Sabah alarmın çalmasıyla gözlerimi zorlukla açtım.Saat daha 5.30du ama aldığım kararlar sebebiyle erken kalkmam şarttı.Tabi gözlerimi açmış olmam uyandığım anlamına gelmiyordu bu yüzden kendimi uyanabilmek için yataktan attım ve ipod'u son ses açarak dinlemeye başladım.Sandığımdan daha acı vericiydi.Bir kaç dakika güneşin doğuşunu izledikten sonra kendime daha fazla acı çektiremem derken soğuk duşun altına girdim.Kendime bu işkenceyi 5 dakika tattırdıktan sonra saçlarımı taradım ve hazırdım.Bugün benim kararlarımı uygulamaya başladığım ilk günüm ve sorunsuz işlemesini istiyorum.
Dersimin başından kalktığımda saatin öğlen olduğunu fark ettim.Bugün okula da gitmediğim için konularda ilerleme kat etmem kolay olmuştu.İlginçtir ama ders çalışmanın ne kadar eğlenceli olduğunu yeni öğreniyorum sonuçta önceden daha çok romanlarla ya da filmlerle vakit geçirirdim.Tabi ki bunları tamamen hayatımdan çıkarmadım ama en azından artık kendi hayatımı kazanabilmem ve yaşayabilmem için bu evden gitmeliyim.Ailemi seviyorum ama babam biraz fazla kontrol manyağı annem içinse panik atak demek doğru olur.O yüzden hayatımı biraz kısıtlı yaşıyorum ama bundan öncesinde sorun değildi ben kitaplarımla ve filmlerimle hayatıma devam ediyordum ta ki içimdeki boşluk büyümeye başlayıp ben buradayım diyene kadar.O yüzden ben de harekete geçmeye karar verdim.Sonuçta en uzun yolculuklar bile bir tek adımla başlar değil mi?
Evde daraldığımı hissedince bir iki saat yürümenin faydası olacağına karar verdim ve montumu giyerek dışarı çıktım.Genellikle yanımda çanta taşımayı sevmediğim için yanıma sadece biraz para,ipod ve anahtarlarımı alarak çıkmıştım.Kalabalık ve gürültülü yerleri sevmediğim için ayaklarımı şehrin merkezinden uzakta ve şehrin çıkışına yakın bulunan parka doğru yönlendirdim.Hava yağmurluydu bu yüzden kapüşonumu taktım ve yavaş adımlarla yürümeye başladım.Oraya gitmek için en az yarım saat yürümem gerekecekti ama buna değeceği için sorun etmedim.Küçüklüğümden beri yolda yürürken yerlere bakmaktan çok gökyüzüne bakmayı tercih ettiğimden genelde hep birilerinin 'önüne baksana!' çağırışlarını duyarım ama bunu sorun etmiyorum.Gökyüzündeki bulutları, yüzüme düşen yağmur tanelerini düşerken izlemek, hissetmek,o anın tadını çıkarmak işte o anlarda içimdeki boşluğu bir kaç saniyeliğine de olsa unutuyorum ama o boşluk hiç bir zaman kaybolmuyor.Bu yüzden bende hayatımı bu şekilde yaşamayı öğrendim.
Geçen dakikalar sonrasında içimi bir huzursuzluk kaplamaya başladı sanki arkamda biri vardı.Aniden durarak arkama baktım ama kimseyi göremedim.Çok fazla umursamamaya çalışarak yoluma devam ettim.Muhtemelen fazla kitap okumaktan beynim bana oyun oynuyordu neyse ki bir kaç dakika sonra amacım olan yere ulaştım.Sığınağıma.Her yer ağaçlarla ve kuş sesleriyle doluydu ve bugüne ek olarak yağmur sanki benim amacıma ulaşmam için aldığım kararları teşvik etmek ister gibi ısrarlı ama aynı zamanda fırtına öncesi sessizlikmiş gibi de sakince yağmaya devam ediyordu.Anlaşılan yağmur şiddetlenmeden önce eve dönebilmem için en fazla 2 saatim var.
Sığınağımda benden başka spor yapmaya gelen bir kaç kişi vardı.Ben etrafı incelerken uzaktaki bir bankta oldukça uzun boylu ve benim gibi kapüşonunu kafasına çekmiş bir adam olduğunu fark ettim.Yüzünü göremesem de vücudunun duruşunda tehditkarlık sezmiştim.Umursamayarak dikkatimi bu muhteşem seslerin tadını çıkarmaya odakladım.Buraya gelmeme kesinlikle değmişti.Erken uyandığım için ders çalışmaktan yorulmuş olan gözlerimi bir kaç dakika dinlendirmeye karar verdim.
Gözlerimi açtığımda parkta spor yapmaya gelen kişilerin gitmiş olduklarını gördüm.Uzaktaki kapüşonlu adam hala tüm tehdikarlığıyla oradaydı.Saate baktığımda sadece yarım saat geçtiğini görünce parkta turlamanın iyi olacağını düşünerek ayağa kalktım.Çimler çamur olduğu için koşu şeridinden yürümeye başladım.Yağmurun sesini duyabilmek için şarkı dinlememenin daha iyi olacağını düşündüm ve ipodu cebime koydum.Bir kaç dakika sonra o saçma his tekrar gün yüzüne çıktı.Yürümeye devam ederken kapüşonlu adamın oturduğu yerin boş olduğunu fark ettim.Demek ki parkta tek kalmıştım.Parkta tek kalmanın sevinciyle daha da rahatladım.Sığınağımda tek başıma kalmak beni hep mutlu ederdi ama bugün değil çünkü o his azalması gerekirken gittikçe daha da artıyordu.Artık geri dönme vaktinin geldiğini anlayarak ayaklarımı parkın kestirmesi olan çıkış yönüne doğru yönlendirdim burası ağaçların en yoğun olduğu bölgeydi.Hızımı attırarak yürümeye başladım sanki yağmurda benimle birlikte hızlanıyormuş gibi şiddetlenmeye başlamıştı ve o his gittikçe güçleniyordu artık koşmaya başlamıştım.Nefes nefese kalarak koşmaya devam ettim.
Sonunda parkın çıkışına çok yaklaşmıştım son adımımı atarken aniden önüme bir karaltı çıktı ve çok sert bir şekilde ona çarptım.Çarpmanın etkisiyle geriye doğru düştüm.Canım fena halde acımıştı ama olayın şokundan neye çarptığımı hala anlayamadım.Gözlerimi yukarı kaldırdığımda oldukça uzun boylu ve kaslı birine çarptığımı anladım.Daha dikkatli bakınca parktaki kapüşonlu adam olduğunu fark ettim ama onun 1 saat önce gittiğini sanıyordum burada ne işi vardı? Elini kalkabilmem için uzattığında şaşkınlık ve acı içerisinde elini tutarak ayağa kalktım.Kalktığımda bana dik dik baktığını fark edince "Özür dilerim seni fark etmedim.''demeyi başardım.Nefes nefes kaldığım için cümleyi tamamlamak benim için oldukça zor olmuştu.
"Bu kadar büyük bir parkta koşacak o kadar çok yer varken birisine çarpmayı başarabildiğin için kendini tebrik etmelisin.''dediğinde şok olmuştum.Onun nazikçe özrümü kabul etmesini beklerken o benimle dalga geçiyordu.
"Çocuk gibi mızmızlandığına göre canın oldukça yanmış olmalı.''diyerek gözlerinin içine baktım.Hayatım boyunca gördüğüm en koyu renk gözlere sahipti ve adamın yakışıklılığı karşısında bugün ki ikinci şokumu yaşıyordum.
"Ve bunu da parkta çocukların bile yapmayacağı kadar kontrolsüzce koşturan biri söylüyor.Hatırladığım kadarıyla da poposu üstüne düşen ben değil sendin yüzünün ifadesine bakılırsa da canın oldukça acımış gözüküyor.''dedi.Yüzündeki alaycı ifadeye bakılırsa cümlesinin sonuna kadar yüzüm şekilden şekle girmiş olmalıydı.
"Benim hatırladığım kadarıyla da özür dilemiştim.Kabul etmek ya da etmemek sana kalmış.''diyerek yoluma devam etmeye karar verdim.Her ne kadar hayatım boyunca görmüş olduğum en yakışıklı kişi olsa da benimle dalga geçmesine izin veremezdim.Tamam çok güçlü biri olmayabilirim ama benimde bir gururum var sonuçta.Tam yanından geçip gitmek için birkaç adım atmıştım ki kolumdan tutarak beni durdurdu.
"Nereye gidiyorsun?''diye sorduğunda ilk önce bir anlam veremedim ama daha sonra gök gürültüsünü duyunca aklım başıma geldi saate baktığımda çok fazla vakit geçirdiğimi ve fırtınaya yakalandığımı anladım.Planım 2 saat içerisinde eve dönmekti ama parkın içerisindeyken saatin nasıl geçtiğini anlayamamıştım.
"Saatin bu kadar geçtiğini fark etmemişim.''diyerek durumu anlatmaya çalıştım.Yola çıkmak için çok geç kaldığımdan taksi beklerken ayakta kalmamak için banklardan birine oturdum.O da yanıma oturdu.
"Anlaşılan bugün hiç bir şeyi fark etmiyorsun?''dediğinde şiddetli yağmura rağmen yüzüne baktım.Yüzünde hala dalga geçen bir ifadesi vardı.
"İnsanların hatalarını her zaman yüzlerine mi vurursun?'' diye sorunca
"Niye soruma soruyla cevap veriyorsun?''dedi.
"İlk önce sen cevaplamak ister misin?''dediğimde ise cevabım karşısında kahkaha attı.O an kalbimin teklediğini hissettim.Gülüşü bu kadar güzel olmak zorunda mıydı?Anlamsız bir şekilde tekrar gülüşünü görmek ve duymak için heyecanlanmaya başladım.
"Aslında seni tanımaya çalışıyordum.''dediğinde gözlerimin içine eğlenirmiş gibi bakıyordu.
"Bana daha çok dalga geçmeye çalışıyormuşsun gibi geldi ama sorun değil.Gelen ilk taksi benim olduğu sürece tabi''dedim.Hala taksi geçmesini bekliyordum ama yolda kimse yoktu.
"Aslında benim arabam tam şurada.''dedi ilerideki siyah arabayı işaret ederek.Arabalardan çok fazla anladığım söylenemez ama bu arabanın çok pahalı olduğu ve şu fimlerdeki herkesin ağzını açık bıraktıran türden bir araba olduğu belliydi.
"Ultra lüks araban var ama kullanamıyorsun çok havalı olduğunu söyleyemem.''dedim gülerek.Sonuçta benimde dalga geçmeye hakkım vardı.
"Düşündüğünün aksine kaba biri değilim.Seni bu fırtınada yalnız başına bırakmayacak kadar centilmen biriyim.Senin ise arabama binmeyecek kadar korkak olduğunu bildiğimize göre de seninle burada beklemekten başka bir çarem kalmıyor.''dedi tek kaşını kaldırarak.
"Beni tanımıyorsun bile nasıl korkak diyebilirsin.''diyerek meydan okudum.
"Yüzünde avlanmayı bekleyen tavşan ifadesi yardımcı oldu doğrusu.''dediğinde küçük çaplı bir şok yaşadım.
"Hiç de bile.''çocukça olduğunu bildiğim halde böyle bir tepki vermekten kendimi alıkoyamamıştım.
"Bu arabama binebileceğin anlamına mı geliyor?Eğer öyleyse iyi olur çünkü genç bayan donmak üzeresin.''dediğinde ne kadar üşümüş olduğumu fark ettim.İçimden bir ses sorun yok derken başka bir ses de onu tanımıyorsun arabasına binemezsin diye çığlık atıyordu.Gözleri gözlerimdeyken mantıklı bir karar vermek zor oluyordu.En sonunda başımı hafifçe aşağı yukarı doğru hareket ettirdiğimde arabayı almak için ayağa kalkarak arabasına doğru uzun adımlarla yürümeye başladı.Ben ise daha ismini bile bilmediğim bir adamın arabasına binmek üzere olduğumun yeni farkına varıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSİMSİZLER
FantasyKaranlık,fantastik ve sır dolu hikayelerle büyülenmeye hazır mısınız ?