Annem eve geldiğimden beri başımda dikilmiş bu kadar mutlu olmamın sebebini sorup duruyordu.
"Hayırdır sabah pek mutlu değil gibiydin ne değişti?" Aslında çoğu şey ciddi anlamda değişti.
Annemle pek anlaşamasakta şimdi gerçekten anne-oğul gibi hissediyorum. Hayatımın birden değişmesine sevinmeli miyim? Ya da hastalığım yüzünden bana acıdıkları için sevinmeli miyim? Bilmiyorum.
"Hyunjin bir şey mi dedi? Ben sevdim o çocuğu tam bir beyefendi gibi. Aissh bana bunları söyleteceksin ilaa. İkiniz güzel gözüküyorsunuz, boy farklarınız falan da tatlı fark ettin mi bilmiyorum ama konuşurken sürekli tepkine bakıyor senin hoşuna gitti mi gitmedi mi diye."
Bunları annemden duymak biraz garip gelmişti ama annem bile Hyunjin'i sevdiyse ve davranışları hoşuna gittiyse düşünemiyorum.. herhangi bir şeyde olumsuz tepki veren birisinden bahsediyoruz.
Açıkçası Hyunjin'in böyle davrandığını bilmiyordum ama hoşuma gitmişti.
Ne kadar uyumaya çalışsam da heyecandan gözüme uyku girmiyordu. Koltukta ordan oraya dönsem de pek fark etmiyordu ki annem en sonunda sinirlenmeye başlamıştı.
"Söylesene Felix?! Merak ediyoruz şurda."
Kıkırdayıp oturur pozisyonda ayaklarımı bağdaş yaptım. "Hyunjin ile dışarı çıkıcaz."
Düşünüyormuş gibi yapıp elini çenesine koydu ve gözlemlemeye başladı.
"Kesinlikle izin vermezsin biliyorum ama dinle eğer izin vermek istemezsen sorun değil kararına saygı duyar evde otururum."
"..."
"Şey Hyunjin yurtdışına gidiyor yarın beni de çağırdı... Ama zaten söylemiştim izin vermeyeceğini çoktan düşü-"
"Tamam"
"Ha?"
Gözlerine boş boş bakarken verdiği cevap tüylerimi diken diken yapmıştı. Bu kadar mıydı? Şaka falan yapıyor olmalı. Annem sonuçta bu, kim çocuğunu daha yeni tanıştığı erkekle yurtdışına gitmelerine izin verir ki???
"Tamam diyorum gidin. O çocuğun kötü birisi olmadığını düşünüyorum birisi sana zarar verirse onu öldürecekmiş gibi davranıyordu zaten."
Yaa tabi hiç kötü birisi değildir, geçmişi saymazsak.. ahahaha
Annem izin vermez diye her ihtimale karşı Hyunjin'e koskocaman özür paragrafı yazmış atmayı bekliyordum ama acilen hazırlanmam lazımdı çünkü annemin sorun etmeyeceğini tahmin etmemiştim.
Banyoda yarım saat oyalandıktan sonra vücudum dahil her yerime yeni aldığım bakım malzemelerinden uyguladım. Kollarımı güzelce nemlendirdikten sonra bileklerime vanilya esansı sürerek birbirine sürttüm.
Yüzümde ki maskeyi çıkartarak çillerimi hafif kapatacak şekil de kapatıcı sürdüm. Normalde bu tarz şeyleri çok kullanmasam da Hyunjin'in gözünde her zamankinden daha bakımlı gözükmek istedim.
Yanıma sırt çantası alacaktım içini şimdiden kıyafetle doldurmuştum. Unutmadan pasaportumu ve vizemi koyarak ayna da son kez kendime baktım.
"Güzel olmuşsun güzel." Kapıda annemin belirmesiyle yerimde sıçrayarak bağırdım.
"Anne korktum beni mi gözetliyorsun?!"
"İlaç kutunu aldın mı??" Annemin söylediği şeyle az daha küfür ediyordum. En önemli şeyi nasıl almam?! Çekmecemi açıp ilaç kutuma baktım eksik olan ilaçları yenileyip çantaya attım.
"Hyunjin birazdan burada olur gitmeden önce öpeyim anne." Yanağını öpmem için işaret ettiğinde kıkırdadım.
Öptükten hemen sonra ceketimi giyip çantamı sırtıma taktım. Dışarıdan gelen araba sesi yakınlaştıkça gülümsemem yayılıyordu.
Bizimkilere haber vermemiştim daha ama bir şey olur mu ki? Daha sonra yazabilirim şimdilik Hyunjin'e odaklanmalıyım.
Sevdiğiniz tarafın sizi sevmesi kadar güzel olan başka bir şey var mı?
Ayakkabılarımı giyerken Hyunjin hızla gelmiş ve çantamı almıştı. Hyunjin annemle bir şeyler konuştuktan sonra yola çıktık.
...
Gözlerimi açtığımda yatakta yatıyor oluşum beni şaşırtmıştı. Hyunjin'i dinlemeyip uyumadığımdan uçakta çok uykum geldiği için mızmızlanmıştım. Artık ne ara uyuya kaldığımı ben bile hatırlamıyorum..Demek Hyunjin yatağa getirmiş beni.
Bir saniye
şu anda otel odasındaysak Paris'e gelmiş mi oluyorduk? Yataktan hızla kalkarak otelin balkonuna çıktım. Eyfel kulesi çok yakınımızdaydı bir anlık heyecanla kalbimin sıkıştığını hissettim.
"Felix iyi misin?"
Hyunjin elinde ki tabakları masaya koyduğunda ona sımsıkı sarıldım. Bizim için kahvaltı bile hazırlamıştı, gerçi kruvasan ve meyve tabakları vardı büyük ihtimal kendisi gidip almıştı. Yine de beni buraya getirerek hayalimi gerçekleştirdiği için kendimi minnettar hissediyorum.
"Felix ağlıyor musun? Hey bak bakayım sakın ağlama tamam mı? Ağlayacak hiçbir şey yok. Şimdi kahvaltı edip dışarı çıkalım seni götürmek istediğim yerler var."
İstemsiz akmaya başlayan mutluluk göz yaşlarımı silerek masaya oturduk. Güneş doğarken birlikte kahvaltı etmek o kadar güzeldi ki sadece zamanın durmasını istedim.
Siktir yol boyunca telefonuma hiç bakmadım. Gruptan fazlasıyla mesaj gelmiş olmalı. Telefonumu elime aldığımda grup mesajlarına girdim.
33549 mesajı görmek için tıkla.
Felix
DELİRDİNİZ Mİ AMINAKOYIM...
anlamayan vardır belki 33549 Felix'in adı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Château Lafite || Hyunlix
Short StoryPinotnoir: Eğer Wooyoung belinden tutmaya devam ederse oraya gelip parmaklarını kıracağım. bbijikseu: Sen kimsin