Sıçrayarak uyandığım kötü bir kabusun ardından sırtımda karlı dağı anımsatan elleri ve alnımda can bulan sıcak dudaklarıydi beni kendime getiren.
"Şşt sadece bir kabustu, buradayim."
Göğsüm yalnızca saniyeler önce yaşadığımı sandığım olaylardan ötürü hızla inip kalkarken söylediklerine inanmayarak yüzüne çevirdim gözlerimi.
Sol yanımdaydı.
Varla yok arası gülümsemesi ile izliyordu her bir hareketimi. Kahverenginin en koyu tonu olan gözleri mum ışığında bile seçilecek kadar parlaktı. Siyah saçlarından birkaç tutamı geniş alnını süslerken bir tablodan farksız olduğunu düşündüm. Renkler ve çizgiler öylesine uyumlu ve güçlüydü ki dalıp gidiyordu insan güzelliğine.
"Terlemissin."dedi ve ayaklandı birden.
Hemen arkasında kalan iki cekmeceli orta boy dolaptan bir tişört alıp geri döndü yanıma."Değiştirelim üstünü, hasta olursun sonra."
Benden herhangi bir cevap gelmediğinde bunu utandığıma yormuş olacak ki
"Değiştirelim derken ben lafın gelişi, sen kendin de becerebilirsin bunu zaten."deyip kaçırdı gözlerini.Gülümsedim.
Utanınca yanaklari kızarmıyor, dili sürçmüyordu belki ama inatla benden kaçan kahveleri hoşuma gitmişti.
"Sorun değil bundan utanmam."
Elinden gri boyfriend tişörtü kapıp eskisiyle değiştirdim. Bunu yaparken gözleri bir saniye bile gözlerimden ayrılmamıştı.
"Burası neresi ?"diye sordum merakla.
"Seokjinin evi, burada kalıyorum çoğu zaman."
"Seokjin?"
"Eski bir tanıdık."
Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. Ben hala yatağın içinde otururken o yere diz çökmüş vaziyette solumdaydı. Fark ettiğim an elinden tutup yanıma oturttum.
"Dizlerin ağrır oturma öyle."
Gülümsedi, öyle ki inci dişleri göründü. Bu görüntü bana yaşadığım her şeyi unutturmaya yetti.
Elimi kaldırdim, yapmayı en çok istediğim şeyi yapmak için. Lakin çekiniyordum, nihayetinde onu sadece bir kez görmüştüm. Öyle ki yari yolda durakladığımda ne istediğimi anlamış olacak ki başını havada ki elime yasladı yavaşça.
Yumuşacık saçlarını hissettiğim anda tenim karıncalandı sanki. Parmaklarım hareket etmeye başladığında mis kokusu doldu burnuma ve bu genzimin sızlamasına sebep oldu. Diğer elim benden izinsiz omuzlarına dokunduğunda göz göze geldik.
"Taehyung."
"Hmm?"
"Çok yoruldun değil mi ?"
Sessizliği bıçak olup saplandı yüreğime.
Ona biraz daha yaklaştığımda dizlerimiz birbirine değdi."Taehyung."dedim yeniden.
"Sarılsam geçer mi ?"Ve daha ne olduğunu anlamadan belime sarılan kollarla tuttuğum göz yaşlarını bir bir serbest bıraktım. Kollarım boynuna dolandı, yüzümü boynuna gömüp bana merhem olan kokusunu soludum uzun uzun.
O gerçekten ilkbahardı, binbir çeşit çiçeğin oluşturduğu eşsiz kokusuyla.
"Geçti,"dedi fısıltıyla.
"Geçti Manolya.""Çok korktum."diyerek itiraf ettim.
"Seni bir daha göremeyeceğim diye çok korktum Taehyung."Baş parmağı bel oyuntumda aşağı yukarı hareket ediyordu beni sakinleştirmek ister gibi, işe yarıyordu da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Noire | Taekook
Fanfiction"Senin mucizen en karanlıkta parlar, en sessiz yerde ulur, en kötü zamanda hissedilirmiş." Texting/Düz yazı Omegaverse |Yoonmin|