ve etrafımda birkaç hizmetkar ve koruma vardı. Gözlerim Gareth'ın yüzüne odaklandığında, onun ne kadar endişelendiğini görebiliyordum.
"Başım biraz dönüyor," dedim yavaşça, sesim hâlâ zayıf ve kısık çıkıyordu. "Ne oldu bana?"
Gareth, dudaklarını sıkıca kapatarak bir an durakladı. "Baloda içki içtikten sonra fenalaştın. Seni hemen buraya getirdik. Doktorlar zehirlenmiş olabileceğini düşünüyor."
Sözleri içimde bir ürperti yarattı. Zehirlenmek mi? Kim, neden beni zehirlemek istesin? Aklımda yüzlerce soru dolaşıyordu. Bu sırada kapı aralandı ve Prens Lloyd, endişeli bir ifadeyle içeri girdi.
"Leydi Dephanie," dedi, sesindeki gerçek kaygı beni şaşırttı. "Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Doktorlar sizinle ilgileniyor."
Zihnimdeki soruların ağırlığıyla gözlerimi kapattım. "Bana bunu kim yapmış olabilir?" diye mırıldandım.
Prens Lloyd, kaşlarını çatıp derin bir nefes aldı. "Bunu henüz bilmiyoruz ama kim olursa olsun bulunacak. Söz veriyorum."
Odanın dışından yükselen sesler dikkatimi çekti. Bir an için Prens Lloyd'un yüzündeki endişenin yerini kararlılık aldığını gördüm. Kapı tekrar açıldı ve içeriye Lily girdi. Gözleri endişe ve öfke doluydu.
"Dephanie, canım, seni böyle görmek çok üzücü," dedi, bana doğru yaklaşarak. "Ama bu durumu atlatacağız. Sen güçlüsün."
Lily'nin varlığı, içimde bir nebze olsun rahatlama sağladı. Ancak, zihnimde hâlâ dolaşan sorular vardı. Zehirlenme girişimi, krallığın içinde daha büyük bir tehdidin olduğunu gösteriyordu.
Gareth, kararlı bir şekilde etrafındakilere döndü. "Beni kardeşimle rahat bırakın," dedi. Herkes tereddüt etse de, sonunda odayı terk ettiler. Kapı kapandığında Gareth yanıma oturdu ve gözlerimin içine baktı.
"Dephanie, şimdi gerçekten nasıl hissediyorsun?" diye sordu, sesi yumuşak ama kararlıydı.
"Zehirlenmek... Bu, düşündüğümüzden daha ciddi bir durum," dedim.
Gareth'ın gözlerine baktım ve kararlılığını gördüm. "Sana yemin ediyorum kardeşim," dedi, sesi titriyordu. "Sana bunu yapan suçluyu bulacağım ve yaptığı şeyleri ona kendi ellerimle ödeteceğim."
Gareth'ın bu sözleri içimi rahatlatmak yerine daha da tedirgin etti. İçimdeki bir ses, bu işin göründüğünden daha karmaşık olduğunu fısıldıyordu. Gareth bana sarılırken, aklımdan geçen tek şey ona duyduğum güvensizlikti. Beni korumak için gerçekten mi buradaydı, yoksa kendi çıkarları için mi?
Tam bu sırada kapı yeniden açıldı ve bir hizmetçi içeri girdi. Yüzündeki ifade ciddiydi.
"Majesteleri," dedi hizmetçi, hafifçe eğilerek. "Kral sizi çağırıyor."
Gareth, dudaklarını sıkıca kapatarak bir an durakladı. Sonra bana dönerek, "Sen dinlenmeye devam et. Ben geri döneceğim," dedi. Sözlerinde bir kararlılık vardı ama aynı zamanda içindeki gerginliği hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Yıkımı: Eldrion Destanı
FantasiaEldrion Krallığı'nda düzenlenen büyük balo, ihtişamlı şatoda görkemli bir kutlama olarak başlar. Ancak, yarı elf yarı insan olan Dephanie, bu gösterişin ardında dönen karanlık entrikaları hissetmektedir. Geçmişin dostu, şimdinin düşmanı olan Ravian'...