BÖLÜM 5

64 11 8
                                    

Nicholas'ın ardından bakakalmıştım.Betty'e söylediğim yalandan sonraki yüz ifadesinin ne anlama geldiğini bilmiyordum.Hayal kırıklığı olmuş olamazdı değil mi?Yani biz onunla tanışıyor safra sayılmazdık.İlk karşılaşmamızdan kafamdaki sorular hiç susmuyordu ben de zaten tam olarak.

Ey istemesem de düşüncelerimden sıyrılmak zorunda kaldım gördüm ve Betty de seni önünde sallanan bir ellerini.

"Rose' a Dünyadan.Yoksa Rosalina mı demeliyim?"Dedi imalı bir şekilde.duymuyordum. Bu adı anasınıfından beri Betty'den daha çok merak ettiğim kesindi.Bu soruya nasıl karşılık vereceğimi bilmiyordum ama cevabı Park ' a gittiğimde kafamdaki tüm cevapsız sorulara yanıt bulacağımı umuyordum.Bugün Kale

İşte o zaman harekete geçmem gerektiğini anladım ve hızla çantamı bıraktığım yerden aldım.Betty'den kurtulamazsam tüm gün peşimi bırakmaz bilmediğim soruların cevabını öğrenmek için beni acımasızca sorguya çekerdi.Eğer şimdi

"Benim tarih dersine yetişmem lazım daha iyi.Zayıf dersim ve derse geç kalırsam Bayan Rachel okur canıma Biliyorsun TR."Dedim ve çıkışa yöneldim.konuşuruz. Daha sonra

""Dedi aşırı meraklı arkadaşım.kaçamazsın! Gül fazla Biliyorsun Arkama dönmeden bir şaşkın gözlerle bir Betty bırakarak hızla sınıftan çıktım daha.

Günün geri kalan kısmı çok sıkıcıydı. Tüm gün boyunca bir daha Nicholas'ı görememiştim ama sonunda okul bitmişti ve ben düşündüğümün aksine Sığınağım'a değil doğruca eve gittim.Okul sabahtan akşama kadar sürdüğü için annemlere haber vermeliydim.Evde fazla oyalanmayarak çantamı odama bıraktım.Aşağıya inerek annemlere yazdığım 'Geç kalacağım.' notunu buzdolabına yapıştırdım.Hızla evden çıktım ve doğruca parka doğru yol almaya başladım.

Nicholas ise parka jel demesi benim için büyük bir şanstı.Kafamda dönüp duran soruları sorabilmem için en uygun yer orasıydı.İçimdeki heyecan parka yaklaştıkça artmaya başladı.Sonunda gelebildim ama Nicholas daha parka gelmemişti.O gün oturduğum aynı banka oturdum ve onu beklemeye başladım.

Hava daha kış mevsiminde olduğumuz için kararmaya başlamıştı.Çabuk gelmesini ummuştum ama tam bir saattir gelmesini bekliyordum.Bu ömrümün sayılmazdı çabuk.Telefon numarası olmadığı için arayamaz beni beklettiği için tüm öfkemi kusamazdım.O yüzden biraz daha bekleyip gelmezse de gitme kararı aldım.Daha fazla bekleyemezdim.

Hava artık iyice karardı ve sokak lambaları da tek tek yanmaya başladı.Bu benim için gitme zamanı demekti.Aslında tam iki saat onu beklediğim için kendimi salak gibi hissediyordum.Birde bugün ona notu okumaması için yalvarmıştım.Ona güvendiğim için tam bir aptaldım ama asıl ilginç olan güvenmiş olmamdı.Kimseye güvenmeyen ben ona güvenmiştim ve sonu hayal kırıklığı olmuştu.Bu da bana neden kimseye güvenmediğimi hatırlattı.Ben hayal kırıklığına uğramak istemiyordum o kadar ama bir kereliğine de olsa kurduğum duvarlardan Nicholas'ın geçmesine izin vermiştim ve şimdi ne kadar büyük bir hata yaptığımı anladım.Sadece bulutların üstünden inmem acı verici olmuştu.Sanırım bu yüzden canım bu kadar acıyordu.

Banktan kalktım ve çıkışa doğru yürüdüm.Bu saatte kimse Castle Park'a gelmezdi.Aydınlıkta Alice harikalar diyarını andıran park güneş batıp karanlığa büründüğünde korku evine dönüşüyordu.Hiçbir zaman bu saate kadar kalmamıştım.Karanlığın beni sindirmesine izin vermek istemesem de izlediğim korku filmleri beni bir türlü rahat bırakmıyordu.

Çıkışa geldiğimde rahatlamadan edemedim.Derin bir nefes aldım ama o an tüm elektriklerin kesilmesiyle aldığım nefes beni boğmaya başladı.Kendimi kapana kısılmış gibi hissettim.Parktaki ışıklar hala yanıyordu ama bir türlü oraya gitmek için ayaklarım hareket etmiyordu.Aksine parktan uzaklaşmak için can atıyorlardı.Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum.Sanırım güçlü kız olmak buraya kadardı.Bir tarafta karanlık bir taraftaysa korku evini andıran sözde sığınağım arasına hapsolmuştum.

Yolda arabaların ışığıyla evime ulaşabileceğim aklıma geldi.O yüzden arkamı parka döndüm ve beni bekleyen karanlığa doğru korku dolu bir kaç adım attım.

Arkamdan gelen "Selam" sesiyle yerimden sıçradım ve hemen arkama döndüm.

Parkın çıkışında uzun boylu, kumral saçlı ve tepeden tırnağa siyah giyinen biri vardı.En ilginciyse gözlerinde siyah güneş gözlükleri olmasıydı.Hangi kafayı yemiş insan bu karanlıkta güneş gözlüğü takardı ki?

Burada benden başka kimse olmadığı için cevap vermem mi gerekiyordu yoksa arkama bile bakmadan koşmalı mıydım pek emin değilim.Sonuçta her gün karanlıkta güneş gözlüğüyle gezen biriyle karşılaşmıyordum.

Uzun süre cevap vermeyince sıkılmış olsa gerek nefesini seslice dışarı verdi ve arkasındaki ağaca yaslandı ama konuşmadı.

Düşüncelerimin yoğunluğundan sıyrılarak ve karşımdakinin bir seri katil olmadığını umarak "Selam" dedim.

"Elektriklerin gitmesi kötü oldu.Neden elektrikler gelinceye kadar parkta beklemiyorsun?Karanlık düşündüğünden daha tehlikeli olabilir." dedi ama şu an beni tehdit mi ediyordu yoksa iyiliğimi mi düşünüyordu anlayamadım.

Yaslandığı ağaçtan doğruldu ve bir iki adım bana yaklaştı.Çaktırmamaya çalışarak aramızdaki mesafeyi korumak için arkaya doğru bende bir kaç adım attım.

Bunu fark etmiş olsa gerek "Benden korkuyor musun?" diye sordu.

Korkuyor muydum bilmiyorum o yüzden "Korkmalı mıyım?" diye sordum.

"Biliyor musun bu saatte burada yalnız olman çok garip." dedi imalı bir şekilde.

"Karanlıkta güneş gözlüğü takan birinden bunu duymak ne hoş" dedim.Umarım bu söylediğimden sonra beni öldürmezdi.Yani şaka yaptığımı anlamıştır, değil mi?Belki de artık sığınağım dediğim yer benim sonsuza dek evim olurdu.Ne düşündüğümü fark ettiğimde kendime işkence etmeyi bıraktım ama o ben bunları düşünürken bir kaç adım daha bana doğru yaklaşmayı başarmıştı.Bunu fark ettiğimde hızla geriye doğru adımlar atmaya başladım.Bunu durduran şeyse sert bir şeye çarpmam oldu.Ağaç olmasını umdum ama yolun ortasında ağacın olmasını umacak kadar çaresiz olmam gerçeği çok korkunçtu.

Sanırım bir çeteye denk gelmiştim.Bu gerçeği fark etmemle çarptığım kişiden uzaklaşmak için kendimi ileri atmam bir oldu ama bu elimi bir mengene misali tutan elle çarptığım kişinin göğsüne daha sert bir şekilde çarpmama sebep oldu.

Kurtulmak için çırpındım ama artık çok geçti ben onlar için bir avdım ve avcının beni bırakmaya hiç niyeti yoktu.

"Sakin ol" diyerek emir veren sesi duyduğumda beni tutan kişinin yüzüne baktım.

Beni tutan kişi Nicholas'tı ama bana bakmıyordu.Zaten şu an bakışlarının hedefi olmak istediğimi de sanmıyordum.Direk karşısına güneş gözlüğü takan kişiye tüm öfkesiyle bakıyordu ve ne kadar sinirli olduğu kolumu sıkıca tutan elinden belliydi.Yarın kolumda morluklar göreceğime emindim.

"Nic seni görmeyi hiç beklemiyordum." dedi yabancı alayla.

Bu sözlerle kolumu tutan eller mümkünmüş gibi daha fazla kolumu sıktı.Bunu anlaması için kolumu oynattım ama karşısındaki kişiye o kadar çok odaklanmıştı ki bunu fark ettiğini bile sanmıyordum.

"Buraya geldiğinden haberleri var mı Zack" dedi Nicholas ama adının Zack olduğunu öğrendiğim kişi cevap veremedi çünkü işte o an hiç beklemediğim bir şey oldu ve parkın elektriklerinin de gitmesiyle her yer karanlığa büründü.

"Buraya geldiğinden haberleri var mı Zack" dedi Nicholas ama olduğunu öğrendiğim kişi cevap veremedi çünkü hiç beklemediğim bir bir işte o şey onun gitmesiyle de yer karanlığa büründü elektriklerinin oldu ve parkın adının Zack.

İSİMSİZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin